Rusya’nın cinayetlerine karşı duyarsızlaşmayalım
Tamam, hepimiz bir an önce Ukrayna’da barış istiyoruz. Genç Rus askerlerinin, anneleri yaşındaki Ukraynalı kadınların ırzına-namusuna tecavüzü dursun diye… Uzaktan atılan toplarla veya gözünün içine bakan Rus askeri tarafından babalar-dedeler öldürülmesin diye… Başkente roket saldırıları durdu diye çarşıya pazara çıkan Ukraynalı annelerin üzerine omuzdan ateşlenen roketlerle saldırılar dursun diye…
Sanıyorduk ki, hala halk hikayelerimizde yaşayan Rus mezalimi sahneleri artık tekrarlanmaz, ordular artık sivil halka ve kentlere saldırmazlar, rakip orduları hedef alırlar… Kravatına, konuşmasına filan bakıp Vladimir Putin’i, Sergey Lavrov’u modern insanlar, onların yönetimini de savaşı bile insanca icra edecek bir yönetim zannediyorduk. Yanılmışız ama bu yanılgının bir an önce durması gerekir. Bunun için Türkiye olarak, millet olarak çaba göstermeliyiz.
Çaba göstermiyoruz çünkü gazetelerdeki fotoğraflar, televizyonlardaki videolar bizi vahşete, daha doğru ismiyle Rus mezalimine karşı hissizleştiriyor. Artık bu görüntülere bakınca midemiz kalkmıyor, dudaklarımızdan buna sebep olanları lanetleyen sözcükler dökülmüyor. Sayfayı çevirip, bir sonraki habere bakıyor ve avunuyoruz. Bu katliamın durmasını isteyenlerimizin düşünceleri ise bir çıkmaza gelip dayanıyor:
“Bırakalım, Ruslar istediklerini alsınlar, Donbas’tan Kırım’a Ukrayna’nın dörtte birini işgal etsinler… Sonra çeşitli hileli referandumlarla bu bölgeleri önce özerk ilan etsinler sonra ilhak etsinler. Avrupa’nın Rusya’dan sonra ikinci en geniş ülkesi Ukrayna’nın geri kalan toprakları onlara yeter de artar bile. Zelenskiy, 2014’te “Evet” dediği halde Joe Biden ile ekibi işbaşına geldiği günden beni süren tahrik ve teşvikle reddettiği Minsk Anlaşması’na dönsün, NATO’dan vazgeçsin. Bu savaş ve Ukrayna halkının çektiği acılar bitsin.”
Bir diğer düşünceyse, “Savaşın bitmesi ve Avrupa’da Rusya’nın başka işgal denemelerine girişmekten caydırılması için Ukrayna’ya silah, daha çok silah ve cephane vermek gerekir. Rusya, içi boş bir isimden, bir kâğıttan kaplandan başka bir şey değilmiş. Ukrayna’ya daha çok silah verilirse, Rusya Donbas’ı da bırakır; hatta Kırım bile geri alınabilir” şeklinde.
Oysa, bu iki yaklaşımın da görülmez tehlikeleri var. ABD’nin ünlü dış ilişkiler uzmanı Henry Kissinger’ın da dediği gibi, Putin’in utanç verici bir yenilgiye uğratılması onu daha çok azdıracaktır. Kuvvet ve hele Rusya’nın 130 gündür uyguladığı türden sivillere yönelik şiddetle elde edeceği toprak kazanımları, onu ve onun yerini alacak diğer Rus liderlerini bunun kabul edilebilir, uygulanabilir hatta meşru bir yöntem olduğuna inandıracaktır. Bunun sonucu Sovyetler Birliği’nin bir tür dirilişi olmaz mı? Eski Sovyet üyesi ülkeler şu ya da bu yolla “Ukrayna’yı unutmayın!” tehdidi ile boyun eğmeye zorlanmaz mı?
Bu iki yaklaşımın birbirini reddettiği kanısında değilim. Bir taraftan Ukrayna’nın mutlak bir felaketten korunması için desteklenmesi, öte taraftan Moskova’nın bu yolla elde edeceği kazancın sadece Rusya’nın tüm dünyadan soyutlanacağı anlamına geleceğine ikna edilmeye çalışılması mümkündür.
Yeter ki önümüzde süre giden bu insanlık dramını olağan bir şeymiş gibi görmeyelim.