NEDİR, YENİ EKONOMİ MODELİ?
Yeni ekonomi değişikliği programını halkın anlayacağı dilden anlatmaya çalışalım. Cumhuriyet tarihi boyunca, ekonomi programları tercihleri ülkemizde üretime, istihdama, ihracata yönelik yapılmamış ve bu manada montaj sanayi,ithalat ve daha çok tüketim odaklı olmuştur. Bu tercihler gerek siyasi, gerek politik, gerekse imkansızlıklar sebebiyle ülkemizin gelişmesini, büyümesini, halkın milli hasıla gelirinin yükselmesini engellemiştir. Genellikle seçilen Faize dayalı ekonomik programlarda belli bir varlıklı kesim üretmeden, istihdama gerek duymadan, vergi ödemeden parasına para katarak zenginliğini arttırıp varlık içinde yaşarken, halk,emekçi kesim,memur ise kendisine biçilen rolde kıt,kanaat geçim derdini düşünerek yaşamını sürdürmek zorunda kalmıştır.
Bu düzenin değişmesi adına radikal adımların atılması, ülkedeki sermaye piyasasını elinde bulunduranları karşınıza alarak, siyasi ve politik uzantılarınıda bunların yanına ekleyerek, gerçekten hem zor,hem riskli, hem de imkansız gibi görünen bir seçenek olarak yıllarca bir kenarda durmaktaydı. İşte bu radikal adımlar yıllarca alt yapısı tamamlanarak bir,kaç ay öncesinde atılmaya başlandı. Bu atılan adımlar elbette birilerini rahatsız etmekde, bu sebepten dolayıda çeşitli ekonomik ve siyasi olarak engellemelere maruz kalması kaçınılmazdı. Özellikle döviz üzerinden yapılan manipülasyonlar ile 3 ayda $ kuru neredeyse % 100 oranında arttırıldı. Siyasi manada mevcut hükümetin, iktidardan indirilmesi adına legal ve illegal yollar denendi. Durum öyle bir hal aldı ki, halkın isyan edip iç kargaşaların oluşması zemini bile hazırlandı.
İşde tam bu müdahalelerin en tepe noktasında Türkiye Cumhuriyeti Başkan’ı Recep Tayyip Erdoğan çıkıp yeni ekonomi programı dahilinde önlemler paketini açıkladı. Bu önlemler paketi hem dış yatırımcı, hem de yurt içindeki halk tarafından satın alındı ve yapılan tüm spekülasyon ve manipülasyonlara ramen, $ kurunun bir gecede % 30 civarında gerilemesiyle son buldu.
Peki bu yeni ekonomi planı bize kısa, orta, uzun vadede ne getirecek? Şimdi oraya gelelim! Ülkemiz uzun yıllar sonunda İthalat-İhracat dengesi manasında ilk defa Ekim ayında 4 Milyar $ civarında cari fazla verdi. Ekim ayı sonu itibarı ile dış ticaret açığımız 15 Milyar $ seviyesine geriledi. Ekim ayındaki $ kuru da 9 TL seviyesindeydi. Kasım, Aralık aylarında bu cari fazlanın 8-10 Milyar $ daha artması genel beklenti.
Yüksek kur politikası İhracat üzerinde ciddi bir kazanç etkisi yaptığından dış ticaret açığı bu süre zarfında hızla kapanmakta, ama bunun yanında iç piyasada fırsatçılığında öne çıkmasıyla, ürünlerin fiyatlarının artması, yani zamların olması sebebiylede enflasyonun yükselmesine sebebiyet vermektedir. Lakin bu öngörülen durumu kontrol altına alabilmekde bu yeni ekonomi programı içinde yer alan bir pozisyondur. Ancak aşırı derecede kur artışının oluşmasının sebebi aslında, yapılan manipülasyonalar ve bilerek, isteyerek bu yeni ekonomi modelini sekteye uğratmak için faiz lobisinin engelleme adına yaptığı girişimlerdir.
Dönelim cari açığın kapanması ve akabinde cari fazla verilmesi ülkemize ve vatandaşa neler kazandırır ona bakalım…
Alınan ekonomik paket tedbirleri sayesinde, dolar kuru bugün 12 TL seviyesine çekilmiştir. Bu süreç Ocak-Şubat aylarına kadar faiz indirimleride yapılmaya devam etmek suretiyle, bu tedbir paketinin işlemesi sayesinde korunarak, cari açığın kapanması suretiyle, yıllık bazda ülkemizin cari fazla vermesi oluşacaktır. Bu rakam aylık bazda 4-5 Milyar $ seviyelerinde, hatta daha da fazla olacaktır. Bunun anlamı şudur! Her ay kasamızda 4-5 Milyar $ kalacak. Bu rakam ile Devlet ve şirketler hem üretimin artması ve ihracatın dahada yükselmesi manasında yatırımlar yapacaklar ve bu sayede istihdam oluşturup, işsizliģim ciddi manada düşmesini sağlayacaklar, hem de üretimin artması sayesinde iç piyasalarda ürün ve malzeme bolluğu oluşacağından, perakende fiyatlar düşmeye başlayacak, dolayısıylada enflasyon gerileyecektir. Halkın alım gücü artacak, refah seviyesi yükselecek, iş bulma imkanı arttıkça hanelere daha fazla gelir gireceğinden milli hasıla oranıda yükselecektir.
Dolayısı ile Ocak-Şubat ayları sonrasında dövizde kendiliģinden gerilemeye başlayacak, üretimin artması ile İhracat hacmi yükseldikçe çok yüksek döviz kurunada belli seviyede ( 7-9 TL ) kaldığı sürece ihtiyaçta kalmayacaktır.
İşde tüm bu kazanımlara birde dışa bağımlı olduğumuz, ancak ülkemizde keşfedilen ve keşfedilecek doğalgaz ve petrolün çıkartılmaya başlanmasınıda eklediğimizde 2023 yılında halkımızın nasıl bir refah seviyesine ulaşacağını tahmin edebiliriz. Bu refahın halkımız derken, siyasi görüşü her ne olursa olsun her kesimi kapsayacağını unutmayınız. Bu ülke hepimizin.
Geleceğimiz için bu yeni ekonomi modelini desteklemek bir vatandaşlık görevidir.