One minute’un 10. yılında gelinen nokta
“Benden yaşlısın. Sesin çok yüksek çıkıyor, biliyorum ki sesinin benden çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Benim sesim bu kadar yüksek çıkmayacak, bunu da böyle bilesin. Öldürmeye gelince; siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum…”
Bundan 10 sene evvel, 29 Ocak 2009, yer İsviçre Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu; o vakitler Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ve yine o vakitler işgalci İsrail’in Cumhurbaşkanı olan Şimon Peres “Gazze: Ortadoğu’da Barış Modeli” paneline katılmıştı. Peres küstahça, kışkırtıcı ve melun bir konuşma yaparak İstanbul’a roket düşebileceğini ima etmiş ve Erdoğan’ın da bu durumu kavrayamadığını söylemişti.
Ben o anları TRT’de canlı yayında dinliyordum. Erdoğan’ın konuşması bittikten sonra Peres sesini yükselterek konuşuyordu. Moderatör David Ignatius programın bittiğini duyururken öyle üzgündüm ki “İşte” dedim; “İşte Türkiye’nin talihi bu kadarcık, noktayı yine zalimler koydu, esip gürlediler, en sevdiğimiz lider bile çaresiz kaldı” diye elimdeki kumandayla kanalı değiştirmek üzereydim.
Recep Tayyip Erdoğan o gün “one minute” demeseydi bugün bizler darbecilerin postalları altında eziliyor olurduk!
“O an” Türkiye’nin makûs talihi kırıldı. Çanakkale’de toprağa düşen ecdadımızın ruhu “ilk kez” yeniden dirildi. Bu hakiki bir dirilişti. Çünkü her şey çok doğaldı ve bu doğallık dünyada ses getirdi. Erdoğan sistemin dişlilerine hiçbir aracı kullanmadan direkt elini sokmuş ve dünyanın dönen çarkını “10 dakikalığına” durdurmuştu. Vakit bizim için akmaya devam ederken, zalimler donakalmıştı.
15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasının püskürtülmesinde “one minute” çıkışının kesinlikle tesiri var. Darbe kalkışması gecesi “10 yıl Kurtlar Vadisi izlemiş, 2 sene Diriliş Ertuğrul izlemiş insanlara darbe mi yapacaksınız?” diye anlamlı mesajlar da atılıyordu.
Erdoğan’ın one minute’da “tek başına” sistemin dişlilerine karşı koyması “ülkesini seven herkeste” duygu birikmesine sebep olmuştu. Erdoğan “yalnız adam” idi ve biz ona destek vermeliydik. Üstelik bu süreç yapmacık değil, gerçeğin ta kendisiydi. Darbecilerin hesaba katmadığı işlerden biri buydu!
2009’dan 2019’a 10 senede çok şey değişti, herkes değişim ve dönüşüm ikliminin farkında.
Venezuela’daki darbe kalkışmasına sözde değil özde karşı çıkacağımız kimin aklına gelirdi? Kınayıp geçerdik, ağababaları ürkütmeden şöyle iki lafın belini kırdıktan sonra ellerimizi birbirine kavuşturup “el pençe divan” durulacak yeni dünya patronları arardık. “Biz” derken “bizi yönetenleri” kastediyorum. Yoksa bizler kimseye boyun eğecek değiliz, yine direnirdik; çiğnerdik, çiğnenirdik, hakkı tutar kaldırırdık; ama başımızda lider olmadan çok yol alamazdık.
“One minute dedik de ne oldu?” diyenler vardı. Buyurun size SİHA’lar ve buyurun işte içeride 700 kişi kalmış PKK teröristleri! İşte Afrika açılımı, işte Sırbistan’da “Büyük Türkiye” sesleri…!
Bütün komprodorlar, dünyayı yönettiğini zanneden haçlı artıkları “Recep Tayyip Erdoğan’ın işini bitirmek kolay, hele şimdi oyalansın, nasılsa sonu gelecek” diye düşünüyorlardı.
Beyaz Saray’dan ve CIA’dan aldıkları talimatlarla beddua seansları düzenleyip bundan ileri derecede zevk alanlar da aynı şekilde düşünüyordu.
Ama gelinen süreçte devleti “dünya liderliği statüsüne yaklaştıran” Erdoğan önderliğindeki Türkiye hepsinin sonunu hazırladı. Yazılan senaryoda üç buçuk liraya rol kapma telaşında olan Türkiye siyaseti çöktü. Halkımızı çöllere mahkûm etmeye çalışanlar one minute’un ardındaki anlamı kavrayamadan Türkiye geleceğe doğru yol aldı.
Elbette düşman hâlâ güçlü ve hain!
Düşman değişmedi, biz değiştik! Artık dünyayı anlayan, harekete geçen bir milli irade var. Bu “sürdürülebilir” oldukça başarı devam edecektir.
One minute bir çıkış noktasıdır, bir işarettir, başlangıçtır, tarihe düşülen şerhtir!
Son olarak İsrail yetkilileri ve İsrail’de yaşayan Yahudilere sesleniyorum. Biz sizi himaye eden bir devletin sahibi olmuş milletiz, dedemiz ne idiyse biz de oyuz. Sizi yok etmek gibi faaliyetler bizim hayatımızın çıkış noktası değil! Biz sizin zulmünüze karşıyız, daima karşı olacağız. Siz apaçık kalleşlersiniz, yiğit ve mert değilsiniz. Yol yakınken Kudüs’ten elinizi çekin ve bir antlaşma zemini arayın. Toprakları genişlemiş bir devlet olmanız sizin elbette bir gün çökeceğiniz gerçeğini değiştirmez. Bir gün kendi evlatlarınız tarafından nefretle anılacağınızı unutmayın. Zulüm ile âbâd olanın ahiri berbat olur!