Türkiye bu saldırıdan sağ çıkar mı?
Ekonomik saldırı altındayız. Kabul, evet saldırıyorlar bize; ama iki önemli soruya cevap vermemiz gerekiyor: Bize niye saldırıyorlar ve nasıl saldırıyorlar? Bu sorulara cevap vermezsek herkesin anlayacağı dilden somut örnekleriyle, gerekiyorsa devlet sırlarını bile açık etme pahasına, gerekiyorsa bir hatamız ortaya çıkacak da utanma pahasına somut elle tutulur örnekleriyle “Bize niye saldırdıkları ve nasıl saldırdıkları” anlatılmalı.
1992 yılından beri kulak kesildiğim siyaset, sürekli aynı şeyleri söylüyor. Sürekli aynı kelimeler, aynı düşmanlar, aynı uyarılar, aynı demeçler… Bu söylenenlerin doğru olmadığı anlamına gelmiyor elbette. Bilakis ne kadar da derin ve köklü yaralar olduğu anlamına bile gelebilir. Ama bu demeçlerin hiçbir anlamı yok artık; çünkü karşılık bulmuyor. Çünkü bütün bu laflara karşı sağırlaştık.
Daha kötüsü bu kalıp açıklamalar emperyalist işbirlikçiler tarafından istismar edilip propaganda argümanı olarak kullanılıyor, “Hamasetle, sloganla becerisizliği örtüyorlar” deniliyor. “Türkiye gerekli önlemleri önceden almadı; suçlu dış güçler değil, suçlu Erdoğan” diyorlar. Doğru söylemiyorlar ama bunu söylemekte haklılar; çünkü neler olup bittiği anlatılmıyor. Ben kendi aileme bile anlatamıyorum; çünkü elimde hiç gerçek bilgi yok.
“ABD parayı bir silah olarak kullanıyor, ekonomik olarak savaşıyor” cümlesi ne demek? Ya da daha meşhur ifadeyle “Dolar ABD’nin kırbacıdır ve ülkeleri bununla terbiye eder” ne demek?
Önce Almanya’da devam eden savaşa biraz daha yakından bakalım.
2015 yılının başında “Merkel kendi yerli denetim şirketlerimizi kuracağız” dedi. Bu ABD’nin tahakkümüne karşı bir başkaldırı olarak yorumlandı. Amerika birkaç ay sonra bu isyana şöyle cevap verdi: Big Four tarafından denetlenen Volkswagen Grubu’nun “emisyon ölçüm” hilesi yaptığı çıktı ortaya. Sonra VW Grubu’na önce 14.7 milyar dolar ceza kesildi. On binlerce otomobil geri çağrıldı. Almanya, ABD’de kiraladığı depoların kiralarını bile ödemek için pazarlıklar yapmaya başladı.
Cevap verme sırası Almanya’ya geçti ve Apple’a milyar dolarlık cezalar kesildi Avrupa’da. Amerika hiç geciktirmedi ve Deustch Bank’a 12 milyar dolar ceza kesti.
Sıra Almanya’ya geçti; AB’de önce Facebook hizaya çekildi ve cezalandırıldı ardından Google’a ceza kesildi. Sıra yeniden ABD’ye geçti ve it dalaşı halen devam ediyor. Çin’le, Hindistan’la, Rusya’yla hülasa Suud ve İsrail hariç herkesle savaşıyor ABD.
Rusya’ya bakın. Adamların petrolü var, doğalgazı var, hava savunma sistemleri, uçakları, savaş gemileri satıyorlar. Dünyanın en köklü nitelikli, (normal değil nitelikli) çelik üreticisi ama buna rağmen 1 dolar=70 ruble. İran keza en büyük doğalgaz satıcısı. Sadece doğalgaz mı? İran dünyanın dördüncü büyük petrol rezervine sahip ülkesi. Suudi Arabistan’ın 263, Venezuela’nın 211, Kanada’nın 175 milyar varillik rezervi bulunuyor. İran, bu üç ülkenin ardından 137 milyar varillik rezerviyle dördüncü sırada. Bu ne demek biliyor musunuz? İran tek başına dünya petrol piyasasının yüzde 9.3’ünün sahibi demek. OPEC içindeki payı ise yüzde 12. Ama 1 dolar=120 tümen.
