PKK silah bırak(a)maz-2
Önceki yazımızda, “Suriye’de ve Türkiye’de, eşzamanlı ve Trump’ın yeni dönemi ile paralellik arz eden bir tarzda, PKK’nın ve Suriye’deki yapılanmasının silah bırakmasını ve kendisini feshetmesini sağlamak için görüşmeler ve çağrılar yapılıyor” dedim; fakat bu çabaların ABD’nin derin hedefi ile çatıştığını ifade ettim.
ABD’de bir “derin devlet” yapılanmasının var olduğu benim ve dar bir grubun fikri değil. Amerikan TV kurumu NBC News’de ulusal güvenlik editörü ve New Yorker web sitesinin eski baş editörü, Pulitzer Ödülü’nü iki kez kazanan, New York Times için Afganistan ve Bosna savaşlarını izlemiş eski bir muhabir ve araştırmacı gazeteci olan David Rohde, “In Deep: The FBI, the CIA, and the Truth about America’s Deep State (Derinlerde: FBI, CIA ve Amerika’nın Derin Devleti Hakkındaki Gerçek) başlıklı kitabında bu yapı hakkında oldukça geniş tarihi ve güncel bilgi veriyor. Kitaplara gitmeyelim, ABD Başkanı Trump, bizzat ve yardımcıları aracılığıyla, hem eski döneminde, hem de son seçim kampanyasında “derin devlet”in – “Her kimlerden oluşuyorsa” – kendisini sabote ettiğini söyledi, söyletti. 2017’de bir golf sahasında gazete-televizyon yönetmeni Christopher Rudy’ye “Bu alçaklıkların hesabını soracağım” diye bağırdığı, daha sonra söz konusu şikayetin aylardır hiçbir dediğini yaptırtamadığı, CIA’den FBI’a, Beyaz Saray’da memur statüsündeki görevlilere, hemen herkesin onun önüne engeller koyması olduğu ifade edilmişti.
Evet, “derin devlet” terimi, ortaya atıldığı her ülkede, bir komplo teorisi olarak algılanır. Çalışmayan bürokrasi, kötü giden işler, tutulmayan vaatler, hep bu hayalet yapıya atfedilir. Çünkü ortada elle gösterilen ne bir daire, ne de bir görevli vardır. Nitekim, Trump ve ekibi de bu suçlamalarının arkasını hiç getirmediler, getiremediler.
New York Times’ın ünlü makale yazarlarından David Brooks, yeni döneminde Derin Devlet’in elini öpmeye yanaşmayan Trump ile bir Neocon’a yakışır şekilde inceden alay ediyor ve onun 1901’de suikasta kurban giden 25’inci başkan William McKinley’in “korumacı” uygulamalarını ve savaşı her halükarda reddetmesini örnek almasını kınıyor. Çünkü Trump’ın “derin devlet” suçlamaları, daima NeoCon’ların, İsrail’in “Büyük İsrail” olması, bu ülke ile İran ve Türkiye’nin arasına bir sözde Kürt ama gerçekte PKK devleti kurulması konusunda ortaya çıkıyor; derin devletten yakındığı zaman, hemen hemen daima konu onların “Dünyaya yeni bir nizam vermeye yönelik sonsuz savaşları” oluyor.
Ne var ki, söz konusu Trump’ın popülist patlamaları ve sayıklamalarında yer alan derin devlet suçlamalarında derin analizler, hesaplamalar aramak boşunadır; ve David Brooks ve NeoCon yapının çok kaygılanmasına da ihtiyaç yoktur.
Kürtler, Suriye ve hatta İsrail’in ne kadar büyüdüğü, hangi toprakları işgal ve ilhak ettiği Trump’ın zihninde hiç önemli yerler tutmuyor dersem çok yanılmış olmam. Filistin’in varlığı da Suriye’nin toprak bütünlüğü de onun için hiç önemli değil. Trump, İsrail’e ve onun ABD’deki uzantılarına ne veriyorsa, üzerine saldırmasınlar diye veriyor; Trump için İsrail lobisinin gönlünü hoş tutmak yeter de artar.
Bir kere, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinden sonra devlet adamı ciddiyeti ile lider rolü oynamaya kalktı; hemen akabinde, bakanları ve özel temsilcileri istifa ederek, Ortadoğu’dan çekilme kararını yüzüne çarptılar. Bu hezimeti asla unutamamış olmasına rağmen, Trump, büyük petrol ve emlak yatırım şirketlerinin son seçimde kendisine yarım milyar dolardan daha fazla (ki bu kayıtlı kısmı!) yardım yaptıklarını daima hatırda tutacak kadar akıllıdır.
Bu akıllı (!) adam, PKK’nın ve Suriye’deki yapılanmasının silah bırakmasını ve kendisini feshetmesini sağlamak için görüşmeler ve çağrılara kulak verecek midir? Ne kadar halk desteğine sahip olursa olsun, derin ABD ve onun dış politikasını yöneten yayılmacı savunma ve diplomasi kurumlarını, PKK’yı Irak ve Suriye’de maşa olarak kullanmaktan vazgeçirecek irade ve siyasal güç Trump’da var mıdır?
Ben sanmıyorum.