Obez ve Kaynak Zengini Kamu İle Yol Arkadaşı Nepotizm
En son söyleyeceğimi en başta söylemeliyim, bizzat tanımadığım hiçbir belediyede işlerin eş dost ve akraba kayırmacılığından arındırılmış olduğuna asla kefil olmam lakin CHP’li belediyelerde öyle atamalar yapılıyor ki şaşar kalırsınız.
Oysa yıllardır liyakat ile yerel yönetimlerin idare edileceğini sağır sultana dahi duyuran CHP’li belediyeler olmuştu. Zaten son beş yıl içinde başta İstanbul ve Ankara belediyelerinde olan bitenden habersiz değildik fakat şimdilerde eş-dost atamaları alenen zirve yaptı.
Dakika geçmiyor ki falancanın kızı falanca makama, falancanın eşi falanca belediye başkan yardımcılığına atanmamış olsun.
Madem bu eş, dost, akraba kayırma işinde iktidar partisine rahmet okutacak düzeyde yapacaktınız neden liyakat falan diyerek milleti enayi yerine koydunuz ve ısrarla koymaya devam ediyorsunuz?
Balıkesir, Bursa, Kadıköy, Çankaya, İzmir, Afyon, İstanbul ve daha nice şehirler eş dost akraba ile doldurulmaya devam ediliyor. Bu yapılırken de çifte mesajlar verilmeye ve insan aklı ile alay edilmeye devam ediliyor.
Geçtiğimiz gün Ekrem İmamoğlu yine ısrarla akılımızla alay edercesine liyakat falan diyordu ki yine gündeme eş dost birçok atama haberi düştü.
Afyon Belediyesi koltuğuna oturan Burcu Köksal seçimden önce eş dost atamaları konusunda öyle üst perdeden laflar ediyordu ki ikna olmayacak bir Adem oğlu bulamazsınız. Dün gazetelerde hanımefendinin 120 bin TL maaş ile CHP Merkez İlçe Başkanı Büşra Çetinöz’ün eşi Ahmet Çetinöz’ü hukuk danışmanı yaptığı haberlerini okuduk.
Yahu binbir afra ve tafra ile akraba kayırıcılığı yapmayacağınızı anlatmanızın üzerinden haftalar geçmeden bu atamaları yapıyorsunuz ve yüzünüz dahi de kızarmıyor mu?
Ne anlatacaksınız Afyon’un sokağındaki insana şimdi?
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ise baldızı Sezen Uğurlu’yu ve CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala’nın eşi Şafak Pala’yı, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde daire başkanı olarak atadıktan hemen sonra yeğeni Furkan Bozbey’i de kentin imar işlerinden sorumlu BURKENT’in başına atadı.
Öyle bir iç genişlikleri var ki bu konuda, Bozbey efendiye sorulunca ‘Soy isminin Bozbey olması o makamda değerlendirilmesinin önüne geçmemeli’ diyebiliyor.
Olan biteni görünce aklıma büyük Türk filozofu Hoca Nasreddin geliyor.
Evet, yanlış duymadınız bir fıkra kahramanı değil büyük Türk filozofu Hoca Nasrettin…
Hoca son derece sıcak bir Ramazan günü iftara çağırılır ve davetliler iftar sofrasına hep beraber otururlar. Ortaya da buz gibi bir tas hoşaf gelir.
Ev sahibi, Hoca’nın ve misafirlerin önüne küçük kaşıklar koyarken, kendi önüne de kepçe büyüklüğünde bir kaşık koyar. İftar açıldığında, ev sahibi kepçeyi hoşaf tasına daldırıp içtikçe, ‘Ohhh, öldüm’ der.
Hoca ve diğerleri küçücük kaşıkla hoşafın tadına bir türlü varamazlar. Hoca bakar ki olacak gibi değil, kepçeyi kaptığı gibi ev sahibinin elinden alır. ’Efendi, efendi, ver şu kepçeyi de biraz da biz ölelim’
Hoca’nın misali, verin de biraz Afyonlular, Bursalılar da buz gibi hoşaftan nasiplensin.
İşte tüm bu olan bitenin altında yatan aslında iki ana unsurdur.
Birincisi kamu malını kullananların beyt’ül mal kavramını yağmalanması gereken bir ganimet görecek bir ahlaki düzeyde olmaları.
İyi ama bunları da millet seçmiş dediğinizi duyar gibiyim.
O zaman biz seçmenlerin de kendimize ayna tutmasının elzem olduğunu söylemem de sanırım bir beis yoktur.
Ayrıca bu hususu ele alırken zerre parti farkı gözetmeden tüm partilerde bu hassasiyeti göstermek istemeyen bir grubun varlığını bilerek yazdığımı bir kez daha beyan etmek isterim.
İkincisi ise devletçi anlayışın iliklerimize kadar sirayet etmesi ve böylece devlet denilen organizasyonun tekelinde her daim sömürülebilecek oranda büyük kaynakların bulunması.
Maalesef ülke olarak kamunun her geçen gün gözümüzün önünde obezleşmesine ve genişlemesine dair hiçbir şikayetimiz yok. Öyle olunca belediye kaynakları başta tüm kamu kaynağının olduğu alanlarda bu türden mide bulandırıcı konular her daim yaşanıyor ve yaşanmaya da devam edecek.
Mesela sürekli tartıştığımız makam aracı saltanatını ele alalım.
Konu sadece makam aracı saltanatı değil, o bir sonuç.
Peki, gerçek sebep ne?
Bu kadar geniş bir alana yayılmış ulufe gibi dağıtılan kamusal makamlar.
Bu makamların varlığını sorgulamadan direkt araçları sorgulamaya başlarsak, her zaman esası gözden kaçırmış oluruz.