Türkiye siyasetinin geleceği neden AK Parti’nin tutumuna bağlı?
Seçmen, 2024 yerel seçimlerinde CHP’ye oy verdi fakat AK Parti’yle konuşmayı tercih etti. Mesajı bütünüyle AK Parti’ye vermiş oldu. CHP’nin seçim sonrası suskunluğu, beklenmedik oy artışının yükünü ve sorumluluğu anlamaya çalışması ile ilgilidir.
AK Parti siyasetinin sihri Erdoğan’ın ifadelendirdiği, konuşulduğu zaman siyaset bilimcilere basit gelen fakat siyasetin tüm inceliklerini içinde barındıran ‘taban demokrasisi’dir.
Toplumun en kılcal damarlarına kadar örgütlenmiş olan AK Parti, toplumun bütün taleplerini ele alıp rafine bir şekilde siyasete dönüştürerek hükümete uygulatmasıdır. Organik bir şekilde işleyen bu mekanizma halkın sorunları ile AK Parti siyasetinin sürekli iç içe yaşaması anlamına geliyordu.
Erdoğan’ın sorun çözme yeteneği bir taraftan teşkilat ve hükümeti dinamik bir şekilde çalıştırırken, Ankara’nın kangren olmuş bürokratik vesayetini İstanbul belediyesinden edindiği tecrübe ile tabir yerinde ise tekmeleyerek çalıştırıyordu.
Bürokratik oligarşi, tek başına ordunun ve elit bürokratların devleti kendi tekelinde tutması değil, Ankara’ya ayak basan her siyasi partiyi terbiye edip amaçlarından saptırmasıyla da ilgilidir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın uzun süre bu meseleye vurgu yapması sebepsiz değildi.
AK Parti siyasetinin sihri sokakta vatandaşla birlikte yaşamak olduğuna göre, pandemi süreci AK Parti’nin bütün yeteneklerini ortadan kaldıran bir süreçti. Hatırlıyorum, pandemi sürecinde vatandaşlar bana sürekli yazılı mesaj gönderirdi. Ben de AK Partili yöneticilerle paylaşırdım. Pandemi bittikten sonra, millet AK Parti’yle buluşunca mailler azaldı ve herkes talebini partililere iletmeye başladı. Bu iletişim AK Parti’ye genel seçimi kazandırdı.
Muhalefet, 2019 yerel seçimlerinde bir başarı kazanmış, iktidarı kesin olarak aldıklarına inanmış, sadece iktidarı hangi gün devralacaklarını bekliyordu. Muhalefetin bu özgüvenli tutumu AK Parti elitlerinde bir yılgınlık oluşturmuştu. Hatta bazı AK Partililer kendi durumlarını ANAP’a benzeterek “Bu iş bitti” ifadesini kullanmaya başlamıştı.
“AK Parti’nin ikinci 20 yılı” makalesini yayınladığımda bazı üst düzey yöneticiler, bu iddianın biraz safdillik taşıdığını ifade etmişlerdi. Bu yazıda AK Parti’nin ANAVATAN Partisi’ne benzemediğini, Refah Partisi kökenli misyon sahibi siyasetçilerin partinin omurgasını teşkil ettiğini, misyon sahibi siyasilerin çil yavrusu gibi dağılma kültürünün olmadığını ve geniş bir siyasi örgütlenme ile sivil toplum desteği ve güçlü liderlik etkisiyle AK Parti’nin siyasetin belirleyicisi olmaya devam edeceğini vurgulamıştım.
Gelecek Partisi ve DEVA Partisi kurulduğunda, kısa bir dönem eleştirileri ile AK Parti üzerinde bir baskı kurmuştu. Kriter dergisine ‘AK Parti’nin Sosyolojik Arka Planı ve Nevzuhur Eleştiriler’ makalesini yazdım. Makalede bu partilerin yönetici grubunun sosyolojide karşılığı yüzde bire tekabül ettiğini, AK Parti gölgesinde güçlü göründüklerini ve siyaseten AK Parti içinde temerküz ettikleri yüzde 40’a varan iktidar gücü kullanma günlerinin geri gelmeyeceğini vurguladım. Bugün durumları benim öngörümden daha da alt bir seviyeye düşmüş durumda.
Şimdi AK Parti’nin durumuna baktığımızda:
*İktidara geldiği günden bugüne kadar seçmenin yüzde 65’i bir defa olsun AK Parti’ye oy vermiştir. Birçok araştırmada “AK Parti’ye oy verebilirim” diyenlerin oranı yüzde 50’yi muhafaza ederdi. 15 Temmuz hain darbe girişim sonrası bu potansiyel yüzde 55’lere tırmanmıştı. Bugün AK Parti’nin oy alabilme marjında ciddi bir daralma söz konusu. Bütün siyaset üretim konuların dışına marj genişletmenin toplumun bütün kesimleriyle konuşmanın yol ve yönetimi aramak birçok başlıktan daha önemli hale gelmiştir.
*Bugün CHP’ye oy veren seçmenin üçte biri, ekonominin iyileşmesi halinde “tekrar AK Parti’ye oy verebilirim” eğilimindedir.
*Seçim değerlendirmelerinde yüzde 70 ekonomi, yüzde 30 diğer sorunlar olarak gözükmektedir. Bu denklem o kadar ilginç bir denklem ki geleceğe dair siyaset oluştururken bir mesele diğer bir meselenin üstünü örtmemelidir. Siyaset, hükümet ve ekonomi her bir mesele kendi içinde hakkaniyetli bir şekilde ele alınmalıdır. Bir yönüyle yüzde 30 mekanizması iyi işlediğinde belki de yüzde 70’lik sorun ortaya çıkmayacak.
*AK Parti, toplumun bütün kesimleri ile konuşan, akademik çevrelerle sürekli diyalog halinde olan, milletin var olan sorunlarıyla birlikte yaşayan bir parti idi. Siyaset üreterek, milletin bütün dertlerine derman olan bir mekanizmaya sahipti. Tekrar o noktaya gelebilir.
Bir iktidar partisinde siyaset yapmanın ağır zorlukları vardır. Siyaset üretip, ülke yönetim misyonu ki bu misyon Erdoğan misyonudur. Zamanla iktidara alışmış bir zümre tarafından iktidar paylaşımına dönüşebilir. Siyaseti iktidar paylaşımından ibaret görenler Erdoğan misyonunun en büyük muarızıdır. AK Parti’nin kılcal damarlarından gelen talepleri gölgeleyenler de bu zümredir.
Bu milletin bugün için CHP’den bir iktidar beklentisi yoktur. AK Parti, toplumun önüne koymuş olduğu hedeflerin yüzde 90’ını gerçekleştirmiş bir partidir. İkinci yirmi yıl hedeflerini yeniden yazacak ve bu hedeflere göre parti programını şekillendirecek. Öyle inanıyorum ki yeni vizyon, yeni insanlar bulur ve Erdoğan’ın siyasal vizyonu ikinci yirmi yıla damgasını vurmuş olur.