Muhafazakâr otel aldatmacası ve ırkçılık
Ağustos da bitmek üzere…
Benim en sevdiğim mevsim olan “yaz ayları” yavaş yavaş yerini sonbahara bırakacak; ama her mevsimin kendi güzelliği var. Yazın bir ağacın serin gölgesinde oturmayı, kışın kar yağarken gökyüzünün altında elimde çay yahut kahve bardağıyla sessizce beklemeyi ve bardaktan çıkan buharı çok seviyorum.
Bir de soba üstünde kestaneyi…
Kar üstüne attığım ekmek kırıntılarına “Kuşlar yemiş midir?” diye merak edip bakmayı…
Bir de ilkokuldaki “simli kartpostalları” seviyorum.
Az daha yazarsam çocukluğuma dikey geçiş yapacağım; bu sebeple konuya yatay geçiş yapalım…
Tatilciler için “okullar açılmadan evvel gidilebilecek” son haftalara girdik.
“Muhafazakâr yahut İslami otel” sadece bir adlandırma, yoksa otellerin neredeyse hepsi aynı hizmeti veriyor. Aradaki fark; otelde alkol olmaması ve bayanlara özel bir havuzun bulunmasından ibaret…
Denizler, dağlar hepimizin…
İnsanoğluna mescit olarak serilmiş yeryüzünü imkânlar ölçüsünde gezip dolaşacağız, farklı yerleri göreceğiz.
Aynı mekânlar gezilirken “tercihler ve seçenekler” farklı olabiliyor.
Bazı oteller “evcil hayvan” kabul ederken bazıları etmiyor, dilediğinizi tercih edebilirsiniz.
Hepsinin neredeyse eşit ölçüde müşterileri var.
Her şey dâhil konseptinde hizmet veren otellerin çoğunda “sınırsız alkol” var.
Bu da tercihtir, burada mevzu “alkol tartışması” değil; konuyu maksadından çıkarmadan devam edelim.
İnsanlar “alkolsüz otel” tercih edebilir.
Ancak ne hikmetse “alkolsüz oteller” diğerlerine göre daha pahalı!
Hem ekstra alkol gideri yok hem daha kaliteli değil; ama daha pahalı!
Bu bir fırsatçılık, sömürü değil midir?
Bu arada diğer oteller “her şey dahil olduğu için” alkole ilave ücret almıyor.
Burada mesele; tercihler!
Alkolsüz otelleri tercih edenler aslında daha az masraflıyı tercih ediyorlar; lakin hem daha fazla ödüyorlar hem daha az kaliteli yerde kalıyorlar! Bu haksızlık değil mi?
Basit mevzu gibi dursa da “çürüme” böyle böyle başlıyor yahut sürüyor!
“IRKÇILIĞI AVRUPA FONLUYOR”
Birileri içeriden, birileri dışarıdan ülkemizi karalamaya devam ediyor. Bazı partiler sanki ülkemizi karalamak ve insanları kışkırtmak için kurulmuş gibi!
“Araplar ülkemize gelmesin” diye algı yürütenler bir yandan, “Türkiye’de ırkçılık var, tercih etmeyin” diyenler diğer yandan!
Birbirine tepki veriyor gibi görünen bu grupların amacı aynı!
Günümüzün Lawrens ve Şerif Hüseyin’leri ortak çalışıyor!
Arap’ı Türk’e, Türk’ü Arap’a kırdırma peşindeler!
Kırılan Araplar soluğu Avrupa ülkelerinde alacak, kazanan AB ülkeleri olacak!
Bu aralar bolca “bale çalışması” yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı “turizme vurulan bu darbeye karşı” tedbir almayacak mı?
Türkiye’de kendisini “parti genel başkanı” olarak tanıtan bazı isimler gerçekten millî güvenlik sorunu haline geldi!
Avrupa’da bizden daha fazla ırkçı var; ama kendi ülkelerine gelen turistlere saldırmıyorlar, onlar üzerinden algı yapmıyorlar!
Avrupa’nın pek çok şehrinde Arap turistler gelsin diye kampanya yapılıyor. Türkiye’den Arap turistlerin kaçması en çok Avrupa’yı sevindirir. Türkiye’de ırkçılığı körüklemek için “fon” bile oluşturabilirler.
“GÖÇMENLER”
Kısa kısa yazayım:
*Göç acıdır, herkes kendi memleketinde kalmalıdır; eğitim yahut kontrollü çalışma gibi sebeplerle yapılan göçler tamamen doğal olmalıdır.
*Suriyeliler yine doğal şekilde ülkelerine dönmeliler; ancak burada bulundukları müddetçe insanca yaşamaları ve algı yönetimine karşı korunmaları elzemdir.
*Suç işleyen hiç kimse affedilemez.
*Bir Arap turistin size zarar vermesiyle bir İngiliz turistin zarar vermesi arasında fark yoktur.
“ZAFERLERİMİZ”
Tarihî zaferleri; “Hüp diye içine çek beni” diyen Tarkan’la, “Aldat dilediğin gibi sende inan hiç ilgilenmiyorum” diyen yatcaz kalkcaz hop orda Gülşen’le, “Sabaha kadar kucaklar beni Romeo Romeo” diyen Hande Yener’le kutlamak…!
Ula hani elektrik, ula hani qaplo!
Gülşen; “Yavrum kaldır kollarını, teslim ol etrafın sarılı” derken bunu düşman askerlerine söylemiyor herhalde!
“AT FAV’A BEKLE”
CHP ve İyi Parti’nin Kasım ayında yapacağı pazarlığı İyi Partili kaynaklarıma dayanarak yazıyorum:
CHP’nin 11 il, 10 büyükşehir olmak üzere 21 şehir belediyesi var.
İyi Parti’nin hiç şehir belediyesi yok, sadece 18 ilçesi var.
HÜLÂSA; İyi Parti beş şehir belediyesi isteyecek, olursa ittifak kurulacak.
Bunu ben demiyorum, İyi Partili milletvekilleri kendi aralarında konuşuyorlar.
Nokta!
SON SÖZ: Hüseyin Nihal Atsız’ın Bozkurtlar’ın Ölümü kitabını, Cengiz Aytmatov’un Selvi Boylum Al Yazmalım kitabını, Necip Fazıl Kısakürek’in Çile isimli şiir kitabını yaz bitmeden tekrar okuyun. Özdemir Asaf’ın “Yuvarlağın Köşeleri” ile yola devam edin derim.