Proje örgütler ve proje ittifaklar
FETÖ ve PKK’ya ülkenin kapıları CHP ve HDP üzerinden açılmaya çalışılıyor. CHP-HDP-İP arasındaki ittifakın özü ve işlevi budur. FETÖ ve PKK, ABD’nin iki büyük proje örgütüdür. Diğer birçok siyasi parti, dernek, vakıf, sivil toplum kuruluşu, bu iki büyük proje örgütün yan kolları olarak iş yapıyor. Geç de olsa, birçok hataya düşülse de devlet sonunda ABD’nin ürettiği bu iki proje örgütü dağıtma, tasfiye etme gücünü, iradesini gösterebildi.
Kıyamet işte tam da bu yüzden koptu.
ABD’nin proje örgütlerini tasfiye etmeye yönelmek doğrudan bir savaş sebebidir. Başkent Ankara’nın 15 Temmuz’da bombalanmasının nedeni de budur. Ankara, ABD’nin kontrolü altından çıkmaya başladığında başına bombalar yağdırıldı. 15 Temmuz’da gerçekte bir “savaş” yaşandı; bu, ABD’nin işgal girişiminin fitilinin ateşlendiği stratejik bir savaştı. Görünen kısmı vardı, görünmeyen tarafları da. Ancak millet, 15 Temmuz’da o büyük savaşı kazandı, bu toprakları işgale açık hale getirmeye çalışan ABD ve proje örgütlerinin hevesleri kursaklarında bırakıldı.
Fakat ABD bu topraklarda, devletin içinde o kadar derinlere kök salmış ki, bu yüzden savaş da bitmedi. Çabucak yöntem değiştirerek yollarına devam ediyorlar. Asker, polis ve bürokrasi içindeki gücünü kaybeden ABD, bu kez “dışarıdan müdahale” tehdidini ısıtarak ve içeride de “muhalefet koalisyonu” dizayn ederek kendince yol almaya çalışıyor.
İzmir-Diyarbakır-İstanbul hattına dikkat. ABD, bu üçgeni arkada FETÖ ve PKK ile önde ise CHP-HDP-İP ile “Anti-Erdoğan” cephesi şeklinde örgütlemeye-birleştirmeye çalışıyor. Bu plan üzerinde uzun süredir çalışılıyor. Adına “Demokratik cephe” dedikleri bir siyasi mühendislik çalışması bu. Görünürde “demokratik”, “siyasi” bir faaliyet; oysa arkasında ABD destekli FETÖ ve PKK’nın olduğu hiçbir çalışma “siyasi faaliyet” olamaz; olsa olsa “beşinci kol faaliyeti” olur.
CHP’nin içten içe değişimine, aday profillerindeki seçimlerine bakarsanız bu gerçeği görürsünüz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “kıyamet alameti” dediği CHP ve HDP’nin yan yana gelmesi, ittifak kurması dışarıdan yönlendirilen bir harekettir ve içinde siyasi bir işbirliğinden çok fazlasını taşır. ABD’nin 20 bin TIR silah gönderdiği PKK/YPG’nin siyasi uzantısı olan bir parti bu ittifakın göbeğinde olacak ama nedense bu ittifak “demokratik” olacak ve Türkiye’ye karşı olmayacak, öyle mi?
PKK’yı silahlandıran, yanı başımızda devletleştirmeye çalışan ABD’nin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığına açıktan kast ettiğini tartışmak bile artık çok geri bir tartışmadır. ABD’ye hakim olan gücün hedefi, Türkiye’yi de Irak ve Suriye gibi kanlı bir çöküşe sürüklemektir. FETÖ’nün darbe girişimiyle, terör örgütü PKK ve onun Suriye kolu YPG ile içerideki uzantılarıyla hizaya getiremedikleri Ankara’yı şimdi farklı bir şekilde tehdit ediyorlar; dış müdahale tehdidini “Demokles’in kılıcı” gibi Ankara’nın başının üzerinde tutarak, içeride FETÖ ve PKK’nın mimarı olduğu CHP-HDP-İP ittifakını palazlandırarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a boyun eğdirmeye çalışıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli’nin 31 Mart seçimlerini “beka meselesi” olarak gündeme getirmelerinin sebebi bu gerçeklerdir. Adına “Millet ittifakı” dedikleri ortaklık, millete karşı kurulan bir ortaklıktır ve başarı elde etme imkanı da yoktur.