Muhafazakar Devrimci bunu da yapar
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul’da açıkladığı 500 bin sosyal konut müjdesinin detaylarına bakarken aklıma 90’lardaki özelleştirme tartışmaları geldi.
Tarih 24 Kasım 1994..
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Özeleştirme Yasası’nın Meclis’ten geçmesinin ardından heyecanlı bir konuşma yapıyor: Türkiye, coğrafi bölgesindeki son sosyalist devlet olmuştu. Biz onu yıktık!
Türkiye hiçbir zaman sosyalist bir devlet olmadı. Ama o dönemin ruhu özelleştirmeyi adeta kutsuyordu. Ve Çiller bütçe üzerinde büyük yük oluşturan verimsiz KİT’lerden kurtuluşun tek çaresinin özelleştirme olduğuna inanıyordu.
Doğruydu, yanlıştı tartışılır. Ama dönem değişti.. Tabii ki dönemin ruhu da.
Pandemiyle beraber dünya yüksek enflasyon sürecine girdi. Sadece bizde değil hemen hemen tüm ülkelerde insanlar eğitim, sağlık, barınma gibi temel haklara ulaşmakta güçlük çekiyor. Ve devletin bu alanlarda vatandaşlarını desteklemesi artık kaçınılmaz bir zorunluluk olarak öne çıkıyor.
Türkiye’de ders kitapları uzun zamandır bedava.
Nüfusun tamamı sosyal güvenlik şemsiyesi altında ve sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanıyor.
Dünyaya örnek olacak bir sosyal yardım sistemimiz var.
Yani Erdoğan iktidarı aslında benzerlerine sadece sosyalist devletlerde rastlanılabilecek birçok uygulamayı hayata geçirmiş durumda.
Ama Anayasal bir hak olan barınma hakkını tam manasıyla vatandaşa sunabilmiş değiliz.
Yakın dönemde yüzde 59’lara ulaşan “ Ev sahibi olma oranı” yüzde 56’lara geriledi.
Konut maliyetlerindeki artışlar sadece ev fiyatlarını değil, kiraları da uçuşa geçirdi. Bırak asgari ücretliyi; memur, işçi, emekli ev kirasını ödeyemiyor.
Devletin ev sahibi olma oranı yüzde 90’lara ulaşan Çin örneğindeki gibi meseleye el atma vakti çoktan geldi.
Bizim milletin en büyük motivasyonlarından biri “Ev sahibi olmaktır.” İnsanlar pandemi sonrasında bunun hayalini bile kuramaz hale geldi.
İşte tam da bu yüzden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 81 ilde 6 bin 750 lira ile 11 bin 63 lira arasında değişen taksitlerle vatandaşı ev sahibi yapmak için harekete geçmesi gerçek bir devrimdir. Ev sahibi olma oranımızı yüzde 56’lardan yüzde 90’lara, yüzde 100’lere çıkarmak da ancak bir devrimcinin altından kalkabileceği bir iştir.
Bu millet boşuna “Yaparsa Erdoğan yapar” diyerek 23 yıldır Erdoğan’ın peşinden gitmiyor. Muhafazakar devrimci Türkiye’nin tamamını ev sahibi yapana kadar durmaz.
Çiller ile başladık onunla bitirelim.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Çiller ile nasıl çalıştıklarını soran gazetecilere “Tak diye emrediyor şak diye yapıyoruz” cevabını vermişti.
Teşbihte hata olmaz. Recep Tayyip Erdoğan ile Murat Kurum’un çalışma şekli de tam olarak böyle. Deprem bölgesinde yükselen yüzbinlerce konuttan sonra 500 bin sosyal konut için kolların sıvanması bu uyumun ve Erdoğan’ın Kurum’a olan güveninin bir işareti.
Millet bu projeyi sevdi, devamı muhakkak gelmeli..
Konser mi sosyal konut mu?
Biraz itici olmakla beraber haklılık payı yüksek bir sözdür: Her şeyi devletten beklememek lazım. Şahinbey Belediyesi de öyle düşünmüş; 3 bin 300 sosyal konut için kolları sıvamış. Hane halkı geliri 52 bin liradan fazla olanlar başvuramıyor projeye.
Benzer projeleri diğer belediyelerden de bekliyoruz.
Hiç konser yapmayın demiyoruz. Ama bütçenizde aslan payını artık çalgıya çengiye değil sosyal belediyeciliğe ayırın.
Popçular, rapçiler, türkücüler sayenizde çok evler, yatlar, katlar aldı.
Biraz da vatandaşı düşünün. Şahinbey’i örnek alın..
Yeter konserlerde har vurup harman savurduğunuz paralar.
Kendiniz yapamıyorsanız Murat Kurum’un kapısını çalın.
Eliniz boş yollamaz sizi Ankara’dan.





