“ÜLKEMİZ TÜRKİYE!” Öcalan’ın çarpıcı açıklaması: “İsrail 30 yıldır bize devlet vaadinde bulunuyor”
DEM Milletvekili Pervin Buldan ve Avukat Özgür Erol’un Nisan ayında yaptığı İmralı ziyaretinin notlarını okuyorum dünden beri. Bu notlar, zaten DEM parti tabanında dağıtılmış durumda, elden ele dolaşıyor. Kimsenin dikkatini mi çekmedi yoksa ben mi atladım, Abdullah Öcalan’ın çok çarpıcı açıklamaları var. Kandil’in İran’ın etkisinde, SDG’nin de İsrail’in etkisinde olduğunu hiçbir otosansüre gerek duymadan söyleyen Abdullah Öcalan’ın yeni süreç, Türkiye ve Ortadoğu üzerine açıklamalarının DEM siyasetinde çalkantılara sebep olduğunu söylemeliyiz.
İSRAİL SÖZCÜ GAZETESİNE KÜRT DÜŞMANLIĞI YAPTIRIYOR
Öcalan’ın İsrail-İran arasındaki savaş için iki ay öncesinden perspektif sunan bu değerlendirmesi, İsrail’in ülkemizde hangi gazeteyi aparat kullandığını da ifşa niteliği taşıyor:
“İsrail 30 yıldır uğraşıyor. El altından 30 yıldır bize devlet vaadinde bulunuyor.
Şimdi yeni süreçle birlikte, ülkemiz Türkiye dedikten sonra Sözcü gazetesi üzerinden de müthiş Kürt düşmanlığı yaptırmakta. Benim için işte kadınlar, halk, Ömerler gitmişler Halfeti’ye, onları hedef gösteriyor. Büyük bir algı operasyonu ile düşmanlaştırmayı derinleştirme operasyonu yapılıyor. Bu düşmanlaştırmayı canlı tutmak için en büyük araç bu gazete. Atatürk diyorlar, Atatürk kullanılıyor, bu bir araç.”
DEM CHP’NİN STEPNESİ OLDUĞUNDA HER ŞEY ÇOK GÜZELDİ!
Terörsüz Türkiye ile birlikte muhalefette ilginç bir hareketlenme oldu gerçekten de. Kendilerini iktidara getirmek koşuluyla DEM’i savunan ve demokratlıkta sınır tanımayan CHP ve medya tetikçileri, süreç Cumhur İttifakı’nın inisiyatifiyle “Terörsüz Türkiye” ye evrilince, Kürt düşmanlığında sınır tanımamaya başladılar.
CHP’liler bu konuda yalnız değil. Aşağıda kimi DEM’lilerin ikircikli tavırlarına, utangaç ve karnından konuşma hallerine değineceğim. Onlara önemli bir mesajım da var. Ama önce İmralı görüşmesine bir bakalım.
“HAYALE KAPILMAYA GEREK YOK, ÖZGÜRLEŞTİRME İLKESİ MÜHİM”
Görüşmede Pervin Buldan’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ziyaretlerine değinerek “Çok verimliydi toplantı. Umut hakkı meselesinden hasta tutuklulara, infazı yakılanlara birçok konuyu konuştuk. Kendisinin yaklaşımı olumluydu. Umut hakkı meselesinin kapsamını tam bilmiyordu. Sırrı Bey onu epeyce anlattı. AİHM kararı olduğunu, Konsey üyesi ülkeler için bağlayıcılığını ifade etti. Hakan Fidan’ın geçmişte bu konuyla ilgili bilgisinin olduğunu söyledik. Sürecin arkasında olduğunu ifade ediyordu. Anlattıklarımızı çok dikkatle dinledi. İbrahim Kalın ve Efkan Ala’ya bizim söylediğimiz tüm konularla ilgili girişimde bulunmasını, sorunları çözmek için sürekli diyalog halinde olmamızı, kongre toplandıktan sonra adımların daha hızlı atılacağını belirtti” şeklindeki bilgilendirmesine Abdullah Öcalan’ın cevabı ilginçti. Öcalan çözüm odaklı konuşmakla birlikte devlet ve PKK içinde süreci sabote edenleri de anmadan geçmiyordu:
