Seçim sürecine girerken AK Parti oylarını artırmaya başladı
Cumhur İttifakı zorlu bir seçim süreci atlattı. Bir önceki yerel seçimlerde Millet İttifakı görece bir başarı ortaya koyduğu için neredeyse 2019 sonrasındaki dört yıl bir genel seçim havasında geçti. Bu süreçte muhalefet partilerinin temsilcileri, yaptıkları hemen her açıklamadan anlaşıldığı üzere Cumhur-başkanlığı ve Meclis seçimlerini kazanacaklarına dair kesin bir inanca sahiptiler.
Elbette bu, muhalefetin genel seçimleri kazanacakları yönünde kamuoyunda bir algı yaratma stratejisini de içeriyordu. Muhalefet partilerinin yöneticileri, esas rakiplerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu bildikleri için kamuoyundan sakladıkları bir tereddüt içindeydiler. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim kazanma kabiliyeti, tabir-i caizse şapkadan tavşan çıkarma yeteneği muhalif liderleri endişelendiriyordu.
Seçime dört-beş aya kala 15’e yakın araştırma şirketi, Millet İttifakı’nın seçimi %55, %60 oy oranıyla kazanacağı tahmininde bulundular. Hatta Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan ettikten sonra bile bu iddialarını devam ettirdiler. Kendi araştırma şirketimiz GENAR gibi birkaç istisna dışında araştırma şirketlerinin %80’i Millet İttifakı’nın kazanacağını iddia ediyordu.
Seçim günü gelip çattığında seçimin birinci turunda Cumhur İttifakı lehine bir Meclis hâkimiyeti oluştu. İkinci turda Recep Tayyip Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı seçildi.
Her seçimden sonra kazanan taraflar, seçim başarılarından ötürü seçmenlerden takdir görür. Seçimi kazanan partilerin oylarında yükseliş görülürken kaybeden partilerin oylarında düşüşler yaşanır. 2023 seçimleri sonrasında da benzer bir durum oluştu. AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Yeniden Refah Partisi oylarını artırırken Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Parti oy kaybı yaşadı. Millet İttifakı’nın dört küçük ortağı ise kamuoyunda neredeyse hiçbir temsil şansı olmayacak şekilde önemsiz hâle geldi.
Seçimlerden sonra alınan sıkı ekonomik tedbirlerin yanı sıra konut, araba ve gıda fiyatlarında görülen enflasyon Cumhur İttifakı içindeki partilerde bir oy kaybına neden olmaya başlamıştı. Fakat son bir ay içerisinde AK Parti’nin oylarında gözle görülür bir yükseliş süreci yaşanmaya başladı. Benzer bir durum MHP’de de görülüyor.
AK Parti’nin oylarını artırmasının elbette ki belli başlı sebepleri var. Öncelikli olarak ekonomide alınan tedbirlerin uzun vadeli sonuçları nihayet alınmaya başladığından hayat pahalılığı ve enflasyon eski yakıcılığını kaybetti. Bu sorunlar, henüz tamamen çözüme kavuşturulamamış olsa da kamuoyunda eskisi kadar hararetli bir şekilde tartışılmıyor.
Diğer taraftan muhalefet partilerinin mevcut durumları da AK Parti’nin oy yükselişine sebep teşkil eden unsurlardan birisidir. CHP, genel başkanını değiştirdi ve parti tabanında büyük bir beklenti yaratan Özgür Özel genel başkan oldu. Fakat Özgür Özel ile Ekrem İmamoğlu üzerinden yürütülen “Lider kim?” tartışması CHP’de gerçekleşen değişimin yüksek bir sinerjiye dönüşmesini engelledi. Ayrıca Kemal Kılıçdaroğlu ile beraber tasfiye edilen parti içerisindeki Alevi kesimin bundan sonra nasıl bir tutum takınacağının henüz netleşmemesi CHP tabanındaki tedirginliği artırdı.
Muhalefetin ikinci ortağına gelecek olursak İYİ Parti’nin tam bir fetret devri yaşadığını söylemeliyiz. İYİ Parti, Türkiye’de başka hiçbir siyasi partinin deneyimlemediği travmatik bir durum yaşıyor. Özellikle genel başkandan parti yöneticilerinin ailelerine kadar uzanan parti içi yolsuzluk tartışması ve bu tartışma sonucu gerçekleşen istifalar, yalnızca İYİ Parti’yi değil bir bütün olarak muhalefet blokunu olumsuz yönde etkiledi. İYİ Parti, geçtiğimiz bir ay içerisinde oylarının %40’ını kaybetti.
Muhalefetin içine düştüğü kriz dışında uluslararası alanda ortaya çıkan kaos ve savaş durumu karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın benimsediği dış politika tutumu, her zaman olduğu gibi seçmenlerin ciddi şekilde takdirini kazandı. Bu da AK Parti’nin oy artışına katkı sağlayan unsurlardan biri oldu.
Geriye dönüp baktığımızda Libya Savaşı’nda Türkiye’nin takındığı bağımsız ve güçlü tutum, Ermenistan-Azerbaycan Savaşı’nda “iki devlet, bir millet” olan Azerbaycan ile Türkiye’nin ortaya koyduğu muazzam başarı ve Ukrayna-Rusya Savaşı sırasında Türkiye’nin benimsediği her iki tarafla görüşme yoluyla krizi yumuşatma ve durdurma stratejisi kamuoyundan büyük bir takdir ve destek gördü.
Özellikle Ukrayna-Rusya Savaşı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ev sahipliğini üstlendiği Dolmabahçe barış görüşmelerinde savaşan tarafların temsilcileri tarafından ayakta alkışlanması, küresel siyaset açısından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne denli büyük bir etkiye sahip olduğunu gösteren sembolik bir olaydı.
Son günlerde tüm dünya kamuoyunun odaklandığı İsrail-Filistin arasındaki büyük savaş ve İsrail’in bunu bir sivil katliamına dönüştürmesi karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mazlumdan yana durması ve zalime meydan okuması, bu tutumu İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan Batılı ülkelere uzanan küresel bir diplomasiye dönüştürmesi kamuoyunda hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hem de AK Parti’ye olan takdiri artırmıştır.
Seçim dönemlerinin kendine has bir psikolojisi vardır ve inişli çıkışlı durumlar yaşanmakla birlikte bu psikoloji bir süre sonra yerleşik hâle gelir. Yukarıda belirttiğim nedenlerden ötürü önümüzdeki yerel seçimlerin psikolojisinin Cumhur İttifakı’nın lehinde geliştiği görülüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti il başkanları toplantısında “Yeniden İstanbul” sloganını vurguladı. Elbette AK Parti, önceki yerel seçimlerde kaybettiği tüm illeri yeniden kazanmak istese de İstanbul seçimlerinin kazanılması parti içinde ciddi bir motivasyon kaynağına dönüşmüş durumda.
Muhalefet partileri açısından genel seçimlerde yaşanan seçim hezimeti muhalefetin hem İstanbul’daki hem de Ankara’daki yerel seçim performansını olumsuz etkileyeceğe benziyor. Özellikle İstanbul seçimleri açısından AK Parti’nin seçimlere avantajlı girdiğini düşünüyorum.
Görelim Mevla neyler…