Mücahid Kılıçdaroğlu mu?

Okuduğunuz Yazı
Mücahid Kılıçdaroğlu mu?

İçerik

Milli Görüş geleneğini temsil eden partiler…

Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi ve Fazilet Partisi…

Ve ilk defa bir Milli Görüş partisi bölündü. Fazilet Partisi’nin içindeki Erdoğan ve arkadaşlarının yer aldığı “yenilikçiler” adıyla bilinen ekip, “gelenekçilere” bayrak açtı ve partiden ayrılarak AK Parti’yi kurdu.

Fazilet Partisi ise Anayasa Mahkemesi tarafından 2001’de kapatıldı.

Sonrasında Milli Görüş geleneğinin son halkası olarak Saadet Partisi kuruldu.

MİLLİ GÖRÜŞÇÜLER GÖÇ ETTİ

Saadet Partisi önceki partilerden farklı olarak sürekli bölünmeye devam etti. Partiyi tekellerine almış bazı kişiler önce Numan Kurtulmuş’u ardından da Fatih Erbakan’ı saf dışı etmeyi başardılar.

Bu durumun sonucu olarak da kendini “Milli Görüşçü” olarak tanımlayan kitlelerin farklı partilerde yer aldığını görmekteyiz.

Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları 2003’te her ne kadar “biz Milli Görüş gömleğini çıkarttık” demiş olsalar da bugüne gelindiğinde Erdoğan’ın ortaya koyduğu politikalarda tam bir Milli Görüş zihniyeti görmekteyiz.

Savunma sanayiindeki hamlelerden Ayasofya’nın açılmasına, Taksim’e cami yapılmasından Kıbrıs meselesinin savunulmasına, İslam coğrafyasıyla birlik olunmasından Türk-İslam coğrafyasının kenetlenmesine kadar ortaya konan pratikler, merhum Başbakan Necmettin Erbakan’ın vizyonuyla paralel bir seyir oluşturmakta.

Numan Kurtulmuş ve arkadaşları ise Has Parti’yi fes edip AK Parti’ye katılmışlardı. Dolayısıyla AK Parti içinde gerek tabanda gerekse yönetim kadrosunda oldukça fazla sayıda Milli Görüşçü mevcuttur.

Yeniden Refah Partisi’ni kuran Fatih Erbakan ise Milli Görüş’ün yeni adresi olarak kendi partisini göstermekte.

Sonuç olarak; Saadet Partisi Milli Görüş kitlesinin tek temsilcisi değildir. Milli Görüş kimliğini benimseyen halkımız, kendilerini farklı partilerde ifade edip siyaset yapmaktadır.

Buradan çıkacak soru şu; partiyi sultası altına alarak, kendilerini Milli Görüş anlayışının tek sahibi gibi gören bu mirasyediler kimler? Saadet Partisi içinde agresif ve ötekileştirici uygulamalarla partinin defalarca bölünmesini sağlayan, ekibi küçülttükçe küçülten ardından da son politikalarla özünden uzaklaştıran bu şahıslar Milli Görüş’ü temsil ediyor olabilirler mi?

Necmettin Erbakan Hoca’nın siyaseti artık Saadet Partisi’ni terk etmiştir.

Merhum Başbakan Erbakan, siyaset tarzında iktidarda olmayı istedi, önemsedi, çabaladı ve daha fazla insana davasını ulaştırmak için son nefesine kadar çalıştı, ama makam için asla ilkelerinden taviz vermedi. Necmettin Erbakan’ın duruşu netti ve onu her zaman muhafaza etti. Erbakan’ı değerli kılan da buydu. Bugün Saadet Partisi ne yazık ki Erdoğan karşıtlığı üzerinden hırsına yenik düştü ve ilkelerini altüst ederek Milli Görüş geleneğine aykırı davrandı.

