Meral Akşener İyi Parti’yi eritti
Maceranın sonuna doğru geliyoruz.
Akşener yüzde 10’lara kadar çıkardığı partisini artık kontrol edemiyor.
İyi Parti tabanında büyük bir HDP ve PKK rahatsızlığı var. Buna rağmen ekseriyetle Kılıçdaroğlu’nu destekleyecekler. Çünkü Meral Hanım’ın dediği gibi “cendereye” alındılar. Ancak “cendereyi” ve “zorla oy vermeyi” reddeden ciddi bir İyi Parti tabanı da mevcut!
Bu seçimlerde ilk kez CHP’lilerin bir kısmının da “kararsız” kalmaya devam ettiğini gördüm.
İlk kez bu dönemde; “CHP’li akrabalarım bu seçimde Erdoğan’a oy vereceklerini söylediler” cümlesini çoğu kişiden işittim.
Propaganda falan olsun diye yazmıyorum, eminim çoğunuz duymuşsunuzdur.
Kemal Kılıçdaroğlu maalesef müstakil ve bağımsız bir yol izleyemedi.
“Maalesef” diyorum, çünkü ülkemiz için iktidar kadar “ona yön veren” muhalefet de lazım!
Kemal Bey etrafında toplanan parti genel başkanlarına bile yön veremedi. Karmakarışık görüntüleri var.
Kemal Bey ve çevresi durmadan “deepfake” falan diyor, bazı “videolardan” bahsediyorlar ve “Aman ha görürseniz inanmayın” diyorlar.
Çok ilginç şekilde kendileri söyleyip, kendileri yalanlıyorlar.
Aslına bakarsanız Kılıçdaroğlu’nun kasetlerinden albüm olur!
Durun hemen heyecanlanmayın!
Kemal Bey’le ilgili kaset/video falan görmedim; görmek de istemem ama onunla ilgili gerçekleri görmek için “kasete” ihtiyaç mı var?
Kemal Bey ve çevresinin yeni trendi; “Erdoğan 21 yıldır ne yaptı ki?” diye 21 yıllık geçmişi karalama üzerine kurulmuş görülüyor.
Koskoca 21 yıl ülkenin başı ol, ama hiçbir şey yapma; öylece gününü gün et, milletin derdiyle dertlenme!
Muhalefetin “ana mottosu” şu anda bu; Erdoğan 21 yıldır hiçbir şey yapmamış, hatta ülkeyi geriye götürmüş!
Buna inanıyor musunuz?
Bu iftira değil midir?
2002’de iktidara geldiği Türkiye ile şimdiki Türkiye aynı mı?
Bir yazıda tek tek bunları mı anlatalım?
Bugün CHP tarafından Akşener ve partisi nasıl cendereye alınmışsa o gün de bütün bir Türkiye cendereye alınmıştı!
Recep Tayyip Erdoğan prangaları paramparça etti!
Bizim derdimiz siyaset değil!
Eğer PKK elebaşları; “Kılıçdaroğlu iktidara gelirse kökümüzü kazır” deseydi biz bu noktada Kılıçdaroğlu’nu yalnız bırakır mıydık?
İşte durum bu!
Bugün Barbar Batı ve maşalarının yegâne düşmanı Türkiye Cumhurbaşkanı ise biz şimdi devletimizin başını öylece tek başına mı bırakacağız?
Barbar Batı’daki yayın organları “diktatör” iftirasıyla “Erdoğan karşıtı” manşetler atıyor!
Bunu bile; “Erdoğan yaptırıyor” diyenler var.
Eğer Başkan Erdoğan, The Economist, Der Spiegel, Le Point gibi dergilere bunu yaptırabiliyorsa “kazanmayı” hak ediyordur.
Eğer Erdoğan yaptırmıyorsa ve kuduruk Batılı yayın organları azgınlıklarını saklayamıyorsa “ülkenizin liderini” bunların karşısında yalnız mı bırakacaksınız?
Erdoğan, “Daha güzel işler yapacağız” dediğinde “20 yıldır neredeydin?” diyenler var.
Bir iktidar “yeni vaatler” veremez mi?
Bu vaatler o iktidarın “hiçbir şey” yapmadığını mı gösterir?
Yıllarca bu millete “balık hafızalı” diyerek herkesi aptal yerine koydular. Bunları unutmayın!
“Bu milletin yüzde 60’ı aptaldır” diyenler vardı, unutmayın!
“5’i hariç hepsinin başını açtırdım” diyenleri unutmayın!
“MUHALEFET NEDEN MİLLÎ EĞİTİMİ ELEŞTİRMİYOR?”
Türkiye’de her genel seçimin “ana konusu” Millî Eğitim Bakanlığı ve eğitim politikaları oluyordu.
Bu seçimlerde neden hiç eğitimden bahsedilmiyor?
Muhalefet neden eğitim politikalarını yerden yere vurmuyor?
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’le buluştuk. Son bir yıllık süreçte şöyle genel hatlarıyla yapılanları anlatınca muhalefetin neden “suskun” kaldığını anladım.
