Tarih Bizi Bekliyor…
Yorucu ve zorlu geçen bir referandum sürecinin ardından Ak Parti’ye gönül verenler de dahil olmak üzere hedefimize ulaşmanın en büyük nişanesi olan reisimizin 979 gün sonra kurucusu olduğu ve sevdam, aşkım dediği partiye yeniden üye olmasıyla noktalanan çok önemli, anlamlı ve tarihi bir hafta geçirdik.
Zahirde heyecanın kilit noktası bu olsa da derinlerde Cumhurbaşkanımızın vereceği mesajlar teşkilatlar da dahil her kesimde merakla beklendi. Bizleri her defasında hayran bırakan Muazzam hatipliğiyle tüm ülkeyi hatta ümmeti kucaklayıcı net mesajlar veren reisimiz; gitmesi gereken her yere de altını çizmek suretiyle gündeme dair ne varsa konuştu ve gönderdi.
‘Anlayana Sivrisinek Saz, Anlamayana Davul, Zurna Az’
Umuyoruz ki…Alınması gerekenler alınmış, sorumluluk hisseden her kuruluş,birey vs.bunları sinesinde olgunlaştırmış, içselleştirmiş ve uygulamak üzere ivedilikle kararlar almıştır. Biz milleti olarak onun söylediği her kelimede hatta harf de neler anlatmak istediğini anladık Elhamdülillah…
Kurucu Başkanımız, Sayın Recep Erdoğan’ın yuvaya resmi anlamda dönüşüne bizler de büyük bir heyecan ve coşkuyla iştirak ediyor ve kendisine büyük bir hasretle ‘Hoşgeldiniz’ diyoruz.
Bugün anlatmak istediğimiz ise; uzun süredir takibinde olduğumuz reisimizin defalarca dikkat çektiği ve üzerinde derin çalışmaların olduğu bir başka konuyu açmak.Aslında Türk siyasi tarihine damga vurmuş bir liderin her konuda anlattıklarıyla,verdiği mesajların çok önemli olduğu ve dikkatle dinlenmesinin gerekliliğinin altını da ayrıca çizmek isteriz; yani İyi dinlersek, anlarız. Anlarsak da uygularız.
Lafı daha fazla uzatmadan 5. DİN ŞURASI’na gitmek istiyoruz.
Her bir kelimesinin ve hatta harfinin büyük önem arz ettiği bu tarihi konuşmadan sizler için birkaç paragraf seçtik.
‘ 200 yıldır baskılar ve köklerimizle kesilmek istenen irtibata rağmen Türkiye’nin alimleri,münevverleri Hamdolsun ayaktadır.’
Bugünkü…Gelinen noktada geçmişle bağlarımızın kopartılmasından dem vuran Cumhurbaşkanımız, aslında önemli bir uyarıda bulunuyor. Evet…Kopardılar, kökten kesmek istediler ve nispeten başardılarsa da bu dönemde kendimizi bulmamıza, yerimizi görmemize yardımcı olacak şartlar mevcut artık. Bence bu çağrı kulakları sağır edecek kadar önemli bir çağrıdır. Konuyu anladınız sanırım. Tarihimizle, sosyo kültürel anlamda gelenek ve göreneklerimizle nasıl kopardılar bağımızı….Tabi ki…Dilimizden bizi ayırarak; çünkü bir insanı kendi kıvamna getirmenin en kolay yolu dilini değiştirmek değil midir…Yalan mı peki…İnsanlar bir gecede dilleri,yazıları değiştirilerek cahil bırakılmadı mı…
Ardından gür bir nidayla ‘Bundan Rahatsız Olanlar Var’ diye haykıyor Cumhurbaşkanımız.
Neden rahatsız oluyorlar;çünkü Osmanlıca dersleri öğretiliyor artık okullarda.Peki bu ne demek.
Yıllardır bize dayatılana değil, orjinal gerçek bilgilere ulaşabilmek demek.Tıpkı yüz yıllardır aranan ama bir türlü bulunamayan bir hazineye kavuşmak gibi…İşte tam da burada analara,babalara, bacılara, kardeşlere kısaca duyarlı olan herkese büyük işler düşüyor. Yalan söyleyen tarihe kazan kaldırmanın zamanı gelmiştir ve bunun gereğini yapmamak bir vebaldir. Dört bir yandan bununla alakalı bir sefeberlik başlatabilirsek ki…Devletimiz gereğini yapmıştır. 18 yaşında vekil mi olur diyenlere inat…Ne Yavuzlar, Fatihler ne Beyazıdlar çıkarır bu analar.
Bir milletin hafızası milli tecrübelerden oluşur şuuruyla hareket edecek olursak; ‘Millet plastik beyin üretiyor siz ise ecdat diyorsunuz’ diyen şarlatan proflara da cevabımızı İbn-i Haldun ve Şeyh Edebali’nin sözleriyle daha anlaşılır bir şekilde verebiliriz belki.
