Muhalefetin siyaset fukaralığı

Okuduğunuz Yazı
Muhalefetin siyaset fukaralığı

İçerik

Eskilerin kullandığı çok güçlü bir deyim vardır: Bir devlet, hesapsız bir savaşa giriştiği zaman savaşı kendi topraklarına taşır. Bugün muhalefetin takip ettiği siyasete bakınca muhalefet, hesapsız bir sefere çıkan bir orduyu andırıyor.

Son yerel seçimlerden sonra, yani yaklaşık dört yıldır muhalefet partilerinin benimsediği siyasi söylemler muhalefetin içine düştüğü siyaset fukaralığını gözler önüne seriyor.

Öncelikli olarak muhalefet partileri Türkiye’yi analiz etme açısından ciddi bir sorunla karşı karşıya. Ne Türkiye’nin ulaştığı kapasiteyi ne AK Parti’nin ürettiği siyasi müktesebatı ne de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geliştirdiği siyasi vizyonu yerli yerinde anlayabildiler.

“Anti-demokratik Türkiye”, “Rezil ekonomi” ve “Diktatör Erdoğan” gibi siyasi söylemler, muhalefet partilerinin Türkiye’nin ulaştığı büyüklüğü kavrayamadıklarını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi başarısını küçümsediklerini gösteriyor.

Siyaset üretmek konusunda çıkmaza girmiş, bunun yerine “Kesin kazanıyoruz” gibi bir stratejiyle seçimlere girmiş muhalefet partileri, yaşadıkları seçim hezimeti karşısında sessizliğe gömülmüş durumda.

Muhalefetin siyasetsiz kalması, her şeyden önce birbirine taban tabana zıt dünya görüşlerine sahip siyasi partileri tek bir potada eritme çabasından kaynaklıyordu. Bu durumda terör karşıtı söylemler belli bir siyasi partiyi küstürürken dindarlık, milliyetçilik veya Atatürkçülük ile ilgili benimsenen siyasi söylemler de diğer partilerde huzursuzluk yaratıyordu. Sonuçta ortaya ülkenin başat sorunları açısından somut siyasi politikalar üretmek yerine kendi içindeki kırılgan dengeyi korumaya çabalayan omurgasız bir siyasi ittifak çıktı.

Muhalefetin bir başka çıkmazı, ülkenin ekonomik politikalarının belirlenmesi açısından ortaya tutarlı bir siyasi vizyonun koyulamamış olmasıydı. Ali Babacan gibi liberal ekonomistler, Ahmet Davutoğlu gibi Enver Paşacılar ile Cumhuriyet Halk Partisi içindeki devletçilerin yarattığı derin çelişki, muhalefet ittifakının farklı ekonomik yaklaşımları sentezleme yaklaşımının başarısız olmasına yol açtı.

Son dört yıldır muhalefet liderlerinin benimsediği siyasi söylemler, yüzlerce konu başlığını hükümete yönelik suçlamalarla kamuoyunun dikkatine sunan ama her seferinde bir bardak suda fırtına koparan bir görünüme sahip oldu. Sonuçta seçim yenilgisinin ardından muhalefet partileri, Cumhur İttifakı’na karşı geliştirdikleri bu keskin söylemleri kendilerine karşı kullanmaya başladı.

Muhalefet ittifakı içindeki partiler arasındaki ve partiler içi tartışmalar gittikçe içinden çıkılamaz bir hâl almaya başladı. İlk dikkat çekici olgu, ittifak içindeki dört küçük partinin seçim tabanlarının ve örgütlerinin küçüklüğüne kıyasla muazzam düzeyde milletvekilliği kazanması oldu.

İkinci olarak oy oranı %12 bandından %8,30 bandına gerileyen HDP, tarihinin en büyük yenilgisini aldı. HDP’nin İstanbul’daki oylarının ise %7,30 seviyesine kadar düştüğü anlaşılmakta.

Üçüncü olarak seçimlerde ağır yara alan İYİ Parti, düzenlediği parti kongresine rağmen henüz seçim yenilgisinin sancılarını atlatamamış durumda. Parti içi gerilimler ve çatışmalar İYİ Parti’de kolay dinecek gibi görünmüyor.

Son olarak Millet İttifakı’ndaki esas sorun, kuşkusuz ana muhalefet partisi CHP’de ortaya çıktı. Dört yıllık siyaset fukaralığının, somut bir siyasi birikim oluşturma konusunda gösterilen kabiliyetsizliğin faturası CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na kesildi. Daha önce Deniz Baykal’ın başkanlığı için söylenen “o giderse her şey süt liman olur” söylemi şimdi Kılıçdaroğlu için söyleniyor.

AK Parti’nin aksine CHP’nin siyasi müktesebatı, siyasi politikaları ve söylemleri tartışılmıyor. Neredeyse her gazeteci, CHP hakkında siyasi analiz yapabilmek kulis bilgileri toplamaya çalışıyor. CHP içinde yürütülen tartışmalar ise ana muhalefet partisinin benimsediği siyasetin ne denli içeriksizleştiğini gözler önüne seriyor.

En başta vurguladığım gibi muhalefetin siyaset fukaralığı hem Türkiye’yi hem de AK Parti’nin yirmi yıllık siyasi iktidarını soğukkanlı ve sağlıklı bir şekilde analiz edememesinden kaynaklanıyor. Bir tartışma programında de belirtmiştim: Muhalefetin dayandığı temel çürük olunca kurduğu siyaset binasının sağlam olması, ayakta kalması da mümkün olmuyor.

Sonuç olarak muhalefet partileri bir siyasi vizyon fukaralığı yaşıyor. Seçmenler ise muhalefetin artık kendisine çeki düzen vermesini, hükümeti hem rekabet hem de uzlaşı yoluyla canlandırmasını, yani sağlam bir siyasi vizyon geliştirmesini bekliyor.

 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
İhsan Aktaş