Seçimsiz dört yılın önemi
Önümüzdeki seçimsiz dört yılın önemi nedir?
AK Parti ve Erdoğan için dikensiz gül bahçesi mi? Evet, muhalefet için gelecek dört yılın başka bir anlamı yok.
Ancak bu soruyu doğru yanıtlamak istiyorsak “iktidar” ve “muhalefet” gözlüklerini çıkarıp meseleye Türkiye açısından bakmak şart. Çünkü, Batı için mesele o siyasi parti veya bu kişi değil, doğrudan Türkiye’dir.
Batı önümüzdeki dört yılda Türkiye’nin yıllar sonra yakaladığı büyük uyanış, ayağa kalkma ve bağımsız devlet olma yolundaki ilerleyişini durdurma ve bir daha dirilmemecesine tarihin derinliklerine gömmeye kararlıdır. Türkiye’yi, bu dört yılda toplumsal ve siyasal olarak ayrıştırmayı, bölmeyi, birbirine düşürmeyi başarabilirlerse devlet zayıflayacak, büyümeye mecali kalmayacak ve nihayetinde Suriye, Irak, Libya örneğinde olduğu gibi ciddi bir dağılma kaçınılmaz olacaktır.
Türkiye ekonomisine yönelik kuşatmanın, savunma sanayiini sınırlandırma çabalarının arkasında Batı’nın bu hedefleri vardır. Türkiye’yi güneyinden, batısından kuşatmaya başladıkları, Akdeniz üzerinden tehdit ettikleri de artık sır değil. Batı’nın rahatsızlığı Erdoğan’ın şahsı değil, Türkiye’nin büyüme, güçlenme yönünde önüne koyduğu hedeflerdir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin önüne yüzyıl sonra çıkan bağımsız-büyük devlet olma yönündeki bu tarihi şansı değerlendirmeye çalışıyor sadece. Cumhurbaşkanı’nın grup toplantısında sarf ettiği şu sözler son derece önemlidir: “Dünyanın içinden geçtiği şu kritik dönemde toplumların önüne belki de yüz yılda bir gelecek fırsatları geçmişteki örnekleri gibi kaçırmayacak, mutlaka değerlendireceğiz.”
Evet, dünya kritik bir kavşakta. ABD’nin öncülüğünü yaptığı Batı sistemi büyük savaş hazırlığı yapmaktadır. Dünya muktedirlerinin bu coğrafyada işgalden, bölüp parçalayıp dağıtmaktan imtina edeceği hiçbir devlet yoktur. Irak, Suriye’den sonra hedefe İran’ı ve belki de ardından Türkiye’yi koyacaklar.
Önümüzdeki dört yılda Türkiye’nin, bu tehditlere hazırlanmaktan başka seçeneği yok. Mesele şu veya bu parti meselesi değil, hele seçime gidip gitmeme meselesi hiç değil; mesele Türkiye meselesidir. Ya güçlenip bağımsızlaşan, büyüyen Türkiye olacağız; ya da Batı karşısında zayıflayıp iç kargaşalıklar dolayısıyla bölünüp dağı