Pandemik siyaset!
Evveliyatı, derin kolları var elbette, ama Cuma gecesi başladı gariplikler zinciri. Bir sokağa çıkma yasağı kararı alındı, ortalık yangın yerine döndürülmeye çalışıldı…
“Eyvah” diye dışarı fırlayan ve çoğu Tekel müptelası olanların suçu, kararı alanlara yüklenmeye çalışıldı.
Saçma sapan, akıl ve mantık dışı değerlendirmeler yapıldı. Halkı bilgilendirmek için en doğru zamanda yapılan “yasak” açıklaması yerden yere vuruldu. Olay üzerinden siyasi pirim kazanmaya çalışanlar, her türlü çarpıtmayı yaptı. O ana kadar “ille de sokağa çıkma yasağı” diye bağıranlar bile saldırının en ön safında yer aldı.
Oysa bu karar daha önce veya daha sonra açıklansaydı, çok daha büyük sıkıntılar yaşanacaktı! Dünya üzerinde onlarca örneği var bunun!
Malum bazı çevrelerin tatmin olması mümkün değildi. Onlar, “Bu iktidar dünyanın en iyi işini de yapsa bir karşı çıkacağız” diye çok önceden ilan etmişlerdi zaten.
Ama bu hastalıklı zihniyet siyasi pandemiye dönüştü. Pek çok yere bulaştı! Biz uzun süredir sıkıntılarını yaşıyoruz bunun!
Öyle bir hava oluşturuldu ki, kurumuş yaprak misali rüzgârın önünde oraya buraya uçuşanlar ortaya çıktı. Sokağa çıkma yasağını tavsiye eden Bilim Kurulu üyelerinden garip homurdanmalar yükseldi. İktidar içinden bile rüzgâra kapılanlar oldu.
Dik duruş sergilemesi gerekenler, eğilip-büküldüler. Doğruları ve gerçekleri savunması beklenenler, halk dalkavukluğuna soyundular.
Küçücük bir zümre, yanlış bilgilendirmeler, maksatlı çarpıtmalar ve oluşturdukları algılarla, geniş kitleleri sürükledi peşinden…
Tıpkı son yerel seçimlerde olduğu gibi!
Ekrem İmamoğlu böyle seçilmedi mi? Kimi oluşturulan suni rüzgâra kapıldı gitti. Kimisi “aman süreci yara almadan atlatayım” diye sipere yattı. Dik durması gerekenler, o dönemde de eğildi, büküldü, ortadan kayboldu. Meydan, haksızlık karşısında susan Dilsiz Şeytan rolüne soyunanlarla doldu.
İşte İstanbul’un hali ortada!
***
Herkes araziye uyunca, bir tek Süleyman Soylu kaldı ortada.
Yıllardır çok ağır saldırılara, ahlaksızlığa varan suçlamalara karşı direnen ve büyük bir mücadele veren Soylu, bu defa havlu attı. Çünkü hiç beklemediği, ummadığı yerden yara aldı.
O da insan! Dayanamadı, hazmedemedi. Fevri bir çıkış sergiledi.
İstifa öncesi yaptığı açıklama ortada:
“Eleştirileri de aldım kabul ettim, hakaretleri de aldım kabul ettim…”
Kastettiği elbette CHP’nin sosyal medya trolleri, FETÖ, HDP, PKK ve türevlerinden yükselen hezeyanlar değildi. Onlara hiçbir zaman teslim olmadı. Soylu’yu yaralayan ummadığı yerlerden fırlatılan oklar oldu. “Madem bir sıkıntı olduğunu düşünüyorsunuz, rahat edin, hepsinin sorumluluğunu üzerime alıyorum” tavrı sergiledi.
Sonuçta beklenen oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkı teslim etti. Halkın büyük bölümünün beklediği adımı attı. Soylu’nun istifası işleme konulmadı.
Geride ibret alınması gereken bir fotoğraf kaldı:
Takım oyununda ortaya çıkan aksaklık! Takım ruhunu bir kenara atıldığında, dünyanın en iyi performansını gerçekleştirseniz dahi, sıkıntı çekmek kaçınılmazdır.
İşte geçtiğimiz hafta sonu milletçe biz bunu yaşadık!