Sorumsuzluk zamanı değil
Çin’de çıktı, Avrupa’ya yayıldı. Film gibi seyrettik. Pek çok ülkenin sağlık sistemi çöktü. Uzaktan izledik. Kendimizi küresel bir sistemin dışında sandık.
Doğal olarak sıçradı bize de…
Şimdi Türkiye olarak biz de salgınla karşıyayız. Her gün yeni vakalar tespit ediliyor, kayıplarımız var.
En büyük avantajımız onlar gibi tedbirsiz yakalanmamamız. Çünkü geç geldi bize. Hazırlıklarımızı yaptık, onların yaşadıklarından tecrübe kazandık. İlaveten iyi bir sağlık sistemi alt yapımız var.
Yeter mi?..
Dikkatli ve sorumlu davranırsak yeter! Aksi halde biz de gözümüzün önünde yaşanan ve ibret almadığımız bir tablo ile karşı karşıya kalırız!
***
Milletçe oldukça kritik günler yaşıyoruz. Karşı karşıya kaldığımız tehlike ise çok ciddi. Ama asla çözümsüz değil. Üstelik, bu taarruzu atlatmak çok da kolay. Bir süre evlerimize çekileceğiz. Virüsün üstüne üstüne gitmeyeceğiz. Anti sosyal birer fert gibi yaşayacak, temastan kaçınacağız. Dışarı çıkmak zorunda kaldığımızda da gerekli tedbirleri alacağız.
Bunları yaparsak, birkaç hafta içinde rahatlarız. Kısa sürede eski hayatımıza döneriz. Aksi halde, “Vah, vah, yazık” dediğimiz Avrupa ülkeleri ile aynı akıbeti yaşarız.
Sözüm, “Ama canımız sıkılıyor evde” diyenlere…
Ne güzel işte! Hiç olmazsa sıkılacak bir canınız var. Dikkat edip koruyun onu. Aksi takdirde, o da olmayacak ve gidecek. Hem de acı ve ıstırap içinde!
O yüzden, bu günlerin kıymetini bilmek lazım!
***
Pek çok ülkeye oranla şanslıyız biz. Çünkü, gerekli tedbirleri zamanında alan bir devletimiz var. Nerede bir sıkıntı görüyorsa, anında oraya müdahale ediyor…
Ama yetmez. Devlet-Millet el ele vermezse bu mücadele yürümez…
Devlet, 65 yaş üstündeki vatandaşlarımızla ilgili sakağa çıkma yasağı koydu. Onlar eve kapandı, diğerleri sokaklara döküldü. Hafta sonu karşı karşıya kaldığımız görüntüler bir felaketti. Sanıldı ki, yaşlılar eve kapanınca sorun çözülecek. Sorumsuzca dışarıda dolaşanlar; evlere, 65 yaş üstündekilere virüs taşıdı.
Ne değişti?
Hiçbir şey!
***
Ne gariptir ki hâlâ “Devlet şunu da yapsın” diye akıl verenler çıkıyor…
Gücü var devletin ve gerekeni yapar.
Ancak, alınan kararlar ne getirir, ne götürür, onu hesap eder devlet. Atılacak bir adımın ülkeye ve insanlara maddi-manevi maliyeti nedir, beraberinde hangi sıkıntıları getirir? Bütün bunları düşünerek hareket eder devlet.
Ayrıca, ille de devletin sopa gösterip milletin kafasına vurması şart mıdır? Milletin de üzerine düşen yükümlülükler yok mu? Niçin onları aklımıza getirmeyiz hiç?
Yapacağımız çok basit:
Kendimiz, ailemiz, sevdiklerimiz ve içinde yaşadığımız toplum için birkaç gün dişimizi sıkacağız. Virüsün üzerine gitmeyeceğiz. Yapılan uyarılara titizlikle uyacağız. Bize gösterilen yolu izleyeceğiz.
Hepsi bu!
Üstelik, atla deve değil bizden istenenler: Oldukça kolay ve son derece basit!..
Sadece tehlike geçene kadar aklımızı başımıza alıp “Evde kal, güvende kal” kuralına uyacağız. Devletin sopasının kafamıza inmesi için zorlamayacağız. Millet olmanın bilinci ile hareket edeceğiz.
Hiç kimse için zor değil ki bunlar!