Ukrayna Savaşı ile dünyada neler değişti?

Okuduğunuz Yazı
Ukrayna Savaşı ile dünyada neler değişti?

İçerik

Ukrayna Savaşı 24 Şubat 2022’de başladığından bu yana 1.5 yıldan fazla bir süre geçti. Savaşın değerlendirilmesi yapılırken başlangıcından tutun da seyrine kadar birçok konuda çok sayıda uluslararası ilişkiler uzmanı, siyasetçi ve ekonomist sınıfta kaldı. Birçoğuna göre Ukrayna’ya karşı açılacak bir savaş Putin’in blöfünden ibaretti ama işler hiç de öyle gelişmedi. Ülkesinin sınırlarında NATO güçlerini istemeyen Putin, Ukrayna’yı ve NATO ülkelerini tehdit etmekle kalmayarak ne zaman biteceği bilinmeyen bir savaşa girişti.

Peki savaşın bilançosu nedir? Batı ülkelerinin Rusya’ya karşı uyguladıkları yaptırımlar ne derece etkili oldu? Ukrayna’yı Rusya’ya karşı kışkırtan ve desteklediğini iddia eden Batı ülkeleri ne derece Ukrayna’nın arkasında durdu?

Savaşın insani ve finansal bilançosu oldukça korkunç. Temmuz ayında Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR), Rusya saldırısının başladığı günden itibaren 9 bin 177 sivilin hayatını kaybettiğini, 15 bin 993 sivilin ise yaralandığını duyurdu. 8 milyondan fazla Ukraynalı ise ülkesinden kaçmak zorunda kaldı. Bu rakamlara savaşta her iki taraftan da ölen yüz binlerce askeri de eklemek gerekiyor.

Ukrayna Savaşı’nın yol açtığı maddi zarar da çok yüksek. Savaşın ekonomik maliyetine dair uluslararası tahminler 2 trilyon doların üstünde. Avrupa Birliği ve Dünya Bankasına göre, Ukrayna’daki altyapı ve binaların yeniden inşası yaklaşık 350 milyar dolara mal olabilir. Tabii ki bu durum 15 yıldır ilerleyen Ukrayna ekonomisini çok sert vurdu. Ülkenin GSYİH’sinde savaşın ilk yılında yüzde 29’luk sert bir düşüş yaşandı ve bu da 1,7 milyon Ukraynalıyı yoksulluğa itti.

Peki ya Rusya açısından olaylar nasıl gelişti? Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Ukrayna Savaşı, sadece Ukrayna ve Rusya arasında bir savaş olmaktan çoktan çıktı. Savaş, süreç içerisinde Rusya ve Ukrayna’ya destek veren NATO ülkeleri arasında bir güç mücadelesine dönüştü. Savaşın ilk aylarında birçok Batılı siyasetçi Rusya’yı alt etme konusunda oldukça iddialı söylemlerde bulunuyordu. Örneğin savaşın ilk aylarında Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire, “Rusya’ya karşı tam kapsamlı ekonomik savaş başlatacağız. Rusya ekonomisinin çöküşüne yol açacağız” ifadelerini kullanınca Rusya’nın tepkisini çekmişti.

Batı ülkeleri Rusya ekonomisini çökertmek için gerçekten de oldukça hummalı çalışmalar yürüterek Rusya’ya sert yaptırımlar uyguladılar. Öyle ki savaşın birinci yılı tamamlandığında Rusya, Batı ülkelerinin kendisine karşı uyguladığı 11 binin üzerinde yaptırım ile İran, Suriye ve Kuzey Kore gibi ülkeleri geçerek dünyanın en çok yaptırım uygulanan ülkesi oldu. Rusya’ya yönelik en çok yaptırım kararını bin 948 yaptırımla ABD aldı.

Aynı zamanda, Rusya’yı askeri anlamda da yenmek için AB ülkeleri ve ABD, Ukrayna’ya çeşitli silahlar, mühimmat, hava savunma destekleri ve diğer askeri ekipman sevk etti. En büyük askeri destek ABD’den geldi. 21 Aralık 2022’deki basın açıklamasında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Biden yönetimi altında Ukrayna’ya sağladıkları yardımların 21,9 milyar dolara ulaştığını belirtti.

Peki birçok ekonomist ve siyasetçinin de öngördüğü gibi Rusya ekonomisi çöktü mü? Cevabı tabii ki hayır. Rusya, sadece komşusunun topraklarının yaklaşık yüzde 20’sini işgal altında tutmakla kalmadı. Savaşın ilk yılında Rus rublesi, dolar ve euro karşısında değer kazanarak uluslararası alanda en iyi performans gösteren para birimi olarak tarihe geçti. Rusya ekonomisine bakacak olursak, Rusya’nın 2023 yılı tahminini iyileştiren IMF, ülke ekonomisinin bu yıl yüzde 0,7 ve 2024’te yüzde 1,3 büyümesini bekliyor. IMF’ye göre, 2024 yılında Rusya’nın ekonomik büyümesi Euro Bölgesi’ninkini aşacak. Bütün bunlar oldukça şaşırtıcı değil mi? Peki Rusya’ya karşı tek blok halinde yaptırım uygulayan Batı ülkelerinde durum nasıl?

