Okullar popülizmle temizlenmez
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’na göre belediye başkanları; yönettikleri yerleşim merkezlerinin sınırları içinde temizlikten, aydınlatmadan, su sistemlerinden, toplu taşımadan, esnaf denetiminden sorumlu, belediye teşkilatını yöneten kişidir.
Kanun bu kadar açık olmasına rağmen Türkiye’de 2019 yılından beri büyükşehir belediyelerinde farklı bir dinamik işliyor. Asli görevlerini niyeyse unutan, hatırlamak istemeyen belediye başkanları kamuoyunun gündeminde olan her konuda hükümetten rol kapmaya çalışıyor!
Bir belediye başkanından çok cumhurbaşkanı adaylığı için kişisel PR çalışması yürüten hırslı siyasi profil görüntüsü veren yerel yöneticilerimizin el atmadığı konu yok.
Hoş “Biz yaparız, biz hallederiz” diye öne çıktıkları meselelerinden birine bile çözüm üretmişlikleri yok ama sosyal medyada fırtına gibi estikleri de bir gerçek.
Hangi birini sayalım…
Adana’da pandemide kurduklarını iddia ettikleri sahra hastanesini mi?
EYT’lilerin sağlık sigortası primlerini ödeyecekleri vaatlerini mi?
Vatandaşın kapattıklarını iddia ettikleri ama niyeyse sayısını ve miktarını kimsenin bilmediği bakkal defterlerini mi?
Say say bitmez… En son okulların temizliğine el attılar.
Bazı okullarda eğitim yılı yeni başladığı için temizlik konusunda sıkıntı yaşandığı doğru. Ancak her belediyenin sınırları içindeki okullara yıllardır ihtiyaç halinde yaptığı temizlik desteği niyeyse bu yıl Türkiye’nin 1 numaralı gündemi haline getirilmeye çalışılıyor! Belediyeler keşke bu temizlik işinden önce okullarda tadilat ve onarım çalışmalarında ortaya çıkan molozların kaldırılması için kendilerine başvuran okul müdürlerinin taleplerini yerine getirseydi. Sonuçta o da bir temizlik faaliyeti..
Milli Eğitim Bakanlığı’nın her gün yaptığı temizlik için “Hafta sonu okulları temizleyeceğiz ama müdürler izin vermiyor” diye kameralar önüne çıkan belediye başkanlarının derdi gerçekten okullar mı? Yoksa bu mesele üzerinden başka bir gündeme malzeme mi taşımaya çalışıyorlar? Okul temizliğinden bahsettikten sonra eş zamanlı olarak basına servis edilen “Partim uygun görürse cumhurbaşkanlığına adayım” demeçlerini acaba nasıl okumamız gerekiyor?
Farkında mısınız bilmem.. 6 yıldır popülizmin ipine sarılarak yol yürümeye çalışan yerel yönetici modelinin elinde Türkiye’nin büyükşehirleri ağır ağır çöküyor. Ülkenin başkentinde 5 yılda 7 kişi sel sularına kapılarak öldü! Bunun hesabını soran kimse yok!
En küçük bir eleştiride 6 yıldır görevde olmalarına rağmen suçu hep önceki döneme atıyorlar! 25 yıl altyapı yatırımı yapılmadığını iddia ediyorlar! Ama o 25 yılda neden kimsenin sel sularında hayatını kaybetmediğine niyeyse hiç kafa yormuyorlar. Onun yerine şehir şehir Türkiye’yi gezip cumhurbaşkanlığı kampanyalarını yürütüyorlar.
Okul temizliği meselesine geri dönelim.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de 64 bin 487 okulda 50 bin kadrolu hizmetli görev yapıyor. Bunun dışında istihdam edilen 30 bin TYP’li daha var. Fakat MEB bu rakamı da yeterli görmüyor. İşgücü Uyum Programı kapsamında bakanlığa tahsis edilen 120 bin kontenjan var. Dün öğle saatleri itibariyle bunun 65 bini dolduruldu. Yani an itibariyle okulların temizliği için görevlendirilen personel sayısı 143 bin 364’e ulaştı. Geçmiş yıllarda bu sayı 110 bin civarındaydı.
Rakamlar ortada. Bakanlık bu hafta itibariyle sorun yaşanan tüm okullarda gerekli tedbirleri almış durumda. Belediye başkanları okulların temizliğine gösterdikleri ilgiyi, harcadıkları enerjiyi artık yönettikleri kentlere ayırabilir.
Mesela yaşlılara ve engellilere vermeleri gereken evde bakım ve temizlik hizmetlerinde yaşanan aksaklıkları giderebilirlerse çok iyi olur. Çünkü bu konuda ciddi şikayet var.
Sokakların temizliği, toplanmayan çöpler, giderek harabeye dönen parklar, kuruyan ağaçlar, sürekli tıkanan trafik vs.
Çalışmak isteyene ve başka işlerden vakit bulana yapacak çok işi var Türkiye’nin büyükşehirlerinde.