Sırrı Sakık’la ne konuştuk?

Okuduğunuz Yazı
Sırrı Sakık’la ne konuştuk?

İçerik

“Hacı Bey, Hüda şahittir ki hepimiz kardeşiz, biz birbirimize düşman değiliz.” 

Bu cümle Sırrı Sakık’la konuşmamızın giriş cümlesiydi. Sakık telefonla aradı ve konuşması bu minvalde sürdü. Bunu yazmaktaki amacım; “Şok sözler, aman daha neler neler…” tarzı bir haber çıkarmak değil! Zaten görüşmede “çok özel ve gizli” mevzular konuşmadık ki konuşsaydık yazmazdım. Ne olursa olsun “off the record” dendiği anda benim için dostum da düşmanım da olsa bu bir meslek sırrı, nizamı ve duruşudur.

Sakık’la hiç yüz yüze tanışmamıştık. Niçin aradığını bilmiyordum. Anladım ki Sakık “dertleşmek ve kendini ifade etmek” için aramıştı. Belki de artık bunalmıştı, bilmiyorum. Sonuna kadar dinledim. Söylediği sözler itiraz edeceğim sözler değildi. “Barış, kardeşlik, huzur…” çerçevesinde tamamen insanî duyguları harekete geçiren sözleri oldu.

Sakık’ın yukarıda yazdığım sözlerinin her kelimesine katılırım. 

Evet, biz düşman değiliz. Ben her şeyden evvel Müslüman bir gazeteciyim. Ancak “söylenen” ile “yapılan” maalesef aynı değil! Ortada bir Partiya Karkeren Kürdistan (PKK) katliamları var! Evet, biz kardeşiz; ama PKK bizim kardeşimiz değil! HDP ise PKK’nın uzantısı olarak hareket ediyor ve bu sır değil! 

Ben de Sakık’a; “Sırrı Bey söylediğiniz her şey doğru, ancak sorun sizin ‘PKK aramızdan çekilsin’ diyememenizden kaynaklanıyor. Çıkıp da ‘Türkler ve Kürtler aralarında anlaşırlar, PKK halkların arasından çekilsin’ derseniz yepyeni sayfalar açılır” dedim.

Ankara’da kahve daveti yaptı. Henüz buluşmadık, ama bu gök kubbe altında söyleyecek “yeni bir sözü” varsa nereye istiyorsa gelirim.

Prensip olarak HDP’lilerle “cevap verme hakkı” dışında görüşmüyorum, onlarla TV’ye çıkmayı bir tercih olarak görmüyorum. HDP’nin şu saatten sonra PKK’nın gölgesi olmaktan vazgeçeceğini sanmıyorum.

Kapısının önünde Kürt anaları ağlatan bir sözde parti! Diyarbakır HDP İl Başkanlığı binasının önünde, “Evlatlarımızı en son burada gördük, madem öyle yine buraya getirin” diyen anaları ve babaları görmezden gelen ve dertleriyle dalga geçen bir sözde parti!

Bizler kardeşiz, PKK’yı bizim kardeşliğimizin arasından çıkarmadıkça hiçbir sözün samimiyetine inanmak mümkün olamaz! 

“KAVALA VE DEMİRTAŞ MEVZUSU”

Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala çokça tartışılıyor. İkisini de hiç sevmiyorum! Toplum ikisinin de “kışkırtıcı” olduğunu ve suçlar işlediklerini düşünüyor. Ancak biz neticede “mahkeme veya hâkim” değiliz! Bu sebeple işin hukuki boyutları “adliye koridorlarında” yürüyor.

Konu ikiye ayrılmış durumda:

1)Kavala ve Demirtaş serbest bırakılsın diyenler

2)Suçları varsa cezaları netleşsin diyenler

Birinci gruptakiler Gezi Parkı’nı kimler desteklemişse daha çok onlardan oluşuyor. Bu gruptakilerin çoğu İslam’a, Müslümanlara, Türkiye’ye düşmanlık eden profil çiziyorlar. Toplumun ekseriyeti bunlara katılmıyor.

İkinci gruptakiler ise “yanlış anlaşılmaya” gayet müsaitler ve bu grupları birbirine karıştırmamak lazım!

Özetle söylemek gerekirse; Kavala ve Demirtaş’ı “masum” bulmuyorum; ancak somut deliller bizim elimizde değil mahkemenin elinde olduğu için işledikleri suçlar sebebiyle bir an önce “hukuki kararın” verilmesinden yanayım! İlerleyen zamanda “Bakın suçları yokmuş” denirse siyasi arenada kırılmaya sebebiyet verebilir.

Selahattin Demirtaş’ın “dış destekli, beslemeli, çakal ruhlu katiller sürüsü” PKK’yı öven ve meşrulaştıran sözleri ortadayken birileri tarafından hâlâ “masum gösterilme çabaları” vicdanlarda yara açılmasına sebep oluyor. 

“ÖTELERDEN GELEN SES”

Önümüzde Doğu Akdeniz, Adalar (Ege) Denizi’ndeki adalar, Balkanlar, Batı Trakya, Kırım, Libya, Suriye’deki 33 kilometreye kadar indiğimiz ve fiilen hâkimiyet alanımızda olan güney kısımlar, Karabağ zaferimizden sonra açılacak Nahcivan-Bakü karayolu yani dolayısıyla Türkiye’nin bütün bir Türk Dünyası’na “ilk kez” karayolundan kesintisiz bağlanması, Katar’daki gücümüz ve askeri avantajımızın sürdürülebilirliği, Afrika’da giderek artan Türkiye popülaritesi gibi onlarca konu var. Hepsinde de avantajlıyız!

Tarihi bir eşik önümüzde dururken artık ayağımızın gölgelere takılmaması gerekiyor.

PKK bitmek üzere! Türkiye’nin Doğu Akdeniz’den, Libya’dan ve Suriye’den çekilmesini isteyenler yani “Ne işimiz var buralarda” diyenler tamamen PKK’nın ekmeğine yağ sürüyor. Türkiye güçlendikçe saldırılar artacaktır. Artsın, önemli olan “saldırılan ülke” olmak değil; bu saldırıları “bertaraf eden ülke” olmak! İşte Türkiye tam olarak bu minval üzerinedir, başarısını katlayarak artırmak yolundadır. Artık bu bir tercih değil; bu bir misyondur! Tarih bize ötelerden sesleniyor. Bu sese karşı mücadele edenler dostumuz olamaz! 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Hacı YAKIŞIKLI