Batı yaptırımlarına karşı önlemler alan Rusya, özellikle AB ülkelerinde bir enerji krizinin yaşanmasına sebep oldu. Ülkelerde başta gaz olmak üzere elektrik fiyatlarında da oldukça önemli artışlar yaşandı. Ancak sert bir kışın geçmeyişi ve alınan tedbirler nedeniyle kriz beklenenden daha iyi atlatıldı. Yine de AB’nin en güçlü ekonomisi Almanya gibi sanayisi ucuz Rus gazı ve petrolü sayesinde gelişmiş bir ülkede krizin ekonomik maliyeti ağır oldu. Almanya ekonomisi yüzde 0,5 ile 2022’nin son çeyreğinde daraldı. Ülke, 2023 yılının ilk çeyreğinde de yüzde 0,3 daralarak resesyona girdi.

Avrupa enerji krizini tam anlamıyla aşamamışken bugün dünya yeni bir krizin daha eşiğinde: Tahıl krizi. Geçtiğimiz günlerde Putin, Türkiye’nin arabuluculuğu ile Ukrayna ve Rusya arasında imzalanan Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekildiğini duyurmuştu. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı, Rusya’nın Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekilmesinin Doğu Afrika’da açlık sorununu daha da ağırlaştırabileceği uyarısı yapıyor. Öte yandan, St. Petersburg kentinde düzenlenen Rusya-Afrika Zirvesi’nde konuşan Putin, ülkesinin bazı Afrika ülkelerine ücretsiz olarak tahıl göndereceğini açıkladı. Bu durumu Nijer’de meydana gelen darbeyi de göz önünde bulundurarak değerlendirdiğimizde, Rusya’nın Afrika’daki konumunu tahıl ve gıda yardımı ile de sağlamlaştıracağı anlaşılıyor.

Peki bütün bunlar yaşanırken Batı’nın Ukrayna’ya desteği daha ne kadar sürecek? Savaş öncesi sırtı sıvazlanan Ukrayna, Zelenskiy’nin bütün ısrarlarına rağmen hâlâ NATO ve AB’nin kapısında bekletilerek aslında bütün maddi yardımlara ve silah sevkiyatlarına rağmen bir nevi kendi başının çaresine bakmak zorunda. Hatta öyle ki şimdiden birçoğu homurdanmaya başlamış durumda. İngiltere Savunma Bakanı Wallace, geçen yıl Ukrayna’ya gittiğini ve kendisine bir silah alışveriş listesi sunulduğunu anlatarak “Geçen yıl Ukraynalılara bir liste vermek için 11 saat araba kullanarak (Kiev’e) gittiğimde, ‘Ben Amazon değilim’ dedim.” ifadesini kullandığını aktardı. Batı ülkeleri Ukrayna’ya, “Bizden bir şeyler talep edeceğine bize minnet duymalısın” tarzı bir yaklaşımda bulunurken dünyanın bir diğer coğrafyası Afrika artık bu bağımlılıktan kurtulmak için çoktan Rusya’ya kucak açmış durumda.

Ukrayna Savaşı ile Batı’nın dünyadaki hâkimiyetinin sona erdiği, yaptırımlar ile “havuç-sopa” siyasetinin etkisizliği, enerji zenginliğine sahip olan hem istihbari hem de askeri açıdan güçlü bir ülkeyi çökertmenin hiç de kolay olmadığı, Batı’nın piyon olarak kullandığı ülkelere aslında kapılarını açmaya hiç de niyetli olmadığı gözler önüne serilmiş oldu. Kısaca Ukrayna Savaşı ile değişen, dünyadaki güç dengeleri oldu. Yaptırımlarla diz çöktürülmeye çalışılan Rusya’dan yola çıkarak gelişmekte olan diğer birçok ülke de Batı’ya alternatif bir dünya düzeni oluşturmak için kolları sıvadı. Afrika ülkeleri eski sömürge ülkelerine meydan okumaya başladı. Rusya tehdit ve yaptırımlara boyun eğmeyerek ezilen ülkelere güç verdi ve model oldu.

22-24 Ağustos’ta Johannesburg’ta düzenlenecek Brezilya, Rusya, Çin, Hindistan ve Güney Afrika’dan oluşan BRICS zirvesinde, altına dayalı yeni bir para biriminin açıklanması bekleniyor. Bu da dünyadaki ABD doları hegemonyasına son verebilir.

Ukrayna Savaşı ile Rusya’nın Batı’ya karşı verdiği mücadele gözlerimizin önünde bambaşka bir dünyanın dizayn edilmesine yol açtı. Peki ekonomik çıkarları tehlikeye giren Batı ülkeleri daha da ileriye gidebilirler mi? Üçüncü Dünya Savaşı’na doğru mu ilerliyoruz? Bunu zaman gösterecek.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
100%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%