Mesut Özil, Avrupa ve din

Okuduğunuz Yazı
Mesut Özil, Avrupa ve din

İçerik

Avrupa tarihini kan ve gözyaşı üzerine kurdu.

Farklılıklar hep yok edildi, adeta kazındı. Bunu yaparken de üretilen bilim, kültür ne varsa el koydular, mal edindiler.

Size 11. yüzyıldaki Endülüs Emevi Müslümanlarının hazin sonunu mu anlatayım, 20. Yüzyılda Yahudilerin Almanlar’dan çektiklerini mi, 1993’te Bosnalı Müslümanların soykırıma maruz kalmalarını mı?

Avrupa din temellidir.

Avrupa her ne kadar seküler ve aydınlanmacı bir aklın tezahürü olarak ‘demokrasi ve çok kültürlülük’ imajıyla kendini tüm dünyaya pazarlasa da Avrupa için pratikte bambaşka bir resim ortaya çıkıyor.

Batı Modernite ile birlikte yepyeni bir vizyonu hayata geçirMİŞ gibi görünüyor fakat hayatın içindeki aksı çok farklı.

Ne demek istiyorum?

Avrupa tarihine baktığımızda Müslümanlar hep dinlerinden dolayı katledilmiştir. Almanya buna Yahudi katliamını eklemiş. Avrupa Hristiyan kodlarını korumuş, geri kalan ne varsa kurutma yoluna gitmiş. İşte bugün de dünden farklı bir yaklaşım sergilemiyor.

Kitapta yazılanlara bakmayın, resmi belgeler her zaman doğruyu söylemez. Biz neyin pratize edildiğine bakalım. İşte o zaman gerçeği yakalamak daha kolay olacaktır.

Avrupa’nın güncel hayatında kimdir ötekileştirilenler? Kimlerdir kayırılanlar?

Rus veya Romen olduğunuzda Avrupa’da işiniz çok kolay. İşveren ortak özelliklere sahip Türk ve Rus iki aday arasında kaldığında Rus olanı tercih ediyor. Alman bir anne başörtülü bir anaokulu öğretmenine çocuğunu bırakmaktan çekiniyor. Bir Avrupalı Başbakan, Macar olanından bahsediyorum; çıkıp da Suriyeli göçmenler için “kapıya gelenler Müslüman değil de Hristiyan olsaydı kapıyı açardık” diyebiliyor.  Bu kadar insanlıktan uzak, bu kadar çirkin ve tiksinç bir anlayış.

Avrupa giderek daha ırkçı, faşizan ve İslamofobik eğilimler sergiliyor.

Maskesi düşüyor, makyajı akıyor ve altta duran dini kodları adeta hortluyor.

İşte bu nedenle diyorum ki Avrupa din temellidir. Toplum hristiyanlıktan uzaklaşmıştır fakat devletlerin kodlarında bu anlayış hakimdir. Onlar bir Türk’e baktıklarında Osmanlıyı hatırlamaktadırlar.

Tarihte yaşananları unutmayan zihniyet, özünden kopmamış bugünün Müslüman Türklerini ‘potansiyel öteki-istenmeyen’ noktasına getiriyor.

Hatırlayalım…

Sanayi Devrimi sonrası Avrupa’nın güçlenen ülkelerinden olan Almanya, 1960’larda Türkiye’den işçi almak için kapıları açmıştı. Onlar için öncelik, işçi açığını kapatmaktı. Almanlar ülkelerine gelecek Türklerin tarihi ve dinlerini ilk planda dert etmediler.  

Hesapları başkaydı.

Sosyal bilim; eğitim ve refah seviyesi artan bireylerin dini pratiklerden uzaklaşacağını ve sekülerleşeceğini vaz ediyordu.

Zannettiler ki; Türkiye’den gelen Türkler refah ortamında özünden kopacak ve Almanlaşacaktı.

Öyle olmadı.

Türkler 4 nesildir Almanya’dalar ve yaşam tarzlarında dejenerasyon gerçekleşmedi. Kimliklerini koruyarak Almanya’ya adapte olmayı pratize eden Türkler çalışkanlıkları ve suça olan mesafeleriyle örnek bir göçmen profili ortaya koydular.

Fakat bu Almanya için yeterli değildi.

Avrupa asimilisyonu istedi ama olmadı, entegrasyonu değil.

Hiçbir zaman çok kültürlülüğü ve hoşgörü zeminini gerçekleştiremediler.

‘Demokrasi ve insan hakları’ normatif olmayan kendi çıkarlarına bağlı bir “söylem” olarak kaldı.

Sporcu Mesut Özil’e yapılanlar yazımda paylaştığım anlayışın ve tarihi arka planın güncel yansımasından başka bir şey değil.

Mesut Özil,

1-Almanya’nın siyaset, sosyoloji ve ruhuna işlemiş olan ırkçılığı-İslamofobiyi dünyaya haykırdı.

2-Buna tepki olarak da onurlu bir Müslüman Türk duruşu sergiledi.

Toplum olarak gururumuz olan #MesutÖzil ‘i onurlu duruşu için tebrik ederim.

Özil olayı son olmayacak. Öziller Almanya’da hep olacak! Kimlikleri, başarıları ve dik duruşlarıyla her zaman gurur kaynağımız olacak.

 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%