Mandacılığın bile gerisindeler

Okuduğunuz Yazı
Mandacılığın bile gerisindeler

İçerik

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz’ün Amerikan Alman Marshall Fonu (GMF) adlı düşünce kuruluşunda yaptığı sunum dünden bu yana tartışılıyor.

Ünal Çeviköz, yeni seçilen Amerikan Başkanı’ndan, görevi devralır almaz Türkiye’ye “demokrasi vurgulu” bir ültimatom vermesini talep etti.

CHP öncülüğündeki bir iktidarın Suriye, Irak, Libya, Doğu Akdeniz’de izlenen dış politikadan vazgeçeceğini belirten Çeviköz; S-400’lerin iptal edileceğini, 40 yıl sonra açılan Maraş’ı yeniden kapatacaklarını, Türkiye’de terör örgütü PKK-HDP’yle, Suriye’de ise YPG’yle anlaşacaklarını dili döndüğünce anlatıp kendince dışarıya birtakım mesajlar verdi.

Dış politikadan sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcısı’nın bu açıklamaları kamuoyunda ciddi bir tepki yarattı. Ve CHP’ye “mandacı” eleştirisinin yapılmasına yol açtı.

Aslında Çeviköz’ün görüş ve tutumu yüz yıl önceki “manda ve himaye” tartışmalarının da gerisinde. Erzurum ve Sivas kongrelerindeki “manda” tartışmaları bile Avrupa’ya karşı Avrupa’dan kuvvetli bir devletle ittifak kurma arayışını yansıtıyordu. İngiltere’ye direnebilmek için Amerikan himayesine “geçici” olarak sıcak bakılıyordu. Halide Edip, “ehven-i şer” gördüğü Amerikan mandası fikrini savunurken, “harici kuvvetleri memleketten defedecek bir yardımcıya ihtiyacımız var” diyerek ifade ediyordu.

Sonuçta yabancı bir devletin himayesine girmeden, millete duyulan güvenle kendi kendini yönetme kabiliyeti olan bağımsız bir devlet inşa edebildik. Bugün, yabancı devletlerden ülkeye müdahale anlamına gelecek taleplerde bulunmak, yüz yıl önceki “manda” taraftarlığının da gerisinde bir siyasi tutumu ifade ediyor. Türkiye yüz yıl sonra belki de ilk kez bu kadar güçlü bir devlet olma konumunda. Tarihten silmeye çalıştıkları Türkler, son 18 yılda adeta kendi küllerinden yeniden doğarak bölgesel bir güç, küresel bir aktör haline gelmeyi başardı.

Hâl böyleyken ABD’ye seslenip müdahalede bulunması çağrısı yapmak ne anlama geliyor? Seçimlerin tıkır tıkır işlediği bir ülkede, her isteyenin siyasi bir parti kurup dışarıdan da bolca destek aldığı koşullarda seçimlere girip milletin oylarına talip olmak varken neden ABD Başkanı’ndan yardım dilenilir? “Bağımsızlık karakterimdir” düsturunu benimseyen bir parti bu noktaya nasıl geldi?

Dahası, iktidara gelmeleri halinde devletin bekasını tehlikeye atacak nitelikte bir dizi vaatte bulunmaları da ayrı bir fecaat. Çeviköz, söz konusu konuşmasında Biden’a açıkça “Suriye’de YPG’yle, Türkiye’de PKK ve HDP’yle anlaşırım” diye söz veriyor! Hangi hakla, yetkiyle ve kimin adına böyle konuşabiliyor? Türk milleti adına konuşmadıkları kesin!

Yüz yıl önce “manda” taraftarları bu kadar kayıtsız şartsız, ilkesiz ve gayr-ı millî değildi. “Devlet ve milletimizin, dış ve iç istiklâli ile vatanımızın tamamiyeti mahfuz kalmak şartıyla” diye bir kayıt düşüyorlardı. Bugün, ülke için en büyük tehlike, CHP’nin başını çektiği muhalefetin bu ön kabullerin dahi fersah fersah uzağında olması.

Enseyi karartmaya gerek yok elbet; yüz yıl önce elden ayaktan düştüğü en zor zamanlarda bile bu millet, bağımsızlığından taviz vermeye yanaşmamıştır. Bugün ve yarın da farklı olmayacaktır.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Kurtuluş TAYİZ