OSMANLI VE TÜRKİYE’DEKİ DARBELER İDAMLAR VE İHANETLERİN KRONOLOJİSİ

Okuduğunuz Yazı
OSMANLI VE TÜRKİYE’DEKİ DARBELER İDAMLAR VE İHANETLERİN KRONOLOJİSİ

İçerik

1389 yılında ki Kosova meydan muharebesinde Sultan (Birinci) Murad Hüdavendigar, galip geldiği savaşın sonunda savaş meydanını gezerken ilgi göstermek istediği yaralı bir sırp askeri tarafından hançerlenerek şehid edildi.

Sultan Yıldırım (Birinci) Beyazıt, Ankara savaşında Timur tarafından yenildi, esir edildi ve bir yıl sonra öldü. İnşaAllah şehid oldu.

Bu savaştan sonra Anadolu, Timur’un orduları tarafından büyük bir yağma ve kısmen katliam gördü.Devlet parçalandı, 11 yıl fetret devri yaşandı.

İstanbul’un Fatih’i olan Sultan Mehmed Han’ın zehirlenerek öldürüldüğüne artık neredeyse hepimiz inanıyoruz.
Ölümünden ve fethden önce Çandarlı Halil paşanın yaptıklarını yazmaya gerek var mı?

Yavuz Sultan Selim gibi heybeti, hiddeti, ve hak edene karşı gazabı ile ünlü bir padişaha bile Mısır seferi sırasında ordunun içinden isyan etmeye cesaret edenler oldu ve etti.

Sultan Genç Osman isyan ile katledilip şehid edildi.Sultan lll. Selim, fitne ocağı yeniçeriler tarafından iki defa tahttan indirildi ve ikincisinde katledildi.

Sultan ll. Mahmud, kendisinden emir alması gereken ama fitne ocağı olan yeniçeriler ile büyük bir mücadeleye girdi ve Vakay-ı Hayriye ile bu fitne ocağına son verdi.

Çöküş dönemi sultanlarından olan Abdülaziz Han, 15 yıllık hükümdarlığında çöküşü durdurup kısmen iyileşmeyi ve güçlenmeyi başardığı için, darbe ile tahtan indirildi. 4 gün sonrada odasında Kur’an okurken üç adet pehlivan celladın görevlendirilmesi ile bilekleri kesilerek şehid edildi.Yaralı halde hastahaneye götürülmek yerine, bir süre sokak sokak gezdirilip en sonunda zaptiye karakoluna bırakılarak kan kaybından ölmesi beklendi.

Tarihimizin belkide en çok tartışılan ve en çok iftira atılan hükümdarı olan ve Mahşer meydanında karşılaşırsam, Rabbimin izni ile ayaklarını öpmek isteyeceğim Sultan ll. Abdülhamid Han 33 yıl boyunca içeride ki ve dışarıda ki tüm fitneler ile mücadele etti.

Amcası şehid Abdülaziz Han’dan aldığı adı konulmamış yazısız vasiyeti yerine getirerek çöküş, daha doğrusu çöktürülüş sürecinde ki devleti ayakta tuttu, düzene soktu, güçlendirdi, yenilendirdi ve borçlarının çok büyük bir kısmını ödedi.

Tüm bu başarılarından dolayı da, Osmanlının yıkılıp, yağmalanmasını isteyip bunun için çalışan iç ve dış güçler tarafından yapılan sonu gelmez sistemli iftiralar ve saldırılar ile tahtan indirilip, işkencelerle sürgüne gönderilip, Selanik’de ki bir yahudinin köşküne hapsedildi.

Sonrasını hepiniz biliyorsunuz.
İttihat ve Terakkinin darbeci hakimiyetinin bizi birinci dünya savaşına sokuşu..
Yenilgilerimiz..
Aslında yendiğimiz halde, Filistin cephesi ve Nablus da ki gibi hainler tarafından yenik hale getirilmemiz..

Osmanoğullarının iftiralar ile sürülüp, yönetimin zorbalıkla ele geçirilmesi..
Yeni kurallar, yeni kanunlar, yeni zulmler..1950 ye kadar olan seçimsiz ve zulmkar bir idare..1950 de ki ilk gerçek seçimlerde Adnan Menderes başbakan oldu ve tam 10 yıl boyunca bu millete gerçek bir hizmette bulundu.

Bunun karşılığı olarak da taaa, Fatih Sultan Mehmed Han’ı zehirleyen zihniyetin o gün ki temsilcileri tarafından katledildi.
Çünkü Ezanı aslına çevirtmişti.

