Şaibeli kurultay ve siyasetin finansmanı

Okuduğunuz Yazı
Şaibeli kurultay ve siyasetin finansmanı

İçerik

Bu memlekette siyaseti ve kamu düzenini kirleten, kokuşmuşluğu meşrulaştıran, devleti çürüten birçok virüsün siyasetçilerin kanına karışmasına sebep olan şey, siyasetin finansmanının hukuka bağlanmamış olmasıdır.

İYİ Parti yerel yönetim seçimlerinde başarısız olunca televizyon yorumcuları, “İYİ Parti yeterince belediye kazanamadı, siyasetin finansmanı konusunda sıkıntı yaşayacak” şeklinde yorumlar yaptı.

CHP’nin İstanbul ve büyük kurultayını analiz etmeye geçmeden önce, bu konuyla ilgili radikal bir düşüncemi dillendireyim.

Türkiye’deki bütün partilerin genel merkez, il, ilçe, mahalle ve köy ölçeğinde yapılan bütün masrafları Hazine tarafından karşılansa, devlet harcama bütçesi %20 küçülür. Üstelik bu uygulamadan devlet, partilere harcadığının 10 katını kazanır.

Ülkemizde siyasetin finansmanının nasıl karşılandığını, siyaset yapan bütün partiler ve siyaset yapmış bütün siyasetçiler bilirler.

İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olana dek siyasi partiler bu teamülü belli ölçülerde kullanmışlardır. Ancak bir müteahhidin belediye başkanı olmasıyla birlikte bütün teamüller yerle bir oldu.

İş hayatına köfteci dükkânı ve iflas etmiş bir müteahhitlik firmasıyla başlayan bir aile, iki dönem başkanlık yaptıktan sonra Karun kadar zengin oluyor. Üstelik büyük oranda bildiklerimiz, yalnızca mal beyanından anlatılanlardan ibaret.

 

BEYLİKDÜZÜ BELEDİYE BAŞKANLIĞI NE ÖĞRETTİ?

Beylikdüzü, beldeden ilçeye dönüşmüş, geniş arazilere sahip, imar hareketlerinin oldukça yoğun olduğu bir bölge. Zeynep Özal’ın düğününün Beylikdüzü’nde yapıldığını düşünürseniz, işin derinliği daha iyi anlaşılır.

28 Şubat sürecinde Refah Partili belde belediye başkanı, JİTEM ve etrafındaki rant çetesi tarafından derdest edilip yargılanmıştır. İşin kökünde arazi mafyası ve bazı büyük müteahhitlerin olduğu rivayet edilir.

Beylikdüzü Belediyesi, AK Parti’den CHP’ye geçince, Türkiye’nin en büyük inşaat firmalarından biri ile belediye arasında hasılat paylaşımı üzerine anlaşılmış, bir arazi başkan tarafından ayağının tozu ile satılmıştır. Beylikdüzü’nün arsa-müteahhit-arazi mafyası hikayesi bu büyük satışla başlamıştır. Belediyenin resmi evraklarına baksanız, bu arsa satışı karşılığında mutlaka bir ödeme alınmıştır.

İstanbul yönetimi bir müteahhidin zekasına teslim edildiğindeki normal şartlarda müteahhitler, yeryüzünde gangsterlerden sonra dünyanın en zeki insanları olarak anılır, çünkü yüksek düzeyde iş yapıp para kazanmanın yol ve yöntemini yüksek zeka ile elde ederler. İmamoğlu dönemiyle birlikte siyasetin finansmanı kabuk değiştirdi, seviye atladı ve ‘’siyasi satın alma’’ yeni bir kavrama dönüştü.

Belediye koridorlarında “1 milyar dolarımız olmazsa CHP’yi Kılıçdaroğlu çetesinin elinden alamayız” şeklindeki konuşmalar sıradan hale gelmişti. Çok farklı insanlardan bu büyük vizyonu duymuştum.

CHP’nin delege yapısını anlatan bütün siyasetçiler, *”Kurultaya Atatürk gelip aday olsa, Kılıçdaroğlu’na karşı seçim kazanamaz” demişlerdir.

SİYASİ SATIN ALMALAR VE KURULTAY SÜRECİ

Bir cuma namazı sonrası CHP’li eski bir ilçe başkanı yanıma geldi. Parti içi meseleler hakkında serzenişte bulundu. Müteahhit başkanın marifetlerinden bahsetti.

