Telaşla kalkan da zararla oturur
Güney Kore, Kovid-i9’un tamamen bittiğine inanılan ülkelerin başında geliyordu. Nitekim 2 binden fazla gece kulübü, disko, kafe önceki hafta açıldı ancak geçen cumartesi yeniden kapandı. Brezilya, doğru dürüst uygulamadığı işyeri kapatma ve evde kalmayı sağlama kurallarını en sert şekilde uygulamaya başladı. İran, geçen Cuma açtığı camileri enfeksiyon sayılarının ani artış gösterdiği bölgelerde yeniden kapattı. Avustralya’nın en kalabalık eyaletleri, büyük “yeniden açılış” projelerini tamamıyla iptal etti.
New York eyaleti, heyecanla ilan ettiği “yeniden açma” programını henüz uygulamadan değiştirdi; özellikle eğitim kurumlarını listeden çıkarttı. Koronavirüs’ün adeta ikinci anavatanı haline gelen İspanya, kilise, tiyatro, açık hava pazarı gibi yerleri yeniden açarken, her işletmenin istiap haddini yarı yarıya azalttıklarını bildirdi; halkı “İki aydır çektiğimiz sıkıntının tümüyle boşa gitmesi veya gitmemesi sizin elinizde!” diye uyardı.
Bunlara karşılık, bazı ülkelerde de hayat sanki hiç Korona salgını olmamış gibi devam ediyor. Belarus’ta, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi yıldönümü törenleri, maske ve mesafe kuralı tamamen göz ardı edilerek kutlandı. Tayvan da salgının sona erdiğine inanan ülkelerden biri!
Neden bu telaş? Ekonomik baskıların etkisini inkâr etmek mümkün değil. Psikologlar, evlerde kapalı kalmanın da insanları strese sevk ettiği ve bunun birinci derecede hükumetlere yansıtıldığı da bir gerçek. Bir başka faktör, dünya yurttaşları olarak salgın hafızamızın çok kısa oluşu.
Oysa tarihte her yüzyıla şeklini veren bir salgın var. MÖ 3000 yıllarından bu yana salgınla yaşıyoruz; Atina salgını MÖ 450 yıllarında, Roma’da, İskoçya’da, Kartaca’da , Bizans’ta, nihayet bütün Asya ve Avrupa’da Kara Ölüm (veba), 17’nci yüzyılda Amerika kıtasında ve Londra, Marsilya, Rusya salgınları, nerede ise 10 yıl süren 19’ncu yüzyıl grip salgını, ABD çocuk felci salgını, 20’nci yüzyılın İspanyol Nezlesi, 1957 Asya gribi, ve son 30-40 yılın AIDS, Domuz Gribi, Ebola, Zika, SARS ve nihayet MARS salgınları, daha dün gibi. Ne var ki şu anda dünya halkının yüzde 70’i, 35 ve altındaki yaşlarda ve ne yazık ki bu kuşaklara Asya Gribi, İspanyol nezlesi gibi felaketleri anlatan Youtube-Instagram fenomenleri yok!
Oysa haberlerde muhabire ve hepimize açık açık Korona virüsü diye bir şey olmadığını söyleyen kişi bu salgınları çok iyi hatırlaması gereken yaşta.
Bir tarafındaki hafızasızlık, diğer taraftaki ilgisizlik ve genel “Adam sendeci” tavrımız korkulur ki, ekonomik baskıların zorunluğu kıldığı yeniden açılma akımını zamansız kılabilir.
İyileşen hasta sayısı artıyor; vefat edenlerin sayısı azalıyor. Birinden virüs bulaşmış kişilerin sayısında düşme var. Ama hala orada bir yerlerde virüsü çevresine yaymakta olan insanlar var. Biz hepimiz doğal şekilde bağışıklık geliştirinceye kadar da bu salgın geçmiş olmayacak.
Doğal bağışıklık ise ancak bazı kişilerin ölmesi pahasına gelişiyor.
Telaş etmemek, sonundaki zararımızı önleyecektir.