1971 de bir muhtıra.
1980 de işgal ve soygun içerikli bir darbe.
1983 de Özal geldi ve öldü(rüldü)ğü 1993’e kadar, hizmet eden diğer her liderimiz gibi uğramadığı iftira kalmadı.
Zehirlendiğine hepimiz inanıyoruz.

Fatih’i zehirleyen,
Abdülaziz’i katleden,
Abdülhamid’i işkencelerle sürgün eden
Ve Menderes’i asan zihniyet tarafından..

1996 de Necmettin Erbakan geldi.
Bir yıl bile dolmadan 1997 de darbe yedi.
Yine aynı zihniyet tarafından..
Çünkü soygunlarının önünü kesmişti.

Gördüğünüz gibi, İstanbul’un fethinden 28 şubat 1997 tarihine kadar fitneler hiç bir zaman bitmemiş.
En kudretli olduğumuz zamanlarda bile,
En yiğit liderlerimize karşı bile,
En adil hünkarlarımıza yönelik bile isyanlar, suikastler, saldırılar, ve katledilmeler hiç bitmemiş.
Sürekli olarak fitne ile engellemeye çalışmışlar.

Peki kimler?
Bize en köklü gelişleri 1492 İspanya’sından olan,son 250 yıldır tüm dünyanın kanını emen ve kökleri Hz. Süleyman (a.s) öldüğü güne kadar dayanan küresel kapitalist satanist topluluk ve onların içimizde her daim bulunan işbirlikcileri.

Ve yıl 2002..
Hiç birimiz, ya da çoğumuz, o yıl seçtiğimiz adamın dünyayı değiştirecek kişi olduğunu bilemezdi.
Bu adam 20 yıl da inanılmaz işler başardı.

O zihniyetin yaptığı ve “1000 yıl sürecek” dediği 28 Şubat’ın silindir gibi geçen etkisini üzerimizden kaldırdı.
Dini özgürlüklerimiz verdi.
100 yıl boyunca ayaklar altında olan onurumuzu hak ettiği yere çıkardı.
Dev yatırım hamleleri yaptı.
Neredeyse kusursuz ve ücretsiz bir sağlık sistemi kurdu.
Her türlü ve teknolojik olan ulaşım araç, yöntem ve alt yapılarını ayaklarımızın altına serdi.

100 yıl önce ki işbirlikcilerin Amerika Birleşik Devletleri’nin kontrolüne teslim ettiği ve maalesef hala geri alamadığımız eğitim sistemini ücretsiz hale getirdi, kalitesini arttırdı.
Ödenemeyen maaşları ödedi.
Yapılamayan sosyal yardımları yaptı.
Yetmedi, ikramiyeler ve hastalık süreçlerinde geri ödemesiz milyarlarca lira dağıttı.

60 yıl önce elimizden alınan yerli otomobil hayalimizi yeniden gerçekleştirmeye başladı.
Köhne ve kontrolümüzde olmayan silah sistemlerini yeni ve yerli olanları ile değiştirdi.

Dünyada sayılı ülkelerin ürettiği teknolojileri üretti.
İftiracılar  kabul etmeyip aksini iddia etsede, tarım kapasitemizi arttırdı ve iyileştirdi.
Kan emici vampir olan IMF yi def etti.
Dolar rezervini 4 katına çıkartdı.
Altın rezervini 18 katına çıkartdı.
Çok ucuza konutlar inşaa edip, vatandaşa çok cüzi taksitlerle verdi.

Ülkemizin orman varlığını mevcudun yaklaşık %17 si kadar arttırdı ve arttırmaya devam ediyor.
Belediyeciliği zirveye çıkarttı.
Muhteşem parklar, sosyal tesisler ve hizmet alanları yaptı.
Ülke içinde ki ve dışında ki binlerce tarihi eserimizi yeniletti, çalınan 4000 den fazla taşınabilir olanınıda ülkemize geri getirtti.

Dünyanın neresinde mazlum varsa el uzattı.
Her seferinde zalimin karşısına dikildi.
Davos’da meydan okudu,
Birleşmiş milletler kürsüsünden, 5 li çetenin her birinin birer leş olduğunu yüzlerine  haykırdı.

Haydut Birleşik devletlerin , güneyde ki terör devleti ile birlikte almaya çalıştığı Kudüs kararının önüne 128 ülkeden oluşan bir set çekti.

“Arkasına saklanacağınız ağaç bile bulamayacağınız günler çok yakındır” diye haykırdı.
Bizden kopan ve her biri bir beldemiz olan ülkelerle yeniden ilişkiler kurup, abi ülke vasfı ile yeniden korumasına aldı.

