Mekke’den notlarım
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve heyetiyle perşembe ve cuma günü Suudi Arabistan programına eşlik ettik. Davet eden Kral Selman’dı ve Başkan Erdoğan davete icabet etti.
Perşembe ikindiden hemen sonra, 17:00 civarı İstanbul’dan Cidde’ye havalandık. Yolculuk 3 saatten fazla sürdüğü için oruçlarımızı uçakta açtık. Hocamız ezan okudu ve Afrika toprakları üzerinde seyrederken dualarla orucumuzu açtık. Allah tüm müminlerin Ramazan oruçlarını kabul buyursun, bayramı en güzel vaziyette geçirmeyi nasip eylesin; zulüm gören kardeşlerimize bizlerin eliyle yardım etsin ve onları da güçlü kılsın! Müslümanlar artık ayağa kalkmalı, 100 yıldır tokat yediğimiz yeter!
Cidde’de ihram giydik, Mekke’ye varır varmaz Kâbe’de tavafa durduk. Tavaf sonrası sahur, sabah namazı, birkaç saat dinlendikten sonra Kâbe’mizde Cuma namazı, otelde heyetle buluşma…
Heyetin geliş sebebi, Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri bağlamında “Liderler düzeyinde görüşme” idi ve bu gerçekleşti, bizler de takip ettik.
“YENİ DÖNEM NEDİR?”
Bazı siyasetçiler; “Suudi Arabistan’la aranız çok kötüydü, onları ağır eleştiriyordunuz, şimdi ne oldu da gittiniz ve sarıldınız?” diye sorup duruyorlar.
Aynı soruları Mısır, İsrail ve BAE için de sordular.
Biz de bu soruyu gazeteci arkadaşlarımızla beraber ziyaret dönüşünde uçakta Başkan Erdoğan’a sorduk ve şu cevabı aldık: “Dün herhangi bir ülkeyle münasebetlerde olumsuzluk olabilir. İlâ-nihaye böyle gidecek diye bir şey yok. Düşünelim ki aynı evin içinde kardeşler var; kendi aralarında takışıyorlar, bir müddet sonra da barışıyorlar. Bizim şimdi özellikle bölgemizde aynı inancı, aynı düşünceleri paylaştığımız ülkelerle çok daha farklı bir sürecin içerisine girmemiz gerekiyor. Bu süreç de en başta düşman üretme değil dost kazanma sürecidir. Şu anda bunu başarıyla sürdürmenin gayreti içinde olacağız.”
Evet kıymetli okurlarımız; mesele Türkiye’nin refahıdır ve bunun adına “yeni dönem” denir. Yani “yeni dönem” denilince “Geçmişten pişman olduk” anlamı çıkmasın! Yol aynı, istikamet aynı, hedef aynı, yoldaki dostlar aynı, kenardaki düşmanlar aynı; sadece yöntem değişiyor. Tüm bu değişikliklerin ana hedefi ise Büyük ve Güçlü Türkiye’nin daha güçlenmesidir.
Birleşik Arap Emirlikleri’yle çatıştık, ağır eleştirdik, kavga ettik diye onlarla sonsuza dek düşman mı olacağız? BAE ve Türkiye’nin dost olması daha iyi değil mi?
Suudi Arabistan yönetimini ve Veliaht Prensi çok eleştirdik diye sonsuza dek onlara sırt mı döneceğiz? Neticede komşu ve kardeşiz! Türkiye ve Körfez Ülkeleri’nin birbirine her türlü yakınlığı Batı’dan çok daha iyi olmak zorunda!
Azerbaycan kardeşimiz ama yıllarca “İki devlet, tek millet” ifadesi hep “sözlerde” kalmıştı. Kahraman Azerbaycan ordusunun Karabağ Zaferi ile bu söz hayata geçmiş oldu. İşte bu da bir yeni dönemdir. Eski’den daha güçlü, ama eski’yi unutmayan! Ve şimdi hepimiz “Zengezur Geçidi”nin açılmasını bekliyoruz.
“KÂBE”
Kâbe aslında üst üste dizilmiş bir taş örgüsü, ama onu Peygamber Efendimizin (SAV) gözleri gördü ve yüce Rabbimiz orayı bize “ortak kıble” olarak işaret etti. Bu yüzden Kâbe kıymetlidir ve biz onu çok severiz, vatanımızın ve ruhumuzun parçası olarak görürüz.
“KRAL SELMAN”
Buradan Kral Selman’a ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a birkaç çağrım olsun; ülkemize yaptığınız davet için teşekkür ederiz. Hepimize ait olan bir yer şu an sizlere emanettir, sizler de lütfen Kâbe’nin etrafına biraz daha tertip düzen getiriniz. Merve Safa’dan sonra insanlar “kestikleri saçları” sağa sola atıyor. Mekke’nin belediye başkanı muhakkak vardır. Oralara kibar şekilde göze batmadan birer çöp kutusu koymak zor değildir. Devletler ilişkisine gelince… “Başkan Erdoğan liderliğindeki Türkiye” ile ilişkileri var gücünüzle geliştirin; çünkü böyle liderler her zaman bulunmaz. Türkiye ve Suudi Arabistan dosttur; ama Amerika ve Avrupa sadece dost görünümlüdür. Lütfen Araplar ve Türkleri birbirinden “soğutmaya çalışan” odakları beraber bertaraf edelim. Sizler liderler olarak sık sık bir araya gelin, biz de gazeteciler olarak toplumsal vazifemizi, üzerimize ne düşüyorsa gerçekleştirelim.
“DİRİLİŞ”
Türkiye, yeni dönemlerle birlikte ayağa kalktı, şimdi sırada Afrika’dan Türk Dünyası’na, Balkanlar’dan Kafkaslar’a kadar tüm mazlum halkların ayağa kalkmasında! Birileri sizinle “Kolay mı bu işler?” diye dalga geçecek! Zihinlerini kiraya vermiş olanlara aldırmayın! Pınarhisar Cezaevi’nde yokluğa mahkûm edilmek istenen bir kişi tüm Türkiye’nin ve bölgenin kaderini değiştirebildiyse; elbette tüm mazlumların ayağa kalkması ve dirilmesi de mümkündür!
Allah’ın bizi imtihan için gönderdiği bu dünyaya bizler birilerinin karşısında diz çökmek için gelmedik. Bu dünyaya Allah’tan başkasına biat etmek için gelmedik!
Nice mutlu, refah dolu, sağlıklı, güzel günler duasıyla; hayırlı bayramlar inşallah…