Trump’ın dedikleri değil, Fidan’ın söyledikleri coğrafyanın gerçeklerini temsil ediyor…
Amerikan Başkanı Trump, İsrail’in eli kanlı Başbakanı Netanyahu’yu Washington’a çağırmış.
Bundan ilham alan Netanyahu o kadar sevinmiş ki, “Trump’la Orta Doğu haritasını yeniden çizeceğiz” demiş.
Trump’ın birkaç gün önce Gazze üzerine kurduğu korkunç cümle mi Netanyahu’nun cesaret kaynağı oldu?
Trump’ın dengeli dengesizliği ile olaya bakarsak, yemin töreni öncesi küfrettiği kişiyi huzuruna çağırmasının bir anlamı olmalıdır.
Tabii bu görüşme sonrası ortaya çıkacak sonuç, daha çok Netanyahu açısından önem arz edecektir.
Coğrafyanın realitesi, ABD’nin Netanyahu’nun çılgın isteklerine bundan sonra yeşil ışık yakamayacağını ve bunları karşılayacak durumda olmadığını gösteriyor.
Bunu, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Katar ziyaretinde yaptığı görüşmeler ve sonuç olarak kullandığı beyanlardan daha net anlıyoruz.
Hakan Fidan net olarak şunu dedi:
“Trump’ın, Filistinlilerin kendi yurtlarından sürgün edilmesi teklifi kesinlikle kabul edilemezdir.”
Trump’ın söylediklerinden anlıyoruz ki, Gazzelilerin zorla Mısır’a sürülmesini öngörüyor.
Peki, coğrafyanın şartları ile Trump’ın hayalleri uyumlu mu?
Elbette değil!
Coğrafyanın gerçeklerine dayalı tutum, tam da bu senaryo üzerine çılgın beyanlar havada uçuşurken Türkiye Dışişleri Bakanı tarafından Katar’da tekrar sergilendi.
Türkiye, dayatılan yeni coğrafya senaryosuna karşı, bölgedeki tüm ortaklarla beraber adım atmayı öngörüyor.
Hakan Fidan, Hamas Siyasi Büro üyeleriyle Doha’da bir görüşme gerçekleştirdi.
Ayrıca, DEAŞ ile mücadelede Türkiye, Suriye, Irak ve Ürdün birlikte hareket edecektir.
Bakan Fidan’ın kullandığı her cümle, teknik olarak altı doldurulmuş, içeriği iyice analiz edilmiş ve saha realitesine dayalıdır.
Bu durum şuna da işaret ediyor:
DEAŞ ile mücadele bahanesiyle coğrafyayı PKK/PYD terör örgütlerine yuva eden kurgunun çökertilmesi için, tüm terör örgütlerinin ortak tasfiyesi için fiilî hamle yapılacaktır.
Türkiye, bu konuda esas aktör olmakla birlikte, yönlendirici, plan kurucu ve coğrafyanın tüm aktörlerini konsolide edici rolü üstlendi.
Coğrafyanın geleceğini, Netanyahu’nun söyledikleri değil, bölgenin -başta Türkiye olmak üzere tüm aktörlerinin ortak ittifakıyla kurgulanan yeni durum belirleyecektir.
Netanyahu çok seviniyor ama görünen şu ki, tüm terör örgütleri gibi Netanyahu’nun da tasfiye süreci uzak değildir.
Trump, “Yeniden Güçlü Amerika” mottosunu pekiştirmek için, bunun şu ana kadarki kurulu düzenle yürüyemeyeceğini iyi biliyor.
İtibar kaybına uğrayan ABD için yeni vaatler veren Trump, Netanyahu ve onun soykırımcı ekibini destekleyerek ABD’ye itibar kazandıramayacağının da farkında.
Evet, Netanyahu, yaptığı katliamlara somut gerekçeler uydurmak için her türlü yola başvuruyor.
Trump’ın onu bu durumdan çıkaracağına umutla bakıyor.
Oysa Netanyahu’nun devam etmesi, Amerikan çıkarları açısından bir sorundur.
Dolayısıyla Trump’ın Netanyahu’ya ne diyeceğinden, görüşme sonrası hangi cümleleri kullanacağından daha çok Orta Doğu’da nasıl bir siyaset izleyeceğine bakmamız gerekecektir.
Trump’ın yeni dönemindeki tüm hamlelerini ve tutunacağı tavrı, ABD-Çin ilişkilerinde hedeflenen süreç belirleyecek gibi duruyor.
Giderek kimin nereye kadar ilerleyeceği, nerede duracağı belirginleşecektir.
Netanyahu “haritadan” bahsediyor. Dünyada haritalar değişiyor, doğru; lakin Netanyahu bir oyun kurucu değil, tıpkı terör örgütleri gibi eli kanlı bir maşadır.
Dünya dizaynı sürecinde maşalar kullanılır, ama masayı devletler oluşturur.