Ley hattının en ucunda ki İslam mabedi olan Ayasofya’yı, içinde yeniden Allah haykırışlarının duyulduğu bir yer haline getirdi.
Sıradaki hedefinin ise ley haytının ortasında ki maabedimiz olduğunun ipucunu defalarca verdi.

Yazmakla asla bitiremeyeceğim, caddelere çıkıp günlerce haykırsam da sonunu getiremeyeceğim binlerce, iyi, güzel ve hayrlı iş yaptı.

Ama 18 yıl boyunca önüne çıkartılmadık engelde kalmadı.
Darbe,
Tehdit,
Suikast,
Operasyon,
İşgal amaçlı iç isyan,
İftiralar, sınırsızca atılan iftiralar.
Devletin en tepesinde ki kişi olmasına rağmen sözünün dinlenilmeyişi..

Peki kim tarafından.
Tabi ki tüm tarihimiz boyunca önümüzü kesmeye ve bizi yok etmeye çalışan siyonist satanist oluşum tarafından.

Her şey bu kadar açık ve aleni iken..
Her şey gözümüzün önünde yaşanıyor iken..
1909 ile 1950 arası en şerli dönem olmakla beraber, 2002 yılına kadar tüm tarihimiz bu küresel şeytanların saldırıları ve liderlerimizi katletmesiyle geçmişken..

Dünyayı ellerinin arasına almış olan bu küresel şeytanlara karşı bu adamın 18 yılda daha ne yapmasını bekliyorsunuz.
Daha ne yapmasını bekliyorsunuz da, her fırsatta eleştirip bir darbede siz vuruyorsunuz.

Ondan önce ki dönem çok mu daha iyiydi.
28 şubat zalimliğini mi özlediniz.
O zalimlere gösteremediğiniz cesaretinizi, bizi o zalimlerin elinden kurtaran Erdoğan’a karşı mı gösteriyorsunuz.

O zalimlere fırsat verip Erdoğan’ın devrilmesine sebep olduğunuzda, bize bu kez neler yapabileceklerini hayal edebiliyormusunuz.

Erdoğan’ın yecüc ve mecüc ile bizim aramızda ki Zülkarneyn seddi gibi olduğunu görmüyormusunuz.
Siz o seddi delmeye mi uğraşıyorsunuz.
Çok mu doydunuz, 100 yıllık vesayetci siyonistlere karşı korunup kollanıp hizmet edilmeye.
Gözünüz mü perdelendi doygunluktan.

Fatih Sultan Mehmed Han’ın ölümü 25 kuruşluk poşetinizden daha mı kıymetsizdi.

Genç Osman’ın katledilişi, 3 kilo patatesten daha mı önemsizdi.

III. Selim’e yapılanlar, arabanızın cam filmi kadar para etmiyormuydu.
“Cam filmim” diye sızlanacağınıza, “Çok şükür bir arabam var” demeniz gerekmiyormuydu.

II. Mahmud’un emeklerinin elektrik faturanız kadar kıymeti yokmuydu.
Niye şimdi aynı miktarda şikayet etmiyorsunuz İstanbul’da ki su ve doğalgaz faturalarından.
Yoksa her şey çok mu güzel oldu.

Aracanızın 422 liralık muayene ücreti, Sultan Abdülaziz’imizin bileklerinden akıtılan kana eşdeğermiydi.

Peki ya 38 yaşında emekli olup alacağınız maaşlar, Ulu Hakan, Veli Sultan Abdülhamid Han’ın çektiklerini ödermiydi.

Menderesin idamını kaç gram has altınla satın alabilirsiniz.
Hasan Polatkan ile kendi sandalyesini kendisi deviren Fatin Rüştü Zorlunun cansız bedeni kaç ons altına değer.

Özal’ın zehirlenmesi kaç dolar eder,
Erbakan’a edilenler kaç euroya bedel.

45 yıldır bizim için katlanmadığı zulm kalmayan,
Şeytanın küresel çocuklarına, neredeyse tek başına karşı koyan,
Tüm hayatını bize ve insanlığın geri kalanına harcayan Recep Tayyip Erdoğan’ı, aslını astarını çarpıtarak yaygara kopartığınız bir sözleşmeye satacak kadar ucuzmuydu sizin davanız.

İnsanlık tarihinin en büyük ve en kutlu meydan muharebesinde, bu muharebenin yiğidi olan Erdoğan’ı değil yalnız bırakmak, omuzuna toz kondurmaya bile hakkımız yok.

Erdoğan ile Ölümüne.

Tamer Esmen

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
33%
Beğendim
7%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
60%
Yazar Hakkında
Sinan ÖZTEKİN