PKK’nın kandırdığı kadınlar ve akıbetleri
Özgürlük, “Feminist devrim” ve “kendini gerçekleştirme” gibi kavramlarla kandırılan kadınlar…
Elinde silah, örgülü saçlarıyla Kürt kadınları…
Batı’daki ünlü magazin dergilerinde “özgürlük savaşçısı” imajıyla pazarlanıyor.
Hakikat ise bambaşka. İsmi Leyla olan çiğdem çiçeği gibi genç kızlarımız, dağa çıktığında anlıyor neyin içine düştüğünü…
Kimisi bu kirli tuzağın kurbanı oluyor, kimisi sisteme itiraz ettiğinde infaz ediliyor, kimisi ise çukurdan kaçmayı başarıyor.
Bir paket var, bir imaj… Devrim, özgürlük laflarıyla soslanmış fakat içi zehir-zıkkım bir çukur.
Ortalama ölüm yaşının 26 olduğu kadın teröristlerin acınası hayatını, çok çarpıcı itiraflarla aktaracağım size.
Bu itiraflarda gördüğüm kadın; asla ‘özne’ değil. Kadını nesne olarak kullanan, araçsallaştıran terör örgütü PKK, pençelerini geçirdiği kadınların her şeyinden ama her şeyinden faydalanmayı amaçlıyor. PKK’nın kadını sömüren, bitiren ve sonra da kullanıp atan vahşi tarafını daha çok konuşmalıyız. Evet, dağa çıkışlar bitme noktasına geldi. Fakat şu dakikadan sonra bir-tek kızımız dahi bu pis ellerin tuzağına düşerse, duyurmadığımız için vebal; hepimizin olacaktır.
7 Ocak 2023 günü, 1. Uluslararası Evlat Nöbeti Aileleri Kongresi, Nevşehir’de gerçekleşti. Uluslararası literatüre önemli katkılar sağlayan bu organizasyonda, genç akademisyen Aslıhan Alkanat, Prof. Dr. Enes Bayraklı ile birlikte çalıştığı makalesinden sunum gerçekleştirdi. Bu makale, kadınların PKK tarafından nasıl vahşi bir şekilde nesneleştirildiğini gözler önüne seriyor.
Şimdi alıntılayacağım cümlelerin kaynağını merak edenler, Aslıhan Alkanat’ın “PKK’da Kadın Teröristlerin Rolü ve Örgüt İçi Cinsel İstismar” adlı makalesine bakabilirler.
“Öcalan ve örgütte sözde yönetim kadrosunda yer alan kişiler tarafından sıkça dile getirilen ‘kadının özgürleşmesi’ söylemlerinin gerçeği yansıtmadığı ve örgüt içerisinde kadınların istismar edildiği yapılan araştırmalarda ve özellikle örgütten kaçarak teslim olan teröristlerin itiraflarında açıkça görülmüştür.”
“PKK’lı teröristler üzerine yapılan bir araştırmada; kadın teröristlerin PKK içerisindeki oranı yüzde 12 olarak belirtilmiştir. Azımsanamayacak bir oranı bulunan PKK’lı kadın teröristlerin örgütte ölüm yaşının ise ortalama 26 olduğu tespit edilmiştir.”
PKK İÇİNDE KADIN TERÖRİSTLERİN TERCİH EDİLME NEDENLERİ
Bu başlık altında yapılan incelemede öne çıkan sonuçlar şu şekilde; “Bilgi toplama, propaganda faaliyetleri, örgüt içi disiplini sağlama, erkekleri eylemlere motive etme, erkeklerin örgütten kaçmalarını engelleme, PKK’nın toplumsal tabana yayılmasını sağlama, PKK’ya yeni elemanlar kazandırma.”
“Terör örgütleri mevcudiyetlerini devam ettirebilmek için sürekli yeni elemanlar devşirmeye muhtaçtırlar. 20. yüzyılda kadının toplumsal hayattaki ve iş hayatındaki rolünün artmasının da etkisiyle terör örgütleri kadınları örgüt içerisinde çeşitli rollerde kullanmıştır. Savaşmalarının yanı sıra çoğu zaman ikincil rollerde – kuryelik, aşçılık, temizlikçi vb. – kullanılan kadınlar, intihar saldırılarını gerçekleştirmede çeşitli avantajlara sahip olmalarından dolayı bu eylemlerde de sıklıkla tercih edilmektedir. Ayrıca bazı terör örgütlerinde kadınlar, cinsel kimlikleri ön plana çıkarılarak ‘yem’ veya ‘cinsel köle’ olarak da kullanılmaktadır.”
