Sözün bittiği yer: İran ve İsrail ittifakı
İsrail bizim dostumuz değil, İran bizim düşmanımız değil…
İran’la 17 Mayıs 1639′da, 400 sene evvel, o dönemki Devlet Başkanımız 4.Murad’ın Bağdat seferi sonucu Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti arasında imzalanan “Kasr-ı Şirin Antlaşması”ndan bu yana ufak tefek mevzular dışında bir sınır sorunumuz olmadı.
Bu antlaşmanın müzakereleri 13 gün sürdü.
O yıllarda Doğu Anadolu’dan başlayıp Basra Körfezi’nde biten 2 bin 185 kilometrelik Osmanlı-Safevî sınırını belirleyen bu antlaşma aynı zamanda bugünkü Türkiye-İran ve İran-Irak sınırlarını büyük ölçüde belirledi.
İran’la savaşımız olmadı, hatta bir dönem Türkiye’de “İrancılar” diye nitelenen kişiler bile belirdi. Çoğu, yıllar sonra pişman oldu.
“Suriye sahasına” gelince işler değişiyor, bu saha bambaşka!
Normalde sorunumuz olmayan İran bu bölgede Türkiye ile menfaat çatışması yaşıyor.
İşin kötü yanı ise İran’ın İsrail ile “menfaat ortaklığına” yürümesidir.
Oysa İsmail Haniye’yi İran’ın ortasında roketle katledenin İsrail olduğunu bilmeyen var mı? “Büyük Şeytan” Amerika acaba Suriye sahasına girince melâike mi oluyor?
Suriye’de “Alevi katliamı” diye nitelenen olayların ardında bu İran-İsrail menfaat ortaklığı yatıyor.
Suriye’nin Lazkiye bölgesi ve limanı tam da İran destekli Hizbullah’ın yönetimde olduğu Lübnan’a yakın bölgede bulunuyor.
Alt tarafta İsrail…
Suriye’nin karışık vaziyette olması, yeni hükümeti kuran en az 32 örgütün iç çatışmaya girmesi, Alevi-Sünni kışkırtıcılığı en başta İran, İsrail, ABD ve Rusya’nın işine yararken Türkiye’nin aleyhine olur.
CHP ise Hatay’a Ali Mahir Başarır’ı göndererek bir gazeteciye “Senin dilini keserim…” gibi kirli bir tehdit üslubu kullanıyor. Olayı yatıştırması ve duyarlı olması gereken Başarır birden eline bıçak, makas alıp “dil kesmekten” bahsediyor? Amaç ne?
Bu güne dek, “Suriye’deki katliamlar Türkiye tarafından durdurulmalı” sözünü hiç duymadığımız CHP tam da bu ortamda “Türkiye müdahil olsun” çağrısı yapıyor.
Sayın CHP’li yetkililer, hep mi tarihin yanlış yerinde durursunuz?
Yine Hatay ilimizde güya bir Alevi dedesi çıkıp; “İsrail’i göreve çağıracağım” diyor. “Siz Müslüman değilsiniz” diye milleti kışkırtıyor.
Sivaslı büyük ozanımız Aşık Veysel, “Alevilik Sünnilik nedir bırak, dava insanlık davası” der.
Bir yerde katliam varsa mazlumların mezhebine, kimliğine bakılmaz.
Ancak birileri özellikle “mezhepleri ön plana çıkararak” iç çatışmayı körükleme hevesine düşüyorlar.
Suriye’de kendini fesheden “Heyetit Tahrir Şam” (HTŞ) en az 32 örgütün birleşmesinden oluşuyordu. Şimdi “Yeni Suriye Geçiş Hükümeti” olarak Türkiye ile en doğru ilişki biçimini geliştirdiler.
Bölgedeki Türkiye üst aklı sahaya sükûnet vermeye devam ediyor, edecek.
Ama Esed’den kalma işkenceci bir güruh Lazkiye üzerinden Suriye’de çatışma çıkarmaya çalışıyor. Adına da “Alevi katliamı” diyorlar. Onların her dediğine inanmayın.
Alevi kardeşlerimiz de Sünni kardeşlerimiz de bu oyuna gelmez.
Ana hedeflerden biri de bu çatışmaların ardından YPG/SDG terör örgütü elemanlarıyla bir koridor kurmak! Tam da PKK kendini feshedecekken; şu tesadüfe bak!
Alevi-Sünni çatışması sahada yok!
YPG neyse DAEŞ de aslında aynı tonların laciverti! Bunların tamamı İsrail ve İran’a yarıyor.
Suriye sahasında mevzular kısa ve orta vadede Türkiye’nin lehine gelişecektir.
Ancak ülkemizde CHP’nin daha suhuletli hareket etmesi gerekiyor. Ali Mahir Başarır’ı Hatay’a gönderip, “Dilini keserim” diye bağırtmak Türkiye’nin iç cephe sürecine büyük zararlar verir.
Tam PKK bitecekken, tam 40 yıllık terör kökten kazınacakken CHP’nin bu tavrı doğru değildir.
Herkes barışı konuşurken CHP’de birilerinin çıkıp, “Erdoğan’ı devireceğiz” demesi ise tarihe düşülen bir kara leke olma yolundadır.
SON SÖZ: Kulisler hareketlendi. PKK ve türevlerinin yaz aylarına kalmadan Irak’ta yapılacak kongre ile fesih ve silah bırakma kararını açıklaması bekleniyor. Sürecin uzamasına Ankara izin vermeyecek.