“Cumhurbaşkanı böyle derken, devlet adına hareket edenler savaşı derinleştiriyor. Böyle olur mu? Saygılı olacaksın, devletin tepesinde bir engel yok, sen de pratikleştireceksin. Teknik engeller, şunlar bunlar olmaz. Ben muhalefetim, saygı duyuyorum. Sen devlet olarak Cumhurbaşkanına niye saygılı olmuyorsun? Bu süreç bizim burada olgunlaştıracağımız, fesihten tutalım İran’a, Irak’a, Avrupa meselesine pratik öneriler geliştireceğimiz bir süreç. Bu şimdi değil. Bütün bunların sonunda bu meseleler olgunlaşacak. Konuşuyoruz. Ben de başta umut ilkesi için bir hafta içinde olacak demiştim, hatalıydı. Bu süreçlerde daha olgun ve sabırlı hareket etmeliyiz. Bu süreci Öcalan’ın hareket tarzı belirleyecek denmişti. Bu önemliydi, doğru. Daha önce çok kişi denendi, Sabrileri denediler, Selahattinler denendi, yanlış araçlar kullanılmıştı ve olmadı. İbrahim Bey(Kalın) ‘yanlış düğme’ dedi. Çok önemliydi. Sizin heyetiniz, diğer heyetler gidip gelecekler, işleri olgunlaştıracak. Sizin heyet Adalet Bakanlığı ile görüştüğünde hemen hukuki şeylere girmemek gerek. Kayyum meselesi de dahil. Siz halledebilseydiniz zaten kayyumluk hale düşmezdiniz. CHP de düşmezdi. Kayyum meselesinde DEM’in buna gücü yok, iktidarın da niyeti yok. Bunu şimdi siz çözemezsiniz. Umut hakkı da böyledir. Bahçeli’ninki bir niyet beyanıdır. Tabii biz de hemen hayale kapılmadık. Bir özgürleştirme ilkesi olacak. Bu kayyumu da hapishaneleri de Avrupa’yı da onların durumunu da kapsar. Bu gerçekleştikçe hukuki boyutlar ne olur, ona kafa yorulur.”
İSRAİL’İN SÜLEYMANİYE’DEN AFRİN’E GAZZELEŞTİRME PLÂNININ ÖNÜNDEKİ TEK ENGEL BENİM”
Öcalan bu arada İsrail-İran savaşı çıkmadan iki ay evvelinden çok ilginç şeyler söylüyor. Misal “Süleymaniye’den Afrin’e kadar bir Gazzeleştirme planı devrede. İsrail bunun bütün alt yapısını hazırlamış. Her gün Gazze Gazze diyorlar ama Gazze bitti. İsrail, patlayıcı değeri çok yüksek bir maddedir. İsrail, bu Gazzeleştirme sürecine Kürtleri de dahil etmek istiyor” diyor. Ama bu arada İsrail’in bu planının önündeki tek engelin kendisi olduğunu ifade ettikten sonra PKK ve çeperindeki etki alanlarının içinde kimi isimlerin “Bitmiş tükenmiş adamı niye karşımıza çıkarıyorlar?” dediklerini belirterek onlara şöyle sesleniyor:
“Sen böyle devam edersen, bu kafa ile devam edersen… PKK hazır hatta bazıları öfkeliymiş. Ben aradan çıkarsam bu felaket olur. Gazzeleşme dediğim bu. Netanyahu ve Trump yeni anlaşma yaptılar, planlar yapıyorlar.”
Öcalan şu konunun altını çiziyor.