Yapılan araştırmalarda ortaya çıkan sonuçlar, “örgüt lideri Abdullah Öcalan tarafından yapılan kadın tanımlamasının gerçeği yansıtmadığı, PKK’da kadın-erkek eşitliğinin bulunmadığı ve kadınların sıklıkla cinsel istismara maruz kaldığı” yönündedir.
KADIN TERÖRİSTLERİN İTİRAFLARI
Kadın teröristlerle yapılan mülakatlarda şu ifadeler mevcut;
“Aslında kadın özgürlüğü diye bir şey yapılmadı, PKK’deki kadın dışarıdakilere oranla çok daha köledir. Çünkü dünyaya ilişkin bir görüşü yoktur. Genel bir kültürü yoktur. Bütün dünyası ve bildiği A. Öcalan’dır. (…) Kendisi ‘bu parti kadın partisidir, ben erkekliğini öldürmüş bir kadın önderiyim’ der ama aynı kadını bireysel hizmet ve isteklerinde çok rahat kullanmıştır. Bunu yaptığı zaman ‘tabularınızı kırıyorum, tabuları olan kadın özgür değildir’ değerlendirmesiyle gerekçeliyordu. Kısaca PKK’deki kadın, toplumda, köyünde yaşayan kadından daha geridir diyorum.”
“Leyla isimli kadın terörist, ‘Karar alma süreçlerinde ağırlık daima erkeklerdeydi. Oylama yapılıyordu, erkekler daha kalabalık olduğu için onların dediği oluyordu’ ifadelerini kullanarak kadınların örgütün sözde yönetim kadrosunda erkeklerden sayıca daha az olması dolayısıyla örgütte karar alıcı konumunda bulunmadıklarını belirtmiştir.”
Çiğdem isimli kadın terörist de 2008 yılında kendisiyle yapılmış mülakatta şu sözleri kullanarak örgütün sözde yönetiminde kadınların konumu hakkında birtakım çıkarımlarda bulunmuştur:
“Ben örgütten ayrıldığımda kadınlar konseyde erkeklerle hemen hemen eşit düzeyde temsil ediliyorlardı. Üst düzeyin bazen üçte ikisinin kadın olduğu zamanlar oldu. Neden eşit düzeyde bir temsil çabası vardı, bunu hep düşünmüşümdür. Bunu yapıdan ayrıldıktan sonra daha iyi anlayabildim. PKK kadınları örgütte tutmak istiyordu. Çünkü kadınların örgütten ayrılması erkeklerin de örgütten kopuşunu hızlandırıyordu. Ancak bu temsil düzeyine rağmen karar alma süreçlerinde kadınlar yoktu. Çünkü yine kararı erkekler veriyordu. Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan veriyordu. Kadınların durumu göstermelik ve sembolik bir durumdu.”
“Öcalan çirkin kadını sevmiyordu. Biçime ve fiziğe müthiş önem veren bir insandı. Devrimci ve savaşan bir ortamda bence kafadaki güzelliklere ve devrimci becerilere önem vermesi gerekiyordu. Oysa lise mezunu, üniversite mezunu fiziği güzel olanlara, canım-cicim dediğinde gevşeyenlere ve çok seçici yaklaşıyordu kadınlara. Ön safta olan güzellikti (…) Yoğunlaşma evlerinde [Öcalan’ın Suriye’de olduğu dönemde ‘özel eğitim’ amacıyla kadınlardan seçtiği kişileri yanına alarak ‘eğittiği’ evler] neden hep güzel bayanların kaldığını sanıyorsunuz? Birlikte çekilen fotoğraflar var, havuzlarda çekilen fotoğraflar var. Biz dağda acımızdan ölürken saraylarda yaşıyordu.”
