Parelel Masonik Güç olarak NATO
Osmanlı’yı parçalamak isteyen Mason ve İttihatçı paralel yapılanmalar İmparatorluğun çözülme noktasını keşfederek bu zafiyetten hareketle bitirici hamle için uygun zamanı kolluyorlardı. İlk hamleleri teoloji ‘Din bilimleri’ alanında eğitim veren okullar kurmaktı. Burada muvaffak olamayınca temel bilimler alanında eğitim veren kolejler ve benzeri gizli cemiyetlere yöneldikleri görülmüştür.
İngiltere Büyük Locası’na bağlı olarak kurulan ilk loca “Oriental Lodge” olmuştur.19.cu yüzyılın sonlarında Osmanlı coğrafyasındaki etkilerini arttırmışlar ancak Abdülhamid Han’ın tahta çıkışıyla yönetici kadrolara kadar sızan masonik yapılar içinde zor bir dönemin de başlangıcı olmuştur.
33 yıllık padişahlığı boyunca Osmanlı’yı ayakta tutup masonik faaliyetleri frenleyen Abdulhamid Han, yine bir masonik komplo olan 31 Mart ayaklanmasının ardından saray darbesiyle tahttan indirilmiştir. Ve bu topraklar Paralel ittihatçı yapının gladyoya dönüşüp bugünlere kadar intikal edecek olan darbe geleneğinin ağır travmalarını yaşayacaktır.
Sömürü ve emperyal varlıklarına tehlike olarak gördükleri Osmanlı parçalanmıştır. Onun yerine ikame edilip mirası devir alacak yönetimin (devletin) kendilerine kâbus olan bu dokunun yeniden canlanmaması için paralel eksende kendisiyle mücadele edecek aparatlarla donatılması sağlanacaktır. Bu amaca yönelik olarak ikinci dünya savaşı sonrasına kadar projeler bekletilecektir.
Sanal bir düşman ile kendi iç dinamikleri arasında oluşacak kaos ortamının anahtarı NATO tipi Gladyo yapılanmasıdır. Abdülhamid Han’ı tahtan indiren yapının şefkatli savunma birliğidir. Kimliksiz bırakılan bir toplumun kimlik mücadelesi için ortaya konulan demoklesin kılıcı algısıyla eşdeger bir yapılanmadır.
Sömürü sermayesinin ve emperyal kazanımların kuruluş bildirgesinde bu yapının neden ve kimler adına kurulduğu “topsecret” kayıtlarda halen muhafaza edilmektedir!. Bu yapıya“Süper NATO” adı veriliyordu.1954’te fiili kuşatmasını tamamlamış, Mayoz bir projeyle bünyemize monte edilen Süper NATO (Gladyo) örgütlenmesi, istihbarat örgütleri içinden doğmuştur. Çelik Örümcek ağına düşürülen bir ülke konumuna düşürülmüşüzdür. Kuşkusuz burada İttihatçı gelenekten gelen masonik yapının izlerini bulmak zor değildir.
1970′li yıllarda ise, Demokrasi Projesi(!) adı altında ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’nin belirlediği “Arap Baharı” denen proje aslında; ‘İslamiyet’i mezhep,tarikat ve cemaatlere böl – parçala’ diğer adıyla Yeşil Kuşak politikasının bir üst aşamaya çıkarılmış haliydi!. ABD’nin Çelik Çekirdeği!…
12Mart 1971ve 12 Eylül 1980′deki Amerikan Patentli, İngiliz kurgusu travmaların ana kaynağı süper NATO şemsiyesi adı altında örgütlenen MASONİK GLADYO gücüdür!
Dünyanın her yanını saran din ve mezhep savaşları ile kışkırtılmasıyla milli boğuşmalar(!), bu projenin eseriydi. Bu projeyi yürütmek için Siyonist sermayenin desteğinde yeni bir örgüt kuruldu. Adı National Endowment for Democracy (Demokrasi Vakfı)!.. Kısa adıyla NED diye anılan vakfın, CIA gibi çok etkin bir örgüt olduğu ve PENTAGON tarafından İslam coğrafyasında sözde “ılımlı İslam” projesinin tatbiki için donör ülkeler tespit ettiği kayıtlarla sabittir!. Son paralel yapılanma bunun en çarpıcı örneğidir. Keza en ince detayına kadar planlanmış devlet içinde örgütlenen Amerikancı paralel devletin doğrudan müdahalesi esas alınmıştır.
Yakın geçmişte olduğu gibi bugün de Batılı ülkelerde yaşayan ve küreselleşmenin kaybedenleri olanlar temel sorunlarını kamusal alana İslamofobik dil kullanmak suretiyle taşımaktadırlar.
14 Aralık karşı paralel operasyonundan sonra “basın özgürlüğü” adı altında çok geniş bir kara propaganda kuşatması altındayız. Dünyanın her yerinde sistematik bir şekilde Türkiye aleyhtarı kampanya başlatılıyor.
Burada gördüğümüz aslında İslam karşıtı bir oluşum olmaktan ziyade bir tür alternatif siyaset yapma biçimidir, ama yıkıcı sonuçları olabilecek bir siyaset yapma biçimi. Almanyada’ki İslam karşıtı gösterilerin tezgâhları yurtdışında paralel yapının ayağıyla BND arasındaki anlaşmalar gereği yapıldığı biliniyor!.. Bu hareketliliğin temelinde geçmişten içimize sızıp bünyeye adapte olan iç unsurlarca da desteklenip teşvik edildiği bilinmektedir. Demek ki İttihatçı ve gladyoya dönüşen bu yapılanmalar evrim geçirerek aynı misyonlarına devam etmektedirler.
Bu topraklarda Cumhuriyetle beraber mağdur olanlarla zafer kazananlar arasında bize has bir trajedi vardır. Mağduriyeti zafer sayanlarla, zaferi mağduriyet olarak yazanlar hep aynı. Demek ki oyunun yazarları hep bizden ama bizim dışımızda.Oyuncular ise hep biz ve hep bizden olanlar!…
Kazanan ve kaybedenlerin aynı potada eritildiği bu coğrafyanın adı ANADOLU!
Bu topraklar taşı toza, tozu demire döndüren ecdadımızın yeridir. Aslımıza dönüşümüzün korkusuyla saldırıyorlar!.. Hem içeriden, hem de dışarıdan.
Lakin Anadolu’nun şahlanışı engellenemez!