“Bir gün kurultay olacak, delegelerin evlerine misafirler gidecek. Akşam Kılıçdaroğlu taraftarı olarak yatan delegeler, sabah İmamoğlu taraftarı olarak kalkacak. Bekleyin, görün.”

Bu değişimin kaynağı nereden geliyor:

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesi 850 milyar TL. İmamoğlu, başkanlığının birinci döneminde kayda değer hiçbir yatırım yapmadı. Bir önceki dönem AK Parti Grup Başkanı Tevfik Göksu, rahmetli Kadir Topbaş döneminde kamu ihalelerinde ihale kırım bedelinin %18,5 olduğunu, İmamoğlu döneminde ise bu oranın *%1’e kadar düştüğünü belirtti.

Bütçenin %40’ının ihale edildiğini hesaplarsanız, kamu zararının büyüklüğünü açığa çıkar.

Bugüne kadar siyasi partilerin centilmenlikle yönettiği siyasetin finansmanı meselesi, İmamoğlu döneminde değişti. Yaklaşık %30 oranında kaynak, çeşitli yöntemlerle kara para hanesine evrilerek siyasi satın almalar için kullanıldı.

Meral Akşener, İYİ Parti İstanbul teşkilatının içini boşaltıp CHP’ye transfer eden İbrahim Özkan’ı İçişleri Bakanlığı’na şikâyet ederek MASAK’tan hesaplarının incelenmesini istedi.

İbrahim Özkan gibi, yerel ve genel seçimde ittifak yapan partilerin her birinin satın almaya muhatap olduğuna dair şüpheler var. Yerel seçimlerin son düzlüğünde İstanbul’da bir partinin hangi rakama gittiği de seçim sürecinde tartışıldı.

CHP’nin İstanbul kurultayında rakip aday, kürsüden “Benim delegelerim satın alınıyor” dedi. Ayrıca kongre sürecinde işe alım CV’lerinin ellerde dolaştığı, yaklaşık 8.500 kişinin işe alındığı, medya tartışmalarına yansıdı.

Büyük kurultaya gelindiğinde iş hepten koptu. Bugün mahkemeye konu olan ve gazeteci Nuray Babacan’ın detaylı bir şekilde aktardığı büyük satın almalar gündeme geldi.

SİYASETİN FİNANSMANI VE HUKUKUN ROLÜ

İstanbul bütçesinin bir müteahhide teslim edilmesi, gavura din teslim etmek gibi bir şeydir. CHP’nin yolsuzlukları, daha önce biraz entelektüel düzeydeydi. Birileri birkaç kuruş çalar, öteki kıskanır, şikâyet eder, hayat devam ederdi.

Ancak İmamoğlu ve siyasetin finansmanı kullanma biçimi, Türk siyasal hayatında siyasetin genetiğini bozacak düzeye ulaştı. Başkan, herkesin satın alınabileceğine inanan bir yapıya sahip ve elindeki İBB bütçesi de bu yaklaşıma yetecek büyüklükte.

Yerel seçimde kazanılan belediyelerde her birine bir eş başkan atanmış durumda. İmar talebi olan 20 müteahhit bu belediyelere uğrasa, kara paranın başında kimlerin olduğu ortaya çıkar ve kara paranın anlam haritası ortaya çıkar.

BÜYÜK SORUN NEREDE

Kamu kaynaklarının kötüye kullanımı ve kamu bütçesinden kara para üretip siyasal satın almalar için mafyalaşma sorununun çözümünü, siyasetçilerin bireysel ahlakına emanet edilemez.

Bir devletin hukuk sistemi bu kadar büyük yolsuzluklara müsaade ediyorsa, vergi veren insanların hukukunu kim koruyacak?

Bir mahalle bakkalı vergisini ödemediği zaman evine haciz gider, üç beş parça malına el konur.

İstanbul’da çarçur edilen rakamlar dudak uçuklatacak düzeyde. Üstelik önemli bir kısmının yurt dışına kaçırıldığı iddia ediliyor.

Devlet bütçesinin hovadaca kullandığı bir ortamda, sade bir vatandaşın hukukunu kim koruyacak?

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
İhsan Aktaş