Protokole Atatürk yazamayanlar
Ana gövdesini AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın “Seçim İttifakı Protokolü” 4 Mayıs 2018 tarihinde imzalandı.
BBP’nin de bu ittifakın bir parçası olduğunun vurgulandığı protokolde “Cumhur İttifakı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma’ hedefini yakalama azmi ile milli ve üniter bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Türk Milletini ilelebet yaşatma iradesidir” deniliyor.
CHP-Deva-Demokrat Parti-Saadet Partisi-İyi Parti ve Gelecek Partisi’nin 22 Mart 2023 tarihinde imzaladıkları Seçim İttifakı Protokolünde ise Atatürk’ün adı bile geçmiyor! Önceliklerinin parlamenter sisteme dönüş olduğunu vurgulayan altı parti protokollerinde ‘Türk Milleti’ ifadesini de kullanmıyor!
Şimdi soru şu: Her fırsatta AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’ı Atatürk karşıtı olmakla suçlayan CHP ve İyi Parti neden protokollerine Cumhuriyet’in kurucusunun ismini yazamıyor? Türk Milleti ifadesini kullanamıyor? Kızdırmaktan, küstürmekten korktukları birileri mi var?
Bu sorulara verecek bir cevapları yok. Kandil’den gelen ve artık rutine binen “Muhalefete destek” açıklamalarına tek satır laf edemiyorlar! CHP lideri Kılıçdaroğlu kendisine neden PKK’ya tepki göstermediğini soranlara “Ben terör örgütlerinin isimlerini dillendirmem, reklamını yapmam” demekle yetiniyor.
BBC’ye konuşan Selahattin Demirtaş ise “Partimizin aday çıkarmaması Erdoğan’ın en büyük kâbusuydu, bu gerçekleştiği için bizim üzerimizden Sayın Kılıçdaroğlu’nu yıpratmaya çalışıyor” diyor! Yani “Kılıçdaroğlu bizim adayımız” demeye getiriyor.
HDP’nin desteğine ekmek gibi, su gibi muhtaç olanların Atatürk ve Türk Milleti kavramlarına uzak durmasında şaşılacak bir şey yok aslında.
Her ne kadar gizlenmeye çalışılsa da bölücü terör örgütünün 14 Mayıs sonrasında açık açık değişeceğini ilan ettiği Türkiye’nin üniter devlet yapısı bu seçimin saklı gündemi. Hedef Türkiye’nin tıpkı Irak ve Suriye gibi 3 parçaya ayrılması, İsviçre modeli özerk kantonlara bölünmesi.
HDP ve bu çizgideki diğer partilerin protokollerinde bu niyet hiç gizlenmedi. Türkiye’nin 25-26 özerk bölgeden oluşan bir idari yapıya geçmesi gerektiği savunuldu. İsteyen açık kaynaklardan bulup okuyabilir.
Soğanın 25-30 liraya, etin kilosunun 300 liraya yükselmesi elbette önemli.
Ancak bu ittifak protokollerinde yazanlar ve yazılamayanlar da en az soğan ve et fiyatları kadar mühim. Ve üzerinde ısrarla durulması gereken meseleler.
İnce’ye karşı İmamoğlu taktiği!
İddia o ki… Muharrem İnce’nin muhalif seçmen üzerindeki etkisini kırmak için Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu kafa kafaya vermiş ve şöyle bir taktik geliştirmişler…
İmamoğlu tek başına sokağa inecek ve mitingler düzenleyecekmiş. Çünkü sahada İnce faktörünü değiştirecek kişi Ekrem İmamoğlu’ymuş!
Adama sorarlar… İnce seçmen üzerinde bu kadar etkiliyse, niye partiden gönderdiniz? İmamoğlu sahada bu kadar karşılık görüyorsa, neden onu değil de Kılıçdaroğlu’nu aday yaptınız?
Eğer bu iddia doğruysa… Nereden baksan tutarsızlık. Nereden baksan saçmalık.
Ha gazeteye ilan verip “İnce’den korkuyoruz” demişsin, ha böyle bir çare üretmişsin.
Aslında, ortada taktik falan yok. İmamoğlu, CHP’nin yeni genel başkanı olmak için kendisini meydanlara atmış durumda. Kemal Bey’den sonra o koltuğa oturup, bir sonraki seçimde Cumhurbaşkanı adayı olmak istiyor.
14 Mayıs’ta sandıktan Erdoğan’ın çıkacağını bizzat meydanlarda gördüğü için bugünden 2028’e hazırlanıyor.
Yani CHP’de parti içi iktidar yarışı Cumhurbaşkanlığı seçiminin önüne geçmiş durumda. Meselenin özü bu.
Kale arkasındaki bakan
Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, 14 Mayıs’ta memleketi Trabzon’dan milletvekili adayı.
Bakanın siyasette pek rastlanmayan mütevazılığı ve samimiyeti seçim çalışmalarına da yansımış.
Pazar akşamı oynanan Trabzonspor-Beşiktaş maçını protokol tribünden değil kale arkasından izlemiş.
İyi de yapmış. Kale arkasının ruhu başkadır.
Hele de futbol kenti Trabzon’da.