Putin gerçekten zayıfladı mı?
Putin artık eski Putin olamaz. Eğer bir aşçı dönmesi savaş ağası, maaşlarını devletten aldığı 10 bin paralı askerle Moskova’nın üstüne yürüyebiliyor ve bu yürüyüşün 7’nci saatinde, üç saat önce “İsyancılar… Hepsini cezalandıracağım!” dediği insanları affediyor, elebaşının salimen ülkeyi terk etmesine izin veriyorsa, Putin elbette zayıflamıştır.
Gerçi sosyolojide “Öldürmeyen darbe güçlendirir” diye bir tez varsa da psikolojide ve biyolojide fazla geçerliği yoktur. Putin ağır bir darbe almış bulunuyor; bu, artık önüne gelen Rusya Federasyonu’nda Moskova üzerine sefer düzenler demek değilse de çeşitli kurumlar içinde Devlet Başkanı olarak Putin, belirli yetkilerini daha çok, daha sık, daha derin paylaşmak zorunda kalabilir. Bu, Prigojin kalkışmasının iç boyutu.
Prigojin yıllar içinde Putin’in işine o kadar çok yaradı ki sonunda kendisini vazgeçilmez sanmaya başladı ve Putin’in kendi adına değil ama belirli bir “heyet” adına o makamda bulunduğunu unuttu. Bu “heyet” çok uluslu Rusya Federasyonu’nun yönetim kuruludur. İçinde etnik gruplar, dini gruplar, milletler, milliyetler, çok sayıda farklı birim vardır. Söz gelimi, Prigojin’in kalkışma sırasında kellesini istediği (ama alamadığı) Savunma Bakanı Küjüget oğlu Sergey Şoygu, Tuva Türküdür. 1991’de Sovyetler Birliği dağılırken çöküntünün ve iç savaşın eşiğine gelen ülkede öyle görevler yapmıştır ki, Rusya halkı nezdinde “kurtarıcı” olmuş, Rusya Birlik Partisi’nin önemli liderlerinden biri olarak 1999’da “Rusya’nın Kahramanı” ödülüyle onurlandırılmıştır. Özetle, Rusya öyle sanıldığı gibi “tek adam diktası” ile yönetilmiyor. Nitekim, Putin, şimdi bu siyasal ittifaklara daha çok dikkat etmek zorunda kalacaktır.
İşin asıl bir de dış boyutu var, ki bizi daha çok ilgilendirecek, ülkemize yansımaları daha çok olacak olan da bu boyut. ABD ve AB ülkeleri 24 saatlik kalkışmanın birinci saatinden itibaren “Biz bu işe karışmıyoruz” diyorlar ama medyanın, kalkışmanın sonuçlarına ilişkin haberlerinde ağız birliği etmişçesine “Bu darbe girişimi Putin’in gerçekte ne kadar zayıf olduğunu gösterdiğini” söylemesi, yorumlarda Ukrayna Dışişleri Bakanı’ndan tutun, İngiltere Başbakanı’na, Almanya Meclis Başkanı’na, ABD’de önüne mikrofon uzatılan her makam ve mevkideki sözcü tarafından aynı vurgulamanın yapılması ortada bir danışıklı durum olduğunu gösteriyor. Herkes aynı fikirde olabilir ama koca Batı dünyasında en az bir bakanın, STK liderinin, kamuoyu önderinin de bu kalkışmanın Putin’i zayıflattığı fikrine katılmaması, Prigojin’in isyanının sonuç itibarıyla kolayca ve kan dökülmeden bastırılmış olmasının Putin ve sistemin zaaf içinde olmadığını gösterdiği fikrinde olması ve medyada bu görüşe de yer verilmesi gerekmiyor mu?
“Savaşlar artık meydanda değil medyada veriliyor” sözü ne kadar doğru. Batı dünyası, finans-kapital imparatorlukları, petro-dolar hegemonyası, Rusya’yı kendisini oluşturan etnik-dinsel gruplara bölmeden durmayacak gibi. Ne olduğunu henüz kimsenin tam çözemediği bir “paralı asker” isyanından Rusya’nın çöküş senaryosunu çıkartmak da nasıl bir komplodur?