‘Geçmiş hadiseler gelecek olanlara, suyun suya benzemesinden daha çok benzer, sebep ve sonuçları iyi tahlil etmek, gelecek kararlar üzerinde ön görü sahibi olmamıza neden olur’diyor büyük düşünür İbn-i Haldun. Ne güzel anlatıyor değil mi…İşte bu nedenle kopardılar bizi, uyuttular milleti. Geçmişten alınan derslerle sendelesek de geleceğe aynı iradeyle yürüyebileceğimiz düşüncesi daima korkuları oldu onların.
‘Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez Osman. Geçmişini iyi bil ki…Geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki…Nereye gideceğini unutmayasın.’ diyen hocası Şeyh Edebali’nin nasihatinden sonra asırlar süren altın bir devrin başlaması tesadüf müdür…
Cumhurbaşkanımız, ‘Alman Hans geliyor, onu orada öğreniyor. O eserleri onlar inceliyor, araştırıyor ama maalesef bizimkilerde böyle bir durum söz konusu değil.’derken;aslında açık bir şekilde milletini yediden yetmişe milyonlarca belgenin muhafaza edildiği arşivlere davet ediyor. Tarihimizin gün gün, saat saat yazılı olduğu ve değerini bu güne kadar bir türlü kavrayamadığımız aslında kavramamıza da izin verilmemiş olan gizli hazineye çağırıyor ve o öyle bir hazine ki…Anlatmaya kelimelerin kifayetsiz kalacağı bir derya ve dahası aslına rucu etmeye bir davettir bu.
Bunun için de genlerimizde var olan bir dil-i şahaneyi yani Osmanlıca’yı öğrenmemiz, öğrenmeye teşvik etmemiz gerekiyor. Bir gece de yok edilen Devlet-i Aliyye-i Osmani’yi, oradaki yaşamları, siyasi manevra ve zaferleri, eserleri, uluslararası yazışmaları,ilim ve irfanı, bugüne çok benzer bir şekilde vuku bulmuş olayları hatta kimlikleri farklı olsa da hainleri ve daha nice nicelerini bulup, çıkarmak ve hakettiği yere taşımak,öğrenmek ve o hazinenin de kılavuzluk görevini yerine getirebilmesi için artık Millet olarak uyanma vakti gelmiştir ve gençlerimize de,ebeveynlere de bu konuda çok iş düşmektedir. Hangi meslekten olursak olalım veya hangi makamda bulunursak bulunalım hatta bir işimiz dahi olmasa bile şayet aslımızı, köklerimizi bilmiyorsak bir hiç olduğumuzu ve milletçe bize yol gösterecek o muazzam ışığı bulamayacağımızı unutmamalıyız.
Devletimizin önümüzü aydınlattığı bu fırsatı kaçırmamalı. Birey olarak bizler de üzerimize düşeni yapmak gayretiyle çığ gibi büyümeliyiz. O zaman gerçek gücümüzü görecek ve Cennetmekan Sultan Abdülhamid Han’ın ‘Tarih değil, hatalar tekerrür etmektedir’sözüyle neyi kastettiğini daha iyi anlayabileceğiz.
Sözlerini şu cümlelerle apaçık bir çağrıyla sonlandırıyor Cumhurbaşkanımız;
‘inanın hem ümmetin hem de yeryüzündeki tüm mazlumların yüreği, kalbi, gönlü,yüzü size doğru çevrilmiş durumdadır.Dizleri üzerinde çökertilmek istenen bir medeniyeti elinden tutup, kaldıracak olan yine sizlersiniz.
Türkçesi; ‘Harf devrimi yapılarak, Şah damarlarımız koparıldı.’diyor Reis…ve devamında da ne yapmamız gerektiğinin yolunu gösteriyor.
Dizlerimizin üzerinde çökertilmemiz için ellerinden geleni yaptılar ve belki de nesilleri yokettiler; ancak artık o cahil günler geride kalmış, Milli ve yerli liderimizin gayretleriyle hiç yanmayacak zannedilen o ışık ortaya çıkmıştır ve bize de o ışığa yakından temas edebilmek için bu çağrıya kulak vererek, koşmak ve elimizi uzatmak düşmektedir. Hatta bu bizim için çok önemli ve yerine getirilmesi gereken bir görevdir.Tarihi bilgi ve şuurla üzerimize gelen tehlikeleri, riskleri kolaylıkla analiz edebilmek,ülkemizin ve medeniyetimizin karşısında duran bütün kötülük ve ihanetleri bertaraf edebilmek ve en önemlisi de özümüze dönebilmek bir adım uzağımızda durmaktadır.
Haydi!
Milletçe koşalım gerçek tarihimize…
Emanetin hakkını verelim…
Alim ve münevverler bizi beklemektedir.
Meral Savaş