Sen ne faşistmişsin Nikki Haley?
Washington, DC
Sadece Trump’tan kurtulmak isteyen Cumhuriyetçiler için değil, fakat Biden’dan kurtulmak isteyen Demokratlar için de Güney Carolina eski valisi Nikki Haley bir umut olarak belirmişti. Ortalama Amerikalının benimseyebileceği kadar muhafazakâr, ama Pandemi sonrası ekonomik durgunluğa çare arayacak kadar ilerici; yani, seçmenlerin “kendi” partisinin adayından başkasına oy vermesini sağlayacak bir “çözüm” imkânı…
1972 doğumlu; her ikisi de 80’indeki Trump ve Biden’a karşı “’genç” bir siyasetçi. Üstelik işi “siyasetçilik” olan birisi de değil: ABD’nin ırk ayrımını uzun yıllar uygulayan bir eyaletinde ilk kadın vali seçilmiş. ABD’nin Hint kökenli ilk kadın valisi. ABD’nin ilk kadın BM daimî temsilcisi…
Yani kâğıt üzerinde, sanki Biden-Trump ikileminden ABD’yi kurtaracak bir mucize gibi göründü Nikki Haley–benim de aralarında olduğum–çoğu kişiye. Trump’ın BM temsilcisi olmasının eksileri kadar artıları da vardı. Örneğin ABD’nin Filistinliler de dahil mültecilere yardımı organize eden BM İnsan Hakları Konseyi’nden, Paris İklim Anlaşması’ndan ve İran ile nükleer enerji sözleşmesinden çekilmesinde onun imzası (hatta BM’yi mültecilere yardımda Filistinlilere ayrıcalıkla suçlayan bir konuşması) vardı. Ama bütün bunlar “Sonuçta Trump’ın başkan ve ABD siyasetini belirlemede son sözün başkana ait olmasıyla” açıklanabilirdi. Haley’in seçim kampanyasında Trump’ı desteklememiş olması ve tam seçim yılı Trump’ın kabinesinden istifa etmesi, Trump’ın kaybettiği seçimlerde hile yapıldığı iddialarını reddetmesi de lehine yazılabilirdi.
Ta ki Sn. Haley, kendisi başkan aday-adayı olup, bugüne kadar açıklamadığı görüşlerini açıklamaya başlayıncaya kadar. Iowa ile başlayan ve yarın New Hampshire ve iki gün sonra kendi eyaleti olan Güney Carolina ile devam eden önseçimler, televizyonlarda açık oturumlar, STK’ların ve üniversitelerin halkla ve gençlerle toplantılar, bütün adayların daha iyi tanınmasına imkân verdi. Bu tanıtım, Trump’ın açısından yeni bir şey getirmiyordu; onun narsist kişiliği, dünya ve ABD hakkındaki çarpık görüşleri zaten biliniyordu. Florida Valisi Ron DeSantis’in ön seçim döneminde bu aday adaylığından belki Trump’ın başkan yardımcılığını kopartma umudu belirginleşti.
Ama her toplantı, her soru, her cevap, Nikki Haley’in Trump’ı da Biden’ı da mumla aratacak kadar bir “küreselci,” Irak ve Suriye’yi yarın üçe bölmeye hazır bir NeoCon, ve geriye ne kaldı ise Filistin’in ve iki devletçi çözüm fikrinin köküne kibrit suyu dökecek kadar öfkeden gözü dönmüş, Netanyahu’yu tartışmasız destekleyen bir Siyonist olduğunu ortaya koydu. Önceki akşam, üç parmağını birleştirip, kameraya doğru sallayarak “Rusya, İran ve Çin bizim asla uzlaşamayacağımız üç ülkedir” derken yüzündeki şimşek, görülmeye değerdi: “Rusya kazanırsa, Çin kazanır; Hamas kazanırsa İran kazanır. Kötülük galip gelirse, biz ABD olarak kendimizi savaşta buluruz.” Bu sözler, ülkesini savaştan korumak isteyen bir siyasetçinin değil, tersine dünyayı ateşe atmaktan çekinmeyecek bir maceracının ifadeleri gibi görünüyor.
Filistinlilerin hiçbir zaman devlet kurmak istemediklerini, şimdi de amaçlarının devlet kurmak değil, terörizm yoluyla İsrail’i yok etmek olduğunu söyleyen Nikki, çok kişiyi hayal kırıklığına uğrattı.
ABD iç savaşının kölelik sebebiyle çıktığı gerçeğini bile inkâr eden, Amerika’nın hiçbir zaman “ırkçı” bir siyasal yapı olmadığını savunan Nikki Haley’in siyasal hülyasının Trump tarafından sona erdirileceğine, insanın sevinesi geliyor.