Seccade, yıpratmaya yetti
Altılı masa aylarca toplantı yaptı, yüzlerce görüşme…
Oturup 9 bin kişilik liste hazırladılar. Dertleri; kimi nereye yerleştireceğiz? Benim adamım nerede olacak?
Hiç düşünmediler, Devlet-Millet meselesini.
Tüm dünya tetikte beklemekte.
ABD, “Türkiye’deki 2023 seçimi, bizim için çok kritik” diyor. Neden acaba?
Türkiye’yi müthiş verimli bir pasta olarak görüyorlar. Allah fırsat vermesin.
Bizim muhalefete gelirsek; dünya konjonktüründe savaşlar, pandemiler, siber çatışmalar, vekalet kavgaları varken ve çevremizdeki komşularımızda bize karşı askeri hazırlıklar gelişmekteyken bu konuları ciddiye almamaları gerçekten büyük gaflet!
Onca hazırlık içinde iki taktik belirlediler. Birincisi, devlet yönetiminde ekiplerde yer alacak kişileri belirlemek. İkincisi, son ana kadar “yıpranmaması adına” cumhurbaşkanı adayını ilan etmemek”.
Süreç ilerlerken muhalif taban bile sinir olmuştu, “neden aday belirlenmiyor, geç kalıyoruz” diyorlardı.
Fakat Masa haklı çıktı.
KILIÇDAROĞLU, BİR SECCADEYE YENİLDİ
Bu cümle 14 Mayıs gecesi yazılacak bir cümle. Fakat ben buraya not düşeyim, öyle olacak…
Kalbime ilham olan bu! Ve beni bilen bilir yazarken hesap kitap yapmam.
Sürekli hata yapıyor. Çünkü kendi gibi davranmıyor, rol yapıyor.
Küfürlü konuşan, yüksek tansiyonlu konuşmalar yapan, büyük harflerle insanlara saldıran Kılıçdaroğlu gitti; yerine şirin, ne söylersen söyle, istersen hakaret et aldırış etmeyen, gülümseyen minnoş bir tipoloji geldi.
Tamam, bu sempatiklik güzel fakat rol yapma işi tutmuyor.
Daha dün Hadis-i Şerif’i çarpıttı. Efendimiz Aleyhisselam; “Cennet, anaların ayağı altındadır” buyurmuştur. Kılıçdaroğlu ise, “Cennet kadınların ayağı altındadır” dedi. Şimdi Hadis-i Şerif aktarımında bulunuyorum diye mukaddes cümleleri kafana göre yeni bir tasarımla, popülist bir yaklaşımla paket yaparsan bunu kimse kabul etmez.
Din, böyle bir şey değil.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun dindar bir yaşam tarzı yok. Ama neden böyle yapıyor, neden komik duruma düşüyor.
Veya neden halkı aldatıyor?
RAMAZAN BEZİRGÂNLIĞI
Gündüz saatlerinde parti üyelerini ağırlarken pastalı-çaylı ikramlar yapılıyor, akşam saatinde iftarlara katılıp, orucum rolüne bürünülüyor.
Kimse oruç tutmak zorunda değil tabii ki. Ama orucum diyerek sahtekârlık yaparsa, bize de söz söyleme hakkı doğar.
Seccade konusunda fark ettiniz mi, rol yapanlar sadece siyasiler değil gazeteciler de o havaya girmiş. Şimdiye kadar dinle diyanetle işi olmamış kişiler bayağı vaaz veriyorlar. “Seccade kutsal değil ki, ne olmuş Kılıçdaroğlu ayakkabıyla bastıysa” diye savunuyorlar. Bu durum Seyyid Şeyh Hocaefendi Kemal Kılıçdaroğlu’nun cennetteki köşküne bir zarar getirmezmiş 🙂
Şaka bir tarafa Kılıçdaroğlu’nun hatalarını kotarma görevini üstlenmiş sözde gazeteciler, tıpkı bazı siyasiler gibi kendilerini de karikatürize etmiş bulunmaktalar. Medya adına içler acısı bir durum.
Zaten hakkaniyet, hakikat, ilke, tutarlılık bu kesimin lügatinde yok. Dolayısıyla laf kalabalığına malzeme bulup buluşturup, bunu da yorum diye pazara çıkarıyorlar.
SECCADEYE BASMAK GÜNAH MI?
Bu soruyu namazla işi olmayan sorar. Biz dindar rolüne bürünmüş seküler-laik abiler, ablalar için açıklayalım.
