Sebastian, kuzu, vizyon
VİYANA’DAKİ Sebastian Erdoğan’ın kazanmasını istemiyor. Bir zamanlar garsonluk yapıyordu. Türkler ona “Sebahattin” diyordu. Türkler’e servis yapıyordu. Şimdi Avusturya Başbakanı…
Belli ki Türkler’e garsonluk yaptığı dönemlerde içindeki Hitler hortlamış ve yıllarca bilenmiş. O yüzden tam bir Türk ve Erdoğan düşmanı… Hollanda’daki partilerden tutun Belçika’daki siyasilere kadar hiç biri Erdoğan’ın kazanmasını istemiyor. Berlin’de de durum aynı…
“HER YER AVRUPA, HER YER SEBASTİAN”…
Nitekim dün Merkel’in partisinden mlletvekili Reneta Sommer açık seçik konuştu. “Erdoğan kazanırsa Türkiye’yi asla AB’ye almayız” diye… Ay çok korktuk… Kazanamazsa sanki alacaklarmış gibi iyi mi? Bizi aptal zannedecek kadar aptallaşan Reneta Sommer’ler muhalefetin kazanması için dua ediyor. Paris’te Cumhurbaşkanı Macron “Erdoğan ile 10 günde birkonuşmak zorunda olan benim” diyerek tavrını açıkça ortaya koymuştu.
Evet Macron da Erdoğan’ın kazanmasını istemiyor… E haliyle dün de Fransız Le Monde Muharrem İnce’yi manşetine boşuna çekmiyor… Fransız halkının umurunda değil Türkiye’deki seçim… Ama bu Fransız gazetesi öve öve gezegenler üzerinde gezdiriyor.. Amerikalıların sık sık aradığı Muharrem İnce’yi…
Muharrem İnce son olarak “Güçlü 50 ülkenin büyükelçisi benimle görüşmek istiyor” dedi… Ne yani benimle mi görüşmek isteyecekler? Ve tabii neden Muharrem İnce’nin peşindeler? Cevabını biliyorsunuz… devam… Avrupa’daki ırkçı partilerin tamamı da zaten Erdoğan’dan nasıl nefret ettiklerini açık açık söylüyor.
İngilizler bu ülkede Erdoğan karşısına aday çıkaracak, bu konuda projeler geliştirecek kadar muhalefet sevdalısı…
O projelere şimdi girmeyelim… Zaten onları da biliyorsunuz… İngiliz medyası da muhalefetimizi göklere çıkaran yazıları durmaksızın haftalardır yardırıyor.
Amerika, karşısında kuzu gibi bir Cumhurbaşkanı ister… 1950’lerden beri Türkiye’de “Kuzuların sessizliği”ni yaşamışlar. Türkiye’yi yönetenler “Başüstüne” demiş hep. Etraflarına da “Aman Amerika’yı kızdırmayalım” diye telkinlerde bulunmuşlar. Geçmişte bu ülkede bakanlık yapan isimlerin yıllar sonra Başbakanlardan gelen “Aman Sam amcayı kızdırmayalım” diye nasıl kendilerini uyardığını ahaber’de Yazboz’da yayınlamıştık. Meğer Washington karşsında hep hazırola geçmişiz de bunu yıllar sonra gelen açıklamalardan kesin ve net olarak anlayabiliyoruz. Tabii şimdi durumlar değişti.
Türkiye’de artık “Hoop” diyen bir Cumhurbaşkanı var. Amerika’nın komuta ettiği PKK’yı Afrin’den silip atan, Kandil’i onlara dar eden bir Ankara önlerinde… Ne diyordu Amerikalılar…
“Menbiç’ten PKK asla çekilmeyecek. Türkiye müdahale ederese vururuz” diye açıklama yapıyordu Pentagon’un subayları… Şimdi Türk askerini Menbiç’e sokan bir lider var. Üstelik Rusya’dan her türlü ulumaya rağmen S-400 füzesi alıyor… Durumlar “Tövbe tövbe”…
Ankara “Kendi yerli arabamı, topumu,tankımı, uçağımı da yapacağım” diyor üstelik… Bu çıldırtıcı durum yahu…
Rusya’ya Menderes’le birlikte Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu gidecekti.
Fabrika kurabilmek için para istemeye…
Basit bir fabrika için bile 3’ünü de asıyordu adamlar. Şimdi ohooo… Lazer silahları derken Türkiye dün de elektromanyetik topunu başarıyla denemiş iyi mi? Amerika da “Başüstüne” demeyen VİZYON sahibi bir Cumhurbaşkanımız olmasını istemez haliyle… Nitekim dün Beyazsaray’ın resmi yayın organı da New York Pratt Üniversitesi öğretim üyesi bir Türk’ü konuşturumuş…
Hanımfenedi uzun uzun Erdoğan’ı devirmenin formüllerini aktarıyor, muhalefetin nasıl oy kullanması gerektiği konusunda destan yazıyor, akıl veriyor…. En sonunda ise “Maalesef Türkiye’deki muhalefette VİZYON yok.. Erdoğan’ın kaybetmesini beklemek saflık olur” diye ağlıyor saf saf… Washington Post da New York Times da muhalefetten siyasileri, akademisyenleri konuşturup, köşe yazdırıyor…
Erdoğan’ı yerden yere vuruyor, Muharrem İnce’yi galaksilere çıkarıyor dün… Onlar çalışıyor..
Önemli olan; Biz ne yapacağız. “VİZYON”u olmayanlara ve “VİZYONSUZ EMİR ERİ” isteyen Sebastianlara “Buyur geç” mi diyeceğiz?
Biz kuzu muyuz? Ama ne?