Ulaştırma Bakanı ile bir günde altı şehir
Ramazan ayının 12. günü, sabah 08:00’de, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ve ekibiyle birlikte İstanbul’dan yola çıkarak Dadaşlar diyarı Erzurum Havalimanı’na indik.
Sabah namazını İstanbul’da, öğle namazını Bayburt’ta, İkindi’yi Gümüşhane’de, Akşam’ı Trabzon’da, Yatsı’yı Ankara’da kılmış olmak ve yapılan hizmetleri yerinde görmenin mutluluğu tarif edilemez.
Erzurum’a iner inmez “Kop Tüneli Şantiyesi”ne geçtik. Toplam 6,5 kilometre ve bitmesine son 1,100 metre kalmış. Doğu Karadeniz’i Doğu Anadolu’ya bağlayan transit taşımacılıkta Gürbulak sınır kapısına kadar kesintisiz iletişimin önü açılmış olacak.
Biz inşaat halindeki şantiyenin ve tünelin iç kısımlarına kadar girdik. Yani öyle uzaktan bakayım, işçilere bir selam çakayım, gölgelik altında mikrofona konuşayım diye bir şey olmadı. Çimento kokusunu duya duya, verilen emeği ve dökülen alın terinin neticesini göre göre alanı gezdik.
Bayburt ve Gümüşhane’de her iki güzide şehrimizin Valilik, Belediye Başkanlığı ve Ak Parti İl Başkanlıkları ziyaret edildi.
Kop Tüneli ve ziyaretlerden sonra “Kürtün Kavşağı” açılış törenine geçtik. Modern, tertemiz, ışıl ışıl yollar ve tüneller; bizim insanımız bu güzel hizmetleri hak ediyor. Yapanların ve emek verenlerin de eline sağlık, onlara da dua edelim, daha güzel işler yapsınlar.
2003’e kadar toplam 50 kilometre olan tünel uzunluklarımızın bugün 602 kilometreye çıktığını öğrendik. “Beton ekonomisi” diyenleri kürekle kovalamak lazım! Bu yollar olmasaydı ulaşım bu kadar konforlu ve hızlı olur muydu?
Trabzon Havalimanı’ndan da Ankara’ya dönerek Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ve ekibinin takip ettiğimiz bir günlük programını tamamladık.
“SEÇİMDEN ÖNCE ERDOĞAN,
SEÇİMDEN SONRA KARAYILAN”
Türkiye’de birileri seçimlerden önce Recep Tayyip Erdoğan taklidi yapıyor! Onun gibi konuşmaya, onun gibi anlatmaya çalışıyorlar. Seçim geçtikten sonra ise Murat Karayılan ve Manukyan gibi olup tekrar özlerine dönüyorlar.
“Erdoğan devrilsin” diye her şeyi yaptılar. Oysa bu ülkenin insanı olmalıydınız; hepiniz topyekûn Ermeni olmamalıydınız, PKK’ya susmamalıydınız, devri ve devranı satmamalıydınız, milleti yalanlarla aldatmamalıydınız!
“Milliyetçiyim” diyen Meral Akşener, “Ulusalcıyım” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, “Ülkücü geçmişim” diyen Mansur Yavaş, “Herkesi kucaklarım” yalanına sarılan Ekrem İmamoğlu! Hepiniz; “Türkiye Ermeni soykırımı ile yüzleşsin” diyen HDP’yi neden kınayamadınız? Neden suskunsunuz?
“Tasarruf edeceğiz” diyerek gelenler “israf ederek” gidecekler gibi duruyor! Algı yönetimleri çoğalınca inandırıcılıkları azaldı.
“ERMENİ MESELESİ”
Türkiye’de bir Ermeni meselesi yok, Türkiye’yi tarih üzerinden köşeye sıkıştırmaya çalışan bir Ermeni Diasporası var. Bu diaspora zaten günümüz Ermenistan Devleti sınırlarında yaşamıyor. Kimi Amerika ve İngiltere’de, kimi Avrupa’da yaşıyor. Onlar rahat içinde yaşarken esas Ermeniler yoksulluk içinde kıvranıyor. Türkiye’deki Ermenilerin çoğunun bu ülkeyi sevdiğini biliyoruz.
Aslında olan Ermenistan Devleti’nde yaşayan Ermeni vatandaşlara oluyor. Yoksulluk, çaresizlik, kötü yönetimler, istikrarsızlık hep onların tepesinde dolaşıyor. Onlar ezilirken birileri de onların sırtına basıp siyaset yapıyor.
Amerika’da 50 eyaletin 49’u zaten “Ermeni soykırımı” diyerek yalanları kabul etmişti. ABD Başkanı Biden’in “soykırım” demesinin de hukuki olarak bir etkisi yok! Yeter ki Türkiye istikrarını ve gücünü korusun!
“HAYIRLI RAMAZANLAR”
Bu sene de Koronavirüs sebebiyle Ramazan ayını evde geçiriyoruz. 10 Mart 2020’de Türkiye’de görülen ilk vaka ile beraber “maskelerle” tanıştık. Dünyanın bir “yeni dizayn”dan geçtiği ortada! Birileri bulduğu her ortamı fırsata çevirme telaşında! Ancak bunlar “Covid-19” gerçeğini değiştirmiyor. İster biyolojik savaş deyin, ister küresel bir oyun deyin sonuçta Koronavirüs bir salgındır. Önemli olan sizin bu süreçte neler yaptığınız? Birileri dünyayı dizayn ederken bizler de bu dizayndaki “esas karakter” olmanın peşinde olmalıyız ve biliyorum ki devletimizi yönetenler bunun bilincinde! Yoksa çok geç kalırız ve Koronavirüs bittiğinde birilerinin köşe başlarını tuttuğunu üzülerek görürüz.
SON SÖZ: Bir ay boyunca “ÜMMETÇE” akşam ezanında ve imsakta sofraya diz çöküyoruz. Birleşsek DÜNYA diz çökecek!