Namaz temiz yerde kılınır. Temizlik ana unsurdur. O nedenle dindar-mütedeyyinler evlerine ayakkabı ile girmezler. Müslüman-Türklerde temizlik konusuna daha fazla ehemmiyet verildiğinden seccade konusuna ihtimam gösterilir. Halı temiz olsa da ayak basılan yere alnımız temas etmesin diyerek seccade kullanılır.
Seccade, katlanırken alnın temas ettiği üst kısımla ayağın temas ettiği alt kısım üst üste katlanmaz. Onun da usulü, inceliği vardır. Dinimiz incelik dinidir. Seccade öncelikle uzunlamasına ikiye katlanır ki alın kısmı kendi içinde muhafaza edilsin… Ardından kare şekle büründürülür ve muhabbetle yine temiz ve korunaklı bir alana edeple kaldırılır.
Şimdi bu kadar inceliklerle dolu bir İslami yaşam için kaba ve yüzeysel konuşmalar yapılıyor.
SECCADE BİR SEMBOL MÜDÜR?
Şunu da ifade edelim. Seccadeye ayakkabıyla basılırsa basan kişi günaha girmez. Fakat o seccadede namaz kılınmaz, çünkü kirlenmiştir, yıkanması ve arınması gerekir.
Peki bu olayın insan ilişkilerindeki anlamı nedir?
Diyelim ki seküler bir kişi, benim evime misafir oldu. Ayakkabısıyla giremez ama gözden kaçtı salona girdi diyelim ve yerde serili seccadenin üzerine bastı… Bu benim için ne demektir? Ben bu hareketi; dinime, ibadetime, yaşam tarzıma ve benliğime saygısızlık ve hakaret olarak algılarım. Bir daha da o kişiyi evime almam. Bu kadar da net!
CHP’NİN TARİHİ MİSYONU DEVAM EDİYOR
CHP’nin tarihinde ne var demeyin.
CHP’nin din ile dindarlarla sorunu çokça olmuştur. Dini sembollerle hep kavga etmiştir. Cami, külliye, çarşaf, sarık, cübbe, Kur’an-ı Kerim, Hadis kitapları, İslami ilim öğreten alimler…
Bu ana unsur ve sembollerin hepsi; CHP döneminde toprağa gömülen ama bitirilemeyen meselelerdir.
Bazılarını yazayım ama hepsi buraya sığmaz!
CHP tek parti döneminde (tarihi kayıtlarla ispatlı) pek çok camiyi satmış, bazılarını ahıra çevirmiş, bazılarını ise alkollü eğlence merkezine dönüştürmüştür.
CHP, Kur’an-ı Kerim de dahil tüm Arapça yazılı kitapları toplatıp yakmıştır.
CHP evlerde çocuklara gizli saklı Kur’an öğreten mahalle hoca kadınlarını, polis şiddetiyle dövmüştür. (Bir tanesi de büyük babaannemdir, İstiklal Harbi’nde gazi unvanı olmasına rağmen bu şiddete defalarca maruz kalmıştır.)
CHP’nin sarık taktığı için, İslami ilimleri öğretmekten geri durmadığı için idam ettiği alim sayısı; kayıtlarca beş bin kişi olarak geçmekte.
Yakın döneme gelelim.
İmam Hatipleri kapatan, başörtülü genç kadınlara eğitim ve çalışma hakkı tanımayan ve dindar kızları sokaklarda tükürüklere boğan hangi partiydi? Tabii ki; CHP.
28 Şubat’ta “yeşil sermaye” adını koyarak binlerce ticaret insanını fişleyen, binlerce kişiyi hapse tıkan, medyaları aracılığıyla dindar camiaya her gece itibar suikastı yapan kimdi?
Bu darbeci ve dikta zihniyetini kınıyorum.
CHP HİÇBİR ZAMAN DEĞİŞMEDİ
Sadece takiyye yapıyor.
Seccadeye ayakkabıyla basması ihmal de olabilir, mesaj da olabilir? Kime? Ağababalarına… Yani Batı’ya. “Görevimi ihmal etmeden yapacağım” diyor olabilir.
Bu noktada Kılıçdaroğlu’nun yanında duran Saadet Partisi ve sağcı partileri kınıyorum.
Tarih sizi affetmeyecek!
Daha dün açıklanan HDP ve Yeşil Sol Parti’nin bildirgesindeki metinleri aktaralım.
Bakalım ne vadediyorlar?
1-Diyanet’in kapatılması,
2-Din derslerinin sonlandırılması,
3-Müslümanların azınlıklarla eşit statüye indirgenmesi.
Tüm bunlar ulusal güvenlik sorunudur.
Tüm bunlar dinin, aklın, neslin korunmasına darbedir.
Bayrak için, dinin için, devletin için…
Seçimini yap Türkiye’m.