Putin’in manifestosu ve Türkler
Dünya düzeni zaten sorunluydu. Şimdi “gücü yeten yetene” konumuna geçti.
Haftalardır Ukrayna’yı konuşuyoruz fakat mevzu tahminimizden daha derin kodları içeriyor.
Gelişmeleri ideolojik arka planı olan Rusçuların ve Amerikancıların veya Çincilerin okuması pek mümkün görünmüyor. Ülkemizin ve soydaşlarımızın âli menfaatlerini gözeterek yorum yapmak tüm hastalıklı akımlardan âri olmayı gerektiriyor.
Gelişmelerden ne anlamalıyız? Hangi mesajları taşıyor? Benim penceremden ne görüyorum, paylaşacağım fakat öncelikle mesele görünüşte nedir ve son birkaç haftada ne yaşandı şöyle bir toparlayalım.
*Rusya, Ukrayna’nın Donbas bölgesindeki Rus ayrılıkçıları yönlendirerek ülke içinde yer alan bu bölgedeki çatışmaları en üst seviyeye çıkardı. Ukrayna sınırına yüz binin üzerinde asker yığdı. Ukrayna’nın güneyi, kuzeyi ve doğusunu askeri tatbikatlarla çevreledi ve yığınakları tamamladı.
*Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya üye yapılmayacağına dair resmi garanti istiyor. NATO’nun Rusya sınırlarına batıdan komşu olması, Putin için üst seviyede bir stres kaynağı. Şimdi bu çevreleme politikasını kırma peşinde.
*Putin iddiasını ABD, Fransa ve Almanya ile paylaştı. Diplomasi trafiği çözüm üretemedi ve dezenformasyon içerikli haberler tüm dünyanın gündemini işgal etti.
*Çözümsüzlük sonrası Putin illegal bir adım attı. Ukrayna içindeki Rus yanlılarının başkaldırdığı bölgeleri tanıyacağını söyledi, sözde Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetleri’nin “bağımsızlığını” tanıdı.
Ve Rus askerini bölgeye soktu.
*Peki Batı bloğu ne yaptı. Biden’dan şaka gibi yaptırım açıklaması geldi. Moskova’yı çok da etkilemeyen yaptırımlar şu şekilde: ABD Hazine Bakanlığı, 2 Rus bankası ve 42 iştiraki ile 5 kişi için yaptırım kararı aldı.
*Ukrayna Başkanı Zelenskiy, “Ukrayna sınırları olduğu gibi kalacak. Tarih dersi değil barış istiyoruz” dedi.
*Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rusya’nın bu kararını kabul edilemez olarak değerlendiriyoruz” açıklamasını yaptı.
*BM, AB, AGİT, ABD, Almanya, Fransa sözde Donetsk ve Luhansk Cumhuriyetleri’ni tanıma kararına tepki gösterdi.
Gelişmeler bu şekilde.
Peki şimdi ne olacak? Putin bu kadarıyla duracak mı? Sanmıyorum. Putin güvenlik garantisi konusunda iddiasını sürdürecek ve Batı’daki bu düşük profilli devlet başkanlarının durumundan azami ölçüde faydalanma çabasını devam ettirecektir. Böyle bir gündem; Rusya’ya hem fiili anlamda bir kazanım getirmekte hem de Rusya’yı dünya çapında daha güçlü bir imaja taşımaktadır. Haksız ama güçlü… “Gerekçelendirilmiş işgalin psikolojik yansıması” da diyebiliriz buna.
PUTİN GÖZÜNÜ ESKİ SOVYET TOPRAKLARINA DİKTİ
Grozni,
Abhazya,
Osetya,
Kırım,
Donetsk ve Luhansk.
Peki sırada ne var?
Putin’in yayılmacı politikası her ne kadar NATO’ya karşı güvenlik kaygısı ile gerekçelendirilse de dünya kamuoyunun karnı bu sözlere tok! Herkes biliyor ki ABD ve Rusya aralarında top çeviriyor. Bu denklemde ikisi de kazanıyor. Kaybeden ise bu iki ülke arasında pazarlık konusu edilen mazlum halklar. Çeçenya’dan Suriye’ye, Ukrayna’dan Gürcistan’a, mevzu çok da farklı değil. Atılan son adımlar bu argümanı destekliyor.
Putin’in son iki kenti tanıma kararını açıkladığı konuşma, tam bir manifesto niteliğindedir. Tarihi anekdotlara geniş yer verdiği konuşma, geçmişin kudretli günlerine öykünüyor ve o günlere dönmek için fırsat kollayacağına dair çok ciddi mesajlar veriyor. Bu anlamda Türkistan coğrafyası NATO ile kavga ederken beraberinde eş zamanlı yürütülecek bir “enseleme politikasının” muhatabı olacak. Bu çok net!
Neden mi?
Dikkatinizi çekerim, Kazakistan’da yaşanan bir ay önceki sokak kalkışmasının zamanlaması, Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulmasından sadece üç ay sonra gerçekleşti. Bir hafta öncesinde de Kazakistan, Rusçanın ana dil olarak kullanılması yönündeki zorunluluğu kaldırmıştı.
İkinci örnek; Putin Ukrayna kentlerini tanımasının ardından sadece bir gün sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’i davet ederek, Macron’u oturttuğu o “devasa” masaya oturttu. Görüşme sonrasında da Azerbaycan-Rusya arasında müttefiklik bildirgesi imzalandı.
Resim netleşiyor değil mi?
“Mahallede iki abi olmaz, buranın abisi benim” diyor ve işini sıkı tutuyor.
Bu durum bir taraftan Türk Devletleri Teşkilatı ile Türkistan coğrafyasında etkisi artan Türkiye’yi frenleme çabasıdır, diğer taraftan da bu coğrafyayı kendi ekseninde tutma gayretidir.
Türkistan coğrafyası çok ağır Rus asimilasyon politikalarının etkisinden daha yeni yeni kurtulmaya gayret ederken kardeşler arası kurulan köprüler kesilmeye çalışılıyor. Dikilen fidan kök salmadan solsun isteniyor. Çünkü Türklerin birlik olup her açıdan gelişmesi ve güçlenmesini ne Ayı, ne Ejderha ne de Büyük Şeytan ister.
Putin’in tarihsel gelişmelere boğduğu konuşmasının kodları, mesajları ve yansımalarını yaşadıkça daha çok göreceğiz.
GÜÇLÜ OLMAK ZORUNDAYIZ
Putin’in planı çok kapsamlı. Peki sahaya hükmetme ideali güden bu zorba akıl, sosyolojiye müdahale edebilecek mi? Kalplere, yüreklere de müttefiklik imzası attırabilir mi?
Erdoğan denildiğinde gözleri çakmak çakmak olan kardeş coğrafyanın çocuklarının aklına ve yüreğine asla hükmedemeyecek. Her şey özüne dönecek. Bunu hiçbir kumpas engelleyemeyecek.
Şu husus önemli; böyle bir konjonktürde güçlü olmak zorundayız. Birlik olmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. ABD, Rusya ve Çin’in gizli veya açık tüm oyunlarını bozarak hakikatin yolunda devamlı olmak dileği ile.