“İSRAİL’İN AMACI BENİ ORTADAN KALDIRMAK, KANDİL’İN AKLI YERİNDE DEĞİL Kİ BUNU ENGELLESİN”
Bu görüşmenin önemli bir bölümü de suikastlara ayrılmış. Roma’daki kazadan dolayı Pervin Buldan’ı uyarıyor, Özal’ı, Eşref Bitlis’i hatırlatarak. Ayrıca Sırrı Süreyya Önder’in vefatıyla da ilgili şüpheler duyduğunu ima ediyor. Her olumlu gelişmede yaşananları arka planındakileri günümüzdeki gelişmelerle birleştirerek şöyle anlatıyor:
“Bunlar tesadüf değildir. İşte biz 93’te ateşkes yaptık, Bitlis Paşa öldü, 33 asker olayı oldu. Ben engellemek için hazırım diyorum. Bunun teslimiyetle, güçsüzlükle ilgisi yok. Sonuçta diyelim ki biz devlet olma imkânı bulduk. Bu, Pirus zaferi gibi olur. Bir puttur devlet, bütün Kürtleri de bu puta taptıracaklar. Bak Apo haini devlet olmanın eşiğinde iken bizi devlet olmaktan alıkoyuyor diyecekler. İsrail’i Ortadoğu’da stratejiyi kuran hegemon güç olarak inşa etmek istiyorlar. Netanyahu-Trump gidiş gelişleri bunun içindir. Beş aşamalı bir stratejidir. İlk üç aşama olarak Gazze, Lübnan, Suriye bitti. Geriye iki aşama, İran ve Türkiye kaldı. Bu stratejinin olmazsa olmazı Kürtlerdir. Bu ilişkiyi İsrail nasıl ele geçiriyor, nasıl kullanmak istiyor? Şu an İsrail’in tek derdi beni ortadan kaldırmak. Kandil’in aklı yerinde değil ki bunu engelleyebilsin. Yerleşim itibariyle böyledir, Kandil İran’ın, SDG ise İsrail’in etkisindedir. Bunu ancak ben engelleyebilirim.”
İSRAİL İŞBİRLİKÇİLERİ VAR AMA BİZ “ÜLKEMİZ TÜRKİYE” DİYORUZ
SDG’nin İsrail’in Haşdi Şabi’si olduğu söyleyen Abdullah Öcalan eğer Türkiye ile stratejik ilişki kurulamazsa devreye İsrail’in gireceğini ama bunun sonunda elde edilecek zaferin Pirus Zaferi olacağını belirterek “Kürt meselesinin doğası böyledir. Kendini uçurumdan atmış hep” benzetmesini yapıyor ve ekliyor:
“Şu an öyle işbirlikçi bir Kürt kesimi var. Bugün sizinle yarın İsrail ile işbirlikçilik yapar. Size gereken ideolojik güçtür. Stratejiyi, devleti iyi bilecek, müttefiklerini doğru seçecektir.”
Kürt gerçekliğinin kimle ilişkisi kurarsa stratejik üstünlüğün ona geçeceğini ileri süren Abdullah Öcalan, CHP’nin başını çektiği muhalefeti ima ederek “Biz ülkemiz Türkiye diyoruz, burayla hareket ediyoruz, e sen niye karşı çıkıyorsun? Ortadoğu’da sana stratejik üstünlük geliyor.” diyor.
“KENDİSİNİ KURTARMAK İÇİN BAŞLATTI DİYENLERE ÇOK TEPKİLİ”
Bu süreci kendisini kurtarmak için başlattığını söyleyenlere de çok tepkili Abdullah Öcalan. “Bir alçak adam, kendimi kurtarmak için yaptığımı söylüyor. En yapmadığım şey, bana mal ediliyor. Umut ilkesi dahil hepsini durdurmuşum. Bu işler giderek yoluna girecek. Kurtarıcılık taslamaya da gerek yok. Cumhuriyeti başka türlü götüremezsin. Demokrasi olmadan laiklik de olmaz, hukuk da. Evet, biz Kürtlere ulus devlet vadetmiyoruz ama demokratik, kültürel talepleri fazlasıyla hayat bulacak” sözleriyle devam ediyor açıklamalarına.
BAZI DEM’LİLER NEDEN ÇINGAR ÇIKARIYOR?
Evet, Abdullah Öcalan zaman zaman savruk cümlelerle de olsa durumu son derece net ifadelerle izah ediyor. Ama ilginçtir DEM’de birileri yeni dönemde tasfiye edilecekleri korkusuyla çıngar çıkarıp Öcalan’a atfettikleri kimi sözleri bağlamından koparıp çarpıtıyorlar. Nitekim geçen sabahki kapalı grup toplantısında İsrail ve Öcalan tartışmasının sebebi de bu. Yeni dönemde rolü olmayacağını düşünenler muhalif takılmayı yeğliyor.
Misal Sezai Temelli. Selahattin Demirtaş’ın ısrarlı önerisiyle gelmişti partiye. Demirtaş ile iktidar mücadelesi onu önce “Apocu” yaptı, şimdi de Demirtaş’ın “Terörsüz Türkiye” sürecinde İmralı ile aynı yerde duruşu onu Kandil çizgisine getirdi.
Yani Öcalan’ın Devletle çalışması içeride birilerinin kimyasını da bozdu, pozisyonunu da.
SÜRECİ YOKUŞA SÜREN DEM’