Saadet Partisindeki operasyonlara baktığımızda özetle; önce Numan Kurtulmuş’un sonra Fatih Erbakan’ın gönderilmesi ve son olarak da CHP ile yapılan ittifak. Verilen sözler, şaibeli durumlar, yanlış strateji ve politikalar…

Yazık! Gerçekten çok yazık!

“MÜCAHİD KILIÇDAROĞLU” ÖYLE Mİ?

Kemal Kılıçdaroğlu ile Temel Karamollaoğlu’nun ortak bir özelliği var. İkisi de partilerini öyle bir noktaya getirdiler ki buna savrulma demek bile az gelir.

CHP’nin içinden çıkan gerçek ulusalcılar farklı partiler kurmuşlardı. Kılıçdaroğlu’nun çelişkili, tutarsız ve takiyyeci siyasetine katlanamamışlardı.

Aynı şey az önce kronolojisini verdiğim Milli Görüş partileri için de geçerli.

Karamollaoğlu partisini öyle bir noktaya getirdi ki İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden uygulamaya koyulmasından savunma sanayinin tökezletilmesine, başörtülülerin kamudan atılmasından mütedeyyin dernek ve vakıflara baskı kurulmasına, dış politikayı Amerikan eksenine teslim etmekten, ekonomiyi yabancı kurumların egemenliğine havale etmeye, vatanın birlik bütünlüğünü tehdit eden PKK’lı ekiplerle temas kurmaktan sınır dışı operasyonların durdurulmasına kadar sayısız absürt politikaya onay vermiştir.

Saadetliler ise Erdoğan nefreti nedeniyle her şeye “tamam” diyor, iktidar olma hayaline kapılıyorlar.

Bu iktidar olma putu, o denli derin bir hırs haline gelmiş ki, Kemal Kılıçdaroğlu’na “mücahid” lakabı takar olmuşlar.

“Mücahid” lakabı merhum Erbakan’ın lakabıydı.

Milli Görüş’ün kurucusu olan Mücahid Erbakan’ın hatırasına saygı duymayan ve “başörtüsü bir bez parçasıdır” diyen tek parti zihniyetinin temsilcisine “mücahid” diyenleri halkımızın ferasetine ve Yüce Rabb’imize havale ediyorum.

SAVRULANLARA DEĞİL YOLDA OLANLARA SELAM OLSUN!

Milli Görüş’ü tabelalar altına hapsetmeye çalışan zihniyet, kişisel hırslar ve ikbal planlarıyla koltuk hesaplarını yapmaya devam edebilirler.

Biz ise konuyu ezcümle şöyle ifade edelim.

Milli Görüş 1970’ten bu yana sahada faaliyet gösteren bir anlayış olarak belki hiçbir zaman tek başına iktidar olamadı, ama içinden çıkardığı şahsiyetler ve projelerle başarıya ulaşmış, Türkiye’yi dönüştürmüştür.

Bugün yerli savunma sanayi fikrinden yerli ekonomiye, İslami anlayışı dışlamayan bir eğitim sisteminden halkına hizmetçi sağlık sektörüne, gönül coğrafyamızı temel alan dış politika, öz değerlere bağlılık ve halka hizmeti Hakk’a hizmet sayan siyasi ruh toplumu, devleti kuşatmıştır. Gelinen aşamada Necmettin Erbakan Hoca’mıza ve ondan ilham alarak davaya hizmetçi siyaset adamlarına çok şey borçluyuz.

50 senelik bu gelenek artık bir partinin başlığı altına sığmayacak kadar çeşitlendi ve katmanlandı.

Milli Görüş bir parti tabelasına sığmayacak kadar özgün bir anlayıştır. Tabelalar altına sığmayacak kadar büyüdü. Milli Görüş bir anlayış ve yaşam tarzı olarak hiçbir tabelanın mâl edinemeyeceği bir büyük dava ve şuurdur.

Milli Görüş bir siyasi anlayış olarak bu topraklara âdeta mühürlendi.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a rahmet ve dua ile.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%