Dolar karşısında “Üreterek mücadele edelim, ortaya katma değer koyalım, iktisadi tedbirleri güncelleyelim” gibi söylemler haksız değildir ama yetersizdir. Olay ekonomi değil. Mesele ortada bir savaş olması. Büyük, derin, kökü 1929’a dayanan eski bir savaştan söz ediyoruz. Doların yükselmesinde mesele ekonomi olsaydı eğer, Nisan 2018 işsizlik oranı yüzde 9,6 açıklanması yani geçen seneye göre azalmış olması doların fiyatını aşağıya çekerdi. İhracat verilerinde her sahada artış var; demek ki doların yükselmesinde mesele ekonomi olsaydı eğer artan ihracatla doların düşmesi gerekirdi.
Doların yükselmesi ekonominin kötü olmasıyla ilgili olsaydı eğer; borsada ciddi kayıplar olması lazımdı, enflasyonun çok ciddi oranlarda artıyor olması gerekirdi. Hani kriz? Nerede? Kriz olduğuna dair tek bir gerçek veri yok. Sadece dolar yükseliyor ve bu, ekonomiyle alakalı değil. “Peki niye durduramıyoruz” sorusu haklı bir sorudur ama cevapsız değildir. 2013 yılından beri ikisi askeri, dördü ekonomik biri bürokratik tam olarak 7 darbe teşebbüsü, 7 saldırı atlattık. Bu kadar saldırının altından kalkan bir ülkeden söz ediyoruz. Türkiye, bağrından asırlık bir keneyi söküyor ve bu elbette sancılı olacaktır. Mesele, gerçek sancılarla suni sancıları ayırıp panik yapmamaktır. Dolar yükseliyor diye panikleyen bir millet değiliz biz.
Tam burada “Ne istiyor bu adamlar” sorusuna odaklanmamız lazım. Niye saldırıyorlar bize? Mesele Brunson falan değil. Hiçbir alakası Yok. Konu bile değil. Gidip gelen heyetler arasında tek kelime bile kimse Brunson’dan söz etmiyor. Bu anlatacaklarım hatalıysa bir yetkili inkâr etsin, doğruysa ikna etsin.
Türkiye’ye “Yerli kredi derecelendirme kuruluşu kurma” diyorlar. “Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nı kapat” diyorlar. “1929 yılında sizin sisteminizi kurduk biz, onu değiştirmeyin, Savunma Bakanlığı size yeter, silah üretmek, silah satmak yasak size” diyorlar. 30 ATAK helikopteri, 10 İHA sattık diye ABD iflas edecek değil elbette ama iflasa giden yolun kapsı açılmış olacak. “Sen mühimmat üret, teçhizat üretme” diyorlar. “Seni NATO’ya aldık, sen bizim piyademizsin, niye Rusya’dan S-400 alıyorsun, alma” diyorlar. “1929’da sizin ülke olmamıza müsaade ettik ve petrolü, ilacı ve silahı dolarla alacağını emrettik, sen kimsin Rusya’dan rubleyle silah alıyorsun” diyorlar.
“Yılda 60 milyar dolar enerji faturası ödüyorsun dışarıya, ekonomik sistemler ona göre kuruldu ve ayarlandı; sen kimsin nükleer santral açarsın, sen kimsin yerli kömürle santral yapmaya kalkarsın” diyorlar. “Suriye’den çekil, PKK ile rejimin anlaşmasına sessiz kal” diyorlar. “Başka ülkelere yerli ve milli hükümetler konusunda cesaret verme otur oturduğun yere” diyorlar.
Biz de Türkiye olarak bütün bunlara direniyoruz diye dolar denilen kamçıyla terbiye etmek için vuruyorlar bize. Olay ekonomi yönetimi değil. Mesele iktisat değil, mesele kamu harcaması değil. Mesele, sen bağrından o keneyi sökme, seni emmeye, seni sömürmeye devam etsin. “Sökmeye kalkarsan canını yakarım” diyor.
Çaresi ne peki; panik yapmayacağız, korkmayacağız, açık açık konuşacağız ve bütün emperyalizme “Bana parayla vurmanızın bir etkisi olmaz” diye başkaldıracağız. Panik yaparsak; “Bunlar dolardan korkan zayıflar” diyecekler ve taktik işe yaradığı için daha çok vuracaklar. Bütün mesele bu; kim korkarsa dayağı o yer.