Müslümanların acı bayramı
Bayramlar Müslümanlar için sevinç, neşe, huzur, aile birlikteliği ve ‘sılayırahim’ demektir. Büyükler ziyaret edilir, hayatını kaybedenlerin kabirleri başında anılır, dostlarla yakınlaşılır; kısacası, iyilik ve insanlık adına ne varsa bayram günü tezahür eder.
Hac farizası gereği Kurban Bayramı dünyanın bütün ülkelerinden gelen hacıların dualarla maddi ve manevi olarak hazırlandıkları, Allah’ın huzuruna çıktıkları gündür.
Dün hacılar Arafat’taydı. Duaların kabul edildiği, fani hayat boyunca işlenen günahların affedildiği an olarak bilinen Arafat’ta.
Rahmetli annemle birlikte hacca gittiğimde Diyanet İşleri Başkanlığı adına Arafat’taki vakfe öncesinde Mehmet Savaş Hoca ve Prof. Hüseyin Algül’ün kalbe dokunan konuşmalarını dinlemiştik.
İstanbul’dan gelen iki müezzin ezan okumaya başladığında yer gök iç içe geçmiş gibiydi. İstanbul’da sabah ezanını dinleyenler çoktur. Arafat’ın verdiği manevi hava, İstanbul müezzinlerinin okuduğu ezanla birlikte hacıları uzaklara götürmüştü.
Vakfe esnasında hayat muhasebesi, üzerine dua edilirken, cemaat hüngür hüngür ağlıyordu. İmam sadece Müslüman bireylerin muhasebeleri üzerine değil, yeryüzünde zulme maruz kalan, adalete susamış mazlum Müslümanlar için de iç burkan dualar etti.
Arafat’ta hafif puslu bir hava vardı. İnsan bir konuya inanabilir, inanç meselesidir. Ancak Arafat vakfesi bittikten sonra insan kendisini yeniden doğmuş gibi hisseder.
Bayram günleri, insanlığın tüm detayları ortaya çıkar, insana insanlığını hatırlatır. Bütün bu iyi haller dışında, insanın içini acıtan bir durum da vardır; hadis-i şerifte: “Müminler bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir azasına bir diken batsa, diğer azalar ondan rahatsızlık duyar.”
19. yüzyıldan itibaren dünyanın dört bir yanında zulme uğrayan, işgal edilen Müslüman ülkeler ve topluluklar olmuştur. İsrail’in kuruluşundan bu yana Mescid-i Aksa davasını sürdüren Filistinlilere karşı uyguladığı Yahudi zulmü hiç durmadı. 75 yıldır Müslümanlar, Kudüs ve Mescid-i Aksa davasını hamasetle sürdürmektedir.
Şeytan taşlama, hac farizasının önemli ibadetlerindendir ve insan ile Allah arasındaki bağı pekiştirir. Allah’a olan inancı pekişen Müslümanlar, hac esnasında şeytan taşlama ibadetini ifa eder.
28 Şubat sürecinde hacı olmuştum. Şeytan taşlarken öfkeyle taş atan Türk hacılarından bazıları, şeytana taş atarken “Al şu Güven Erkaya’ya”, “Ya şu Çevik Bir’e” diye bağırıyorlardı. 28 Şubatçı generaller, İslam düşmanlığını Şeytan makamında aldılar.
Mescid-i Nebevi’de bir insanın hüngür hüngür ağladığını gördüm ve bu Türk hacılardandı. Yarabbi, ülkemizin üzerindeki kara bulutları kaldır, Müslümanlara güç ve sabır ver, zalimlere karşı bize yardım et.
İçimizi acıtan bir diğer konu da Filistin’dir. Yıllar önce tecrübeli bir diplomatla sohbet ederken, “Filistin insanlığın ana rahmidir, Filistin’de zulüm varsa dünyada adalet yoktur. İnsanlık sancılanmaya devam eder” demişti.
Gazze savaşı başladığından beri içimiz acımaya devam ediyor ve insanı en çok yaralayan şey, İsrail’in Nazi Almanya’sını bile kıskandıracak zulmü karşısında insanlığın çaresiz kalmasıdır.
Bir soykırım düşünün: Çocuklar katlediliyor, kadınlar katlediliyor, evler yıkılıyor, hastaneler yıkılıyor, camiler, kiliseler, gençler, yaşlılar, hastalar, yeni doğan bebekler, ameliyata ihtiyacı olanlar açlıktan ölüyor. Zulüm, arşı alaya dayanmış ve daha fazla acı tarife sığmayacak kadar büyüktür.
Kurtuluş savaşlarında canını, vatanını, dinini, milletini ve namusunu korumak için feda eden milletler vardır. Filistinlilerin davası ise tek bir toprak davası değil; Müslümanların ilk kıblesi ve Miraç makamı olması sebebiyle Mescid-i Aksa davası,
İslam ülkelerinin ortak davasıdır.
İnsanı öfkelendiren bir konu da şudur: Siyonistler dünyanın tamamını çaresiz bırakacak bir korku ve güç oluşturmaktadır. Ancak insanın içini ferahlatan bir husus da Filistin davasına karşı dünyanın dört bir yanından özellikle Avrupa milletlerinin ve ABD üniversitelerinin direniş kalesi olmalarıdır. Bu durum, umut verici bir gelişmedir.
Bayram günleri, sevinçle aile, akraba, dost ziyaretleriyle geçecek, kurban ibadetinin derinliğini hissedeceğiz. Ancak bilmeliyiz ki bu bayram, Gazze’de insanlığın soykırıma uğradığı kara bir bayramdır. Nehirden denize, Filistin özgür olduğunda ilimizden bile bayram yapmış olacağız.