Türk ismi ellerinden alınmalı!
Böyle Türkiye tabibi mi olur? Böyle Türk avukatı, mimarı, mühendisi mi olur?
Ülkemin güzel doktoru memleketini, Mehmet’lerini sevecek; ama birçok kirli savaşta susup sıra Mehmet’lerin operasyona gideceği vakit, “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” diyerek moral bozmaya dönük açıklamalar yapan Türk Tabipleri Birliği’ne çatır çatır aidat ödeyecek! Ödemezse hakkında icra başlatılacak!
Reva mıdır bu?
Türkiye ve İslam sevdalısı avukatımız afedersiniz erkek erkeğe ilişkiyi, gayları, lezbiyenleri yani LGBT’yi savunacak olan Türkiye Barolar Birliği’nin bazı şubelerine aidat ödeyecek! Ödemezse meslek hayatı riske girecek!
Reva mıdır bu?
Ülkesini seven Müslüman doktor, avukat ve mimarlara Türk(!) Tabipleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği, Türk(!) Mühendis ve Mimar Odaları Birliği gibi oluşumlara aidat ödettirmek, onlardan yazılı izin alarak mesleğini icra etmesine izin vermek gerçekten büyük bir vicdani eziyettir!
İbneleri savunanlardan izin alamazsanız avukat olamazsınız, Mehmetçik’lere karşı açıklama yapanlardan izin alamazsanız doktor olamazsınız! Sonra da bunlara TÜRK diyeceğiz ve sanki bütün ülkeyi bunlar temsil ediyormuş gibi Avrupa Birliği ülkelerine gidip ülkemizi şikâyet edecekler!
Reva mı bu?
Bunlardan öncelikle “Türk” ismi alınmalıdır! Dünya çapında Türkiye’yi sanki bunlar temsil ediyor imajı ortadan kaldırılmalıdır! Millet aleyhtarı oda ve birlikler ya kapatılmalı ya üyelik zorunluluğu kaldırılmalı yahut alternatif kuruluşlara izin verilmelidir!
“ISRARLA RAMAZAN’DA
KIŞKIRTIYORLAR”
Ramazan tüm bereketiyle gelir, bazı dıştan güdümlü içten patlamalı sefil zevatlar LGBT tartışması çıkarır; Kurban Bayramı nûr gibi gariplerin üzerine doğar, ama kebaptan başını kaldırmayan, pis tırnaklarıyla hayvan kemiklerini zevkle didikleyen aynı ahlaksız takım taklavat “hayvan hakları” tartışması çıkarır!
İşte bunlar hep nesebi gayri sahih! Bizler ise “kışkırmadan” mücadeleye devam edeceğiz!
“RAHATSIZLAR GRUBU”
Türkiye büyüse rahatsızlar, küçülse rahatsızlar! Dursa da koşsa da rahatsızlar! Bu “rahatsızlar grubu” Türkiye ismini duydukları her şeyden rahatsızlar. Türkiye onların “konforlarını” bozuyor; çünkü onlar komprodor baronların beslemeleri! Biz onları Türk hekimlerine emanet ederiz ama onlardan da rahatsız olurlar. Doktorun tavsiyesine uyup onları kendi hallerine bırakıyoruz; ama önlem alıp yolumuza bakmayı da kesinlikle ihmal etmiyoruz.
“HER TAŞIN ALTINDA TÜRKİYE”
Her taşın altından çıktığı zannedilen Siyonist sempatizanlarına sesleniyorum! Bundan sonra kaldırdığınız her taşın altından Türkiye çıkmayabilir ama Türkiye hiçbir taşın altını da boş bırakmaz! Siz deşifre oldunuz, biz ise kaldığımız yerden milletçe devam ediyoruz!
“HASTA AVRUPA”
Bugüne kadar hep “Abdülhamid düşerken” dediniz. “Osmanlı’nın çöküşü” dediniz. Milletin tarihini, ecdadını ve 600 asırlık devletini yok saymaya çalıştınız! Devran dönünce; “Hasta Avrupa düşerken” filmini hep beraber seyrediyoruz! Yiğit düştüğü yerden çoktan kalktı!
“KORONA ÖNCESİ KILIÇDAROĞLU”
“Şehir Hastaneleri’ni yapmayın dedik. Bütçeye büyük yük getirir dedik”…
“KORONA SONRASI KILIÇDAROĞLU”
“Şehir Hastaneleri’ni hiç eleştirmedik, yapıldı, gayet güzel”…
“KORONA BİTİNCE KILIÇDAROĞLU”
İşte dostlar ben Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne diyeceğini tahmin bile edemiyorum; yok gerçekten tahmin edemiyorum, sadece aklımda ihtimaller var. Kendisi sürpriz yumurta gibi, içinden ne çıkacağını açmadan bilemezsin!
“YENİ PARTİ TÜZÜKLERİ”
Soteye yat, fırsat kolla, milli mevzularda sus, gayri milli mevzularda bol konuş, sosyal medyada manifesto çek, HDP’nin yoluna güller serp ama çaktırma! İşte bunlar hep 6 okun güncellenmiş versiyonu, son sürüm! Sonra da sürüm sürüm sürün!
“İSTİKLAL MARŞI’MIZIN
MÜZİĞİ DEĞİŞMELİ!”
Geçen haftaki yazımıza çokça yorum geldi. Birçok kişi; “İstiklâl Marşımızın sözleri kesinlikle harika ama müziği anlamı bozuyor” dedi!
Bu müzik bizim “milli marşımıza” yakışmıyor. Senkronize okunamadığı gibi kelimeleri de ortadan bölüyor, anlaşılmasını zorlaştırıyor.
Çözüm nedir? Bana kalırsa Mustafa Yıldızdoğan, Uğur Işılak, Eşref Ziya Terzi, Umut Mürare, Aykut Kuşkaya, Yücel Arzen gibi sanatçılardan oluşan bir kurul bu işi “milli birlik” çerçevesinde gerçekleştirebilir. Farklı sanatçılar da eklenebilir.
Kafkas Marşı’ndan kopyalanan İzmir Marşı bile “müzik açısından” gayet güzel! Çünkü Kafkas Dağları’nın coşkun ve mağrur havasını yansıtıyor.
İlla mehter olsun, ilâhi formatında olsun demiyorum; ama İstiklâl Marşı’mızın sözlerini ve kelimelerini ortadan bölmeyen güzel bir müzik olmalıdır.