Göreve geldiği tarihten itibaren belli konulara odaklandığını söyleyen Özer, “Önüme koyduğum tüm hedefleri gerçekleştirmenin memnuniyeti içerisindeyim” diyerek özetle şunları anlattı:
– Mesleki eğitim ile ilgili yaptığımız kanun değişikliğiyle, mesleki eğitimde çırak, kalfa sayısı bir yıl önce 159 bindi, şu anda 1 milyon 400 bini geçti.
– 28 Şubat sürecinde antidemokratik uygulamalarla imam hatip liseleri ve meslek liselerinin önünü kestiler, katsayı uygulaması getirdiler. Bu antidemokratik uygulama 12 yıl sürdü ve milyonlarca öğrenci mağdur oldu. Eğitimin demokratikleşmesi yönünde tüm antidemokratik uygulamalar bu dönemde kaldırıldı.
– ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi yüzde 1’lik dilimde öğrenci alıyor. Ankara Fen Lisesi’ne yerleşebilecek öğrenciler burayı tercih ediyor. Katsayı uygulamasının tersine çevirdiği, akademik olarak başarılı öğrencileri uzaklaştırdığı mesleki eğitime artık başarılı öğrenciler teveccüh gösteriyor, bu çok önemli.
– Okul öncesi eğitim, eğitimde fırsat eşitliği kapsamında çok kritik bir öneme sahiptir. Biz son bir buçuk yıl içinde tamamen okul öncesi eğitime odaklandık. Göreve geldiğimde Türkiye’de 2 bin 782 tane anaokulu vardı. Biz 3 bin tane anaokulu yapmak için yola çıktık ve gelinen noktada 6 bin 700 tane anaokulu yaptık.
– Eğitime erişim noktasında Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez 5 yaştaki okullaşma oranı diğer kademeleri geçerek yüzde 99,86’ya çıktı. İlkokul kademesinde yüzde 99,54, ortaokul kademesinde yüzde 99,17’ye, lise düzeyinde ise yüzde 99,12’ye ulaştı. Okul öncesi zorunlu olmamasına rağmen 5 yaşta okullaşma oranı yüzde 99,86’ya çıktı.
– Ağustos 2021 itibarıyla Ankara’da 5 yaşta okul öncesinde okullaşma oranları yüzde 42 idi. Türkiye ortalaması ise yüzde 65’ti. Ankara, Türkiye ortalamasının da çok altındaymış aslında. Ama şu anda bu oran Ankara’da yüzde 98’e ulaştı. Yine okul öncesi eğitim 5 yaşta İzmir yüzde 55 idi, şu anda yüzde 99. İstanbul yüzde 46 idi, şu anda yüzde 98. Erzurum yüzde 38 idi, şu anda yüzde 99. Zorunlu olmamasına rağmen…
– Muhalefetin bu konudaki söylemlerinin hiçbir anlamı yok; tıpkı köy okullarında dedikleri gibi… Köy okullarını açacağız diyorlar oysa köy okullarını biz 2022 yılında açtık. 2 bin 671 tane köy okulunu açarak köy yaşam merkezlerine dönüştürdük.
– Başörtüsü yasakları, katsayı uygulamaları kaldırılarak toplumsal talebe duyarlı bir eğitim sistemi inşa ettik. Peygamberimizin hayatı, Kur’an-ı Kerim, temel dini bilgiler gibi dersler, sadece imam hatip öğrenciler için değil, diğer okullarda da seçmeli ders imkânı sunuldu…
– Eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için çok sayıda eğitimde sosyal politikayı yürürlüğe koyduk. Ücretsiz kitap, ücretsiz yardımcı kaynak, ücretsiz taşımalı eğitim, ücretsiz sıcak yemek. Ücretsiz yemek ki şu anda bu imkândan faydalanan öğrencilerimizin sayısını 5 milyona çıkarttık. Burs, pansiyon, şartlı eğitim yardımları… Bütün bunları yirmi yıl boyunca istikrarlı bir şekilde uyguluyoruz. Bu sosyal politikaların bugünkü maliyeti 525 milyar lira.
– 2000’li yıllarda kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 39’du. Şu anda yüzde 99, problem kalmadı.
– Organize sanayi bölgelerinde teknoloji liseleri kurduk, OSB’lerde mesleki eğitim merkezi olmayan tek bir OSB kalmadı.
– Mesleki eğitim merkezlerine HDP’liler “Çocuk işçiliği’ dediler karşı çıktılar ama Doğu’daki çocukların dağa kaçırılma olayı zeminden çözülmüş oldu.
– Deprem sürecinde ihtiyaçları karşılamak için ekmekten çadıra mesleki eğitimdeki üretim kapasitesini ciddi oranda artırdık.
– 45 bin öğretmen atamasının yüzde 52’si deprem bölgesine olacak. Deprem sonrasında okulları açmasaydık süreci hızlıca normalleştiremezdik.
SON SÖZ: Muhalefet şu anda Millî Eğitim, Millî Savunma, dış politika atakları gibi birçok konuda “suskun” kalıyor. Soyut eleştiriler var, ama somut çözüm önerileri ve yol haritaları yok! Karar elbette milletindir; neye layıksanız öyle yönetilirsiniz!