PKK’LI KADIN TERÖRİSTLERE YÖNELİK CİNSEL İSTİSMAR
“1996 yılında örgüte katılan ‘Aryen’ kod adlı terörist, Öcalan’ın kadın teröristlerin birçok erkekle flört etmesi gerektiğini dile getirerek erkeklerin örgüt içerisinde bağlılıklarının artırılmasına atıf yaptığını belirtmiştir. Böylece erkeklerin kadınlara bağlı olması ve kadınların da yalnızca Öcalan’a bağlı olmaları sebebiyle kadınların, erkeklerle Öcalan arasında bir köprü görevi görmesi istenmiştir. Kadın teröristlerle yapılan mülakatlarda, örgüte katılan kadınların yüzde 90’ının örgütün ‘tecavüz üssü’ haline gelen Kandil’e götürüldükten sonra ilk 30 gün içerisinde erkek teröristler tarafından tecavüze uğradığı belirtilmiştir. Tecavüzcülerin hiçbir şekilde cezalandırılmamasına rağmen kadınların ise şikâyet ettikleri takdirde tecrit veya infaz ile cezalandırıldığı anlatılmaktadır. Sara Kanireş isimli teröristin PKK’nın kadın yapılanmasının başındaki teröriste, ‘bizi seks kölesi olarak kullanıyorlar’ şikâyetinin ardından örgütteki tüm kadınların aynı şeyleri yaşadığı dile getirilmiş ve örgüt içerisinde kadın teröristlerin karşılaştıkları bu şiddet normalleştirilmiştir.”
“Öcalan’ın ‘yoğunlaşma evlerine’ genç ve güzel kadınların alındığı belirtilmiştir. Burada Öcalan’ın kadınlara ‘özel eğitim’ adı altında tecavüz edip şiddet uyguladığı ifade edilmektedir. Şam’da bulunan yoğunlaşma evinde kalan kadın teröristlerden biri, kendisine tecavüz etmeye yeltenen Öcalan’a karşı çıktığı için ‘özgürleştirilmeyi reddettiği’ gerekçesiyle Öcalan tarafından dayak yemiştir. Aynı evde kalan diğer kadınlar tarafından da tecavüze ses çıkarmaması için ‘hazırlanmıştır’. ‘Başkan bizi özgürleştiriyor. Sen özgürleşmek istemiyor musun? Başkana erkek gözüyle bakıyorsun. O başkan, o zincirlerimizi kıran bir peygamber’ sözleriyle karşılaşan kadın terörist, Öcalan tarafından yapılan tecavüzlere sesini çıkarmaktan korkmuştur.”
Kadın teröristlerin itiraflarından biri de şöyle; “Örgütün tüm organları içinde geçen yıllarımda, kadınların uğradığı taciz ve tecavüzleri gördüm ve kendim de yaşadım. Örgütün ve erkek üyelerinin kadına bakış açıları fikri tüm bağlarımı kopardı. Yaşadığım ve gördüğüm cinsel tacizlere artık dayamayınca, artık örgütte kalamayacağımı ve kendime çektirdiğim cezanın yettiğini düşünerek kaçtım.”
Aslıhan Alkanat makalesinin sonuç bölümünde şu tespitlere yer veriyor; “Kadınların terör örgütlerine kadın-erkek eşitliği, ataerkil düzene karşı mücadele gibi motivasyonlarla katılarak özgürleşmeyi umduğu ve örgütün de böyle bir eşitlik varmış gibi bir algı oluşturduğu, ancak PKK içerisinde özgürlüklerine kavuşmanın aksine daha çok köleleştikleri tespit edilmiştir. Özellikle PKK çevre terörü, örgüt içi infaz, çocuk savaşçı kullanımı gibi eylemleri nedeniyle algısını değiştirmek isteyerek propagandaya ihtiyaç duymakta ve dolayısıyla söz konusu propagandayı da örgütün ‘özgürleşen kadın’ söylemleriyle gerçekleştirmek istemektedir. Aynı zamanda kadınların örgütte aktif rol aldığı ve ‘feminist bir devrim’ gerçekleştireceği iddialarıyla uluslararası toplumdan destek bulma talebi içerisine de girmektedir. Zira örgüt, özellikle ‘feminizm’ üzerinden bir kadın terörist algısı oluşturmaya çalışarak Türkiye’nin terörle mücadele operasyonlarının meşruiyetinin sorgulanmasını da istemektedir. Her ne kadar özellikle uluslararası medyada PKK’nın bu manipülatif söylemleri karşılık bulsa da gerçekliğin tamamen farklı olduğu, PKK içerisinde kadın teröristlerin özgür olmadığı, Öcalan tarafından oluşturulmak istenen “özgürleşen kadın” imajının gerçeği yansıtmadığı ve kadın teröristlerin maruz kaldığı cinsel istismarın göz ardı edildiği görülmektedir.”