Türkiye’yi bekleyen tehlike! ÜLKEYE LİDER SEÇMEK
Ülkemiz son tercihini 28 Mayıs 2023 seçimlerinde yaptı ve Tayyip Erdoğan’ı yeniden Cumhurbaşkanı olarak seçti.
Erdoğan güçlü ve karizmatik lider profiliyle Türkiye’yi 2028 seçimlerine kadar taşıyacak.
2028’in lideri kim olacak?
Peki, Türkiye’yi 2033 yılına kadar götürecek isim kim olabilir?
Kimi seçeceğiz?
O liderin partisi önemli mi?
Cinsiyeti?
Mesleği?
Etnisitesi?
İdeolojisi?
Bitirdiği okul?
Engelli olup olmadığı?
Bu sorulara belki birkaç soru da siz ekleyebilirsiniz.
Ama hiçbirinin önemi yok.
Çünkü seçeceğimiz liderde aranacak kriterler çok başka ama aynı zamanda çok da tanıdık.
Öncelikle o liderin hiçbir dış gücün ya da küresel yapının adamı, piyonu ve aparatı olmaması, vatanseverliği, terörle mücadele ve ülkesini böldürmemek konusundaki direnci, bayrağına ülkesinin, vatandaşlarının inancına, geleneklerine, değerlerine ve ulusal marşına bağlılığı, düzgün karakterli, başkalarına karşı saygılı ve dürüst olması, yalan söylememesi, ülkenin bağımsızlığından taviz vermemesi.
Bunlar olmazsa olmaz şartlar.
Artık o liderden diğer beklentilerimizi de sıralayabiliriz.
1-Yönetme becerisi
2-Vizyonu
3-Çalışkanlığı
4-Ülkesini kalkındırma konusundaki projeleri
5-Ekonomik başarı ve halkın refahı
6-Demokrasi
Çok partili bir demokraside lideri öne çıkarmak hâlâ yadırganıyor olsa da unutulmamalı ki artık yalnızca Türkiye’de değil dünyada da siyasetin temel aktörleri partiler değil liderler.
Trump, Putin, Orban, Meloni, Milei, Bukele…
Şüphesiz her ülkede lider sosyolojisi yok.
Ülkemiz siyasi geçmişine ve bugüne baktığımızda lider partilerinin daha avantajlı olduğunu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan örneğiyle yaşıyoruz. Sebebi belli. Türkiye’de, eğitsel, siyasi ve ekonomik açıdan, karizmatik liderlik tipine uygun bir sosyal ve siyasal ortam var.
Erdoğan’ı “Kontrol edilemez” buldukları için her fırsatta karalayıp “otoriter lider” diye tanımlayan Batı medyasının ve siyasal elitlerinin her konuşmalarında itiraf etmek zorunda kaldıkları gerçek şu:
Tayyip Erdoğan’ın yukarıda sıraladığım tüm özelliklerle üç aşağı beş yukarı tıpatıp oturan profiline ek olarak, en önemli bir diğer özelliğinin de onun dönüşümcü ve değişimin ustası bir lider olduğu gerçeği.
İktidara geldiği günden itibaren siyasi suikastlar, darbeler, ekonomik yaptırımlar, partisinin kapatılmasına yönelik yargı darbeleri, FETÖ darbeleri, deprem ve tabii felaketlerle karşı karşıya kalan bir lider olmasına rağmen halktan her defasında onay alabilen bir lider olma özelliği taşıyor. Hata yapmadı değil. Epey yaptı üstelik ama onun döneminde ülkede yaşananlar bir başka liderin başına gelseydi bir seçim daha dayanamazdı. Oysa Erdoğan bıkmayan bir gelecek tasarlama ustasıdır ve oluşturduğu vizyonu etkin biçimde halka benimsetme konusunda da üstüne yoktur.
Bıraktığı eserler bunun kanıtı. Saymakla bitmez. Alt yapı yatırımlarından savunma sanayiine kadar. Dönüşümcü liderlerin özelliğidir bu.
Peki Türkiye’yi bekleyen tehlike ne o zaman?
Yukarıda anlattığım üzere mevcut liderin ÇITAYI ne kadar yükseğe koyduğunu anlatmaya çalıştım.
2028 seçimlerine çok vakit var.
TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN TEHLİKE; MUHALEFETİN ADAYI
Erdoğan’ın yeniden aday olmasının tek yolu ya Anayasa değişikliği ya da seçimlerin 2027 yılının Ekim ayında yapılması.
Benim asıl dikkat çekmek istediğim, muhalefetin lider adayı yukarıda sıraladığım özelliklere sahip olacak mı?
Türkiye’yi bekleyen tehlike işte bu.
Aday olarak hazırladıkları ismin bu özelliklere sahip olmaması bir yana, Belediye Başkanı olarak faaliyet gösterdiği İstanbul şehrini 6 yıl gibi bir sürede hiçbir yatırım yapmadan koca bir mega köye dönüştürmesi, yalanlar üzerine master’ı, diplomasının bile “mezun” olduğu üniversite tarafından yasa dışı yatay geçiş nedeniyle iptal edilmesi ve dün sabahki operasyonla da “Kent uzlaşısı” adı altında terör bağlantısı, İhaleye fesat karıştırma, yolsuzlukla suçlandığı için gözaltına alınması endişeleri doğrular nitelikte.
Belediyenin 524 milyar liralık bütçesini har vurup harman savuran, korkunç bir bütçe açığı, yanan otobüsleri, gitmeyen metroları, yürümeyen “yürüyen” merdivenleri, fahiş su, Metro, otopark zamlarıyla İstanbulluları perişan eden ama günde 4 bin kişiye 40 liradan sattığı kayıntıyı kent lokantası gibi afili bir isimle millete yutturan güvenilmez kişilik.
Fransız gazetelerinin “Türkiye’yi İsrail ile yeniden dost yapacak siyasetçi” olarak lanse edilen, tüm Batı medyasının ve batılı hükümetlerin el üstünde tuttuğu bu ismin neden bu kadar tercih edildiğini sorgulamayan, daha doğrusu bu yeteneği artık kaybettirilerek alıklaştırılan kitle ise çaresizce “Kazanacak aday” diye her şeyi kabullenmiş ve bu “Yetenekli Bay Ripley’in eteklerine yapışmış” durumda.
Kimileri onun kazanacak olma ihtimalini gündeme getirerek “Korkuyorsunuz değil mi?” sorusuyla bizleri paralize etmek istiyor.
Evet korkuyoruz.
Türkiye için.
Bu ülkenin geleceği için.
Yukarıda sebeplerini, bir lider için olmazsa olmaz koşulları sıraladım.
Hangisi onda var, siz karar verin.