Ramazan Bayramı’nda gezebilecek miyiz?

Okuduğunuz Yazı
Ramazan Bayramı’nda gezebilecek miyiz?

İçerik

Koronavirüs sonrası siyaset denklemleri 2023 seçimlerini bile etkileyecek bir tabloyu önümüze seriyor. Yeni bir dünya denklemi ile karşı karşıyayız, bu konuyu kulak ardı etmeyin ve Türkiye bu denklemde önemli bir yere sahip! Uzmanların analizlerinden yola çıktığımızda ülkemizde Ramazan ayını “evde kal” çağrıları eşliğinde geçireceğimizi görüyoruz. Bu Ramazan Bayramı “Nerede o eski bayramlar” sözü her yerde söylenecek; ama bu kez dede ve ninelerimizin tâ 50 yıl önceki bayramlarını değil geçen seneki bayramı bile özleyeceğiz. Bayram sonrası önlemler kademeli olarak azaltılır diye tahmin ediyorum. Neticede bu iş, tıp alanındaki uzmanlara ve yetkililere bakıyor.

“OKULA GİTMEMEK BÜYÜK KAYIP DEĞİL”: Çocuklar okuldan uzak kaldılar ama bunun “devasa kayıp” olmadığını belirteyim. Eğitim sistemimiz en başından sağlam olmadığı için bugün bile çocuklarımıza beklenen katkıyı vermiyor. Bakan Ziya Selçuk iletişimi üst düzey ve pratik bir Milli Eğitim Bakanı; ama sistem büyük ve eski, değiştirmesi zaman alıyor. O sebeple “okula gidilemeyen günler” hızlandırılmış telafi eğitimiyle rahatlıkla çözülür. Bu konuda sıkıntı olacağını sanmıyorum.

“EKONOMİ VE MALİ İŞLER”: Dünya ekonomisi denilince aklıma Ümmi Sinan’ın söylediği; “Gül alırlar gül satarlar.. Gülden terazi tutarlar.. Gülü gül ile tartarlar.. Çarşı Pazarı güldür gül” şiiri gelir.

Dünya pazarında “gülü gül ile” tartmıyorlar.

Karşınızda emperyalist leşler ve bir önceki devletinizi yıkan figüranlar var. Karşınızda Afrika’yı aç bırakan obezite zihniyetler var. Siz ise elinizde bir gül ile eşitlik ve adalet savaşı veriyorsunuz. Tabii ki vereceksiniz! İşimiz zor ama imkânsız değil; üstelik bu zor işe bugünkü Türkiye siyaseti talip olmuş ve epey yol alınmıştır.

Başkan Erdoğan, “Dolar ile değil yerli para ile ticaret yapalım” derken tam da bugünler için hazırlık yapıyordu. Onun kadar cesur ve gözü kara olamayan diğer ülke liderleri sürecin yavaş ilerlemesine sebep oluyor.

“Türk Lirası” henüz hak ettiği sağlamlığa “öncelikle dünyadaki diğer ülkelerin esnek siyasetleri sebebiyle” kavuşamasa bile 2023’e giden yollar kaliteli yapıldı ve orta vadede Türk Lirası’nın dünyadaki döviz bürolarında da işleme tabi olduğunu görebileceğiz.

Berat Albayrak’ın dünyaya Ankara’dan değil adeta kuşbakışı bir pozisyonla tüm cephelerden bakması ülkemize avantaj sağlıyor. Koronavirüs sonrası orta ve uzun vadede Türkiye kârlı yatırımlar ve kaynaklar elde edecek. “Kaynaklar” kısmı çok önemli ki bu askeri ve stratejik pozisyondan bağımsız değil!

“TERÖRLE MÜCADELE VE SURİYE”: Koronavirüs öncesi İdlip’i ve göçmenler için Yunanistan sınırlarının açılmasını konuşuyorduk. Bu konuda dünyanın Türkiye’den öğreneceği çok şey var. Siz Libya’yı sadece bir ülkeden ibaret görmeyin; burada yapılan antlaşmayı tarih kitapları bile yazacak. Etkilerini önümüzdeki süreçte daha iyi göreceğiz.

“KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ”: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk kabine değişikliği 28 Mart 2020 tarihinde sessiz sedasız yapıldı. Ulaştırma Bakanlığı’nda Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla görev değişimi yaşandı. Bundan sonra parlamenter sistemdeki “sert kabine değişiklikleri” beklenmemeli! Gerektiğinde lokal değişiklikler olabileceğini öngörebiliriz. Artık Başkan Erdoğan’a pat diye “Efendim kabine değişikliği olacak mı?” sorusu tarihe karışacak gibi!

“SİSTEMİN KURUCUSU”: 18 yaşındaki bir genç Başkan Erdoğan’dan başka devleti yöneten lider tanımadı. 28 yaşındaki bir genç Başkan Erdoğan devleti yönetmeye başladığında 10 yaşındaydı!

Şayet Recep Tayyip Erdoğan bugün hâlâ “ilk günkü tazeliğini koruyorsa” bunun mutlaka bir formülü var ve bu formülü şu an siyaset yapan hiç kimse çözemedi.

Düşünün; 17-25 Aralık süreci ve sonrası telefonlarınız dinlenecek, yanı başınıza Pensilvanya ajanları sokulacak, tüm hareketleriniz takip edilecek ve siz “tek bir açık” bile vermeyeceksiniz! Var mı böyle bir lider? Demek ki var ve adı Erdoğan!

“BELEDİYELER”: İstanbul’da Ekrem İmamoğlu ilk defa “büyük prestij kaybı” yaşadı. Henüz “estirilen rüzgâr” kesilmiş değil ama ivme kaybetti. İmamoğlu kendisine milletin verdiği 800 bin oyu ve HDP ile Saadet’in verdiği oyları “kemikleşmiş” zannediyor. Oysa çoğu emanet oylardır! Millet ona “evde bulgur yap” dedi ama o ısrarla “Dimyat’tan pirinç getirme” telaşında! Özdemir Asaf’ın dediği gibi: “Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek”..

Ankara’da Mansur Yavaş daha sessiz profil çizmeye çalışsa da falso vermekten kurtulamıyor. “Pazarcıların ürünlerini alacağız” dedi ama birçok pazarcı bunun sözde kaldığını belirtiyor. Başkent’te birkaç kişi dışında Mansur Yavaş’a itiraz eden “Ak Partili yerel yönetici” neredeyse yok, bu sebeple Yavaş daha rahat siyaset üretiyor diyebiliriz.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Hacı YAKIŞIKLI