“TARZ”MAN İSTANBUL’A KARŞI
Fantastik İmam’ın son “tarzı” ne “şiş yansın ne kebap” çizgisinde devam edip gidiyor.
Üslup ve uydurukça karşılığıyla tarz, stil üzerinde siyasiler ve etki ajanlarının algı yönetmekte mahir oldukları biliniyor.
“İşte bu benim tarzım” narsistliğine kadar giden hastalıklı bir sürece şahit olursunuz.
Bu benim tarzım ve herkes alışacak!
Mesela kim alışmalı stil, tarz ya da üslubunuza?
İstanbullular mı?
Oy verenler mi?
Oy vermeyenler mi?
Memnun olanlar mı, olmayanlar mı?
Fantastik İmam seçim öncesi kendisine misyon belirleyenlere mutlaka söz vermiş olmalı…
Neden?
Çünkü dikkat ederseniz asla kıyaslayamayacağım bir ölçekte Başkan’ın davranış kalıplarını “lider prototipi” içerisinde birebir uygulamaya çaba sarfediyor.
Hem söylem, hem duruş görsellerinde farklı bir ses, aktör olmanın pratiğini yapıyor, yaptırılıyor.
Bütün bunların, (yalan söyleme, inkar etme, umursamazlık, pişkinlik, reddiye ve aktif direniş, otoriteyi itibarsızlaştırmak, provakatif hal, tavır ve kararlarda ısrarcı olmak) hiç biri sıradan ve gerçek karakterinin birer parçası olduğuna inanmıyorum.
Mutlaka uyuşan tanımlamalar ve sıfatlar vardır ancak daha ötesi bir davranış kalıbıyla hareket etmek bize bir “proje” aşikarlığını işaret ediyor.
Tarz geliştirmek hususunda toplumun hassasiyetlerini ötelemek ve yok saymanın neticeleri başka alana geçiş yapmanın ilk adımlardır.
Fantastik İmam’ın tarzı Nasrettin Hoca’nın tarzına benziyor; “Ya tutarsa!”
Şuna inanmalı ki, suç Fantastik İmam’da değil.
Zira “ipler başkasının elinde”
Dip not:
Bir önceki yazım Fantastik İmam’ı şekillendiren, sevkeden ellerin bu “tarz” algısıyla neyi hedeflediğini görmemize ışık tutacaktır.
Binnur Günay