PROTOTİP
İmamoğlu’nu “pop star” olarak konumlandıran ajans boş durmuyor.
Şimdi de İstanbul’daki çocuklara “Aleviliği İslam dışı gösteren” bir kitap dağıttılar.
Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı Genel Başkanı Özdemir Özdemir haklı olarak “İmamoğlu bu aklı İngilltere’den mi ABD’den mi aldı” diye soruyor.
Bu soruya cevap gelmez.
Çünkü dertleri zorları ne pahasına olursa olsun gündemde kalmak.
Doğru, yanlış onlar için çok mesele değil.
Şimşekleri üzerine çekip görünür olmak ile meşguller.
Nasıl olsa yıllardır sistemli çabalarla, yalanlarla, iftiralarla ektikleri nefret tohumları filizlendi.
Kitle müsait.
Sadece CHP’lilerden söz etmiyoruz.
Kinine yenilen, fitneye kapılan, hevesinin esiri olan, hırsından çatlayan, statüsünü kaybeden eski Ak Partililer bile var aralarında.
İYİ Parti zaten HDP kadar olmasa da CHP’nin en büyük destekçisi.
Saadet Partililerin sembol isimlerinden Hasan Damar seçimlerin ardından “Ak Parti bizim sayemizde kaybetti” diyerek “İmamoğlu’nu biz seçtirdik” demeye getirmişti.
Onlar da var bu kitlenin içinde yani.
Hepsi “yeter ki iktidar yıkılsın da memleket ne olursa olsun” havasında.
İmamoğlu’nun ajansı da işte bu psikolojiyi kullanıyor.
Ne yapıyor?
Şuursuz vagonlara lokomotif olmak için yıkım cephesinin nefret değirmenine su intikam ateşine odun taşıyor.
Akla, mantığa, vicdana ters takla attırmaktan çekinmiyor.
Dikkat edin İmamoğlu söylediklerinin tersini yapıp, yaptıklarını tersini söylüyor.
Bıkmadan, usanmadan bunu sürdürüyor.
Sonuçta ne oluyor?
Millet tersi, düzü unutuyor.
Ajans’ın meseleye bir psikolojik savaş olarak baktığını buradan anlayabiliriz.
İmamoğlu’nun sinir bozucu tavırlarının özenle hazırlandığına hiç şüphem yok.
Tepkiyi bile isteye çekiyorlar.
Sonra da “bakın iktidar en fazla İmamoğlu’ndan rahatsız oluyor” diye pazarlamacılık yapıyorlar.
İmamoğlu’nun tanınırlık oranı seçimlerden önce yüzde 20 bile etmiyordu.
Ama bu yöntemle sadece 2 ay içinde Türkiye’nin en çok konuşulan isimlerinden biri haline geldi.
Seçim sonrasında durumun değişmesi beklenirdi ama ajans ezberden gitmeyi tercih etti.
Dişe dokunur bir iş yapmak, eser üretmek, yorulmak, mücadele etmek zor gelmiş olabilir.
Sonuçta o bir prototip.
Sahte dünyanın sanal ortamında uyutulmuş zihinler için üretildi.
Gerçeklerden zarar görme ihtimali yok.
Fişler prizlere takılı kaldıkça cihazların ekranlarında yaşamaya devam edeceğine göre ne gerek var otobüslerin sefer sayılarını artırmaya, şehir hastanesinin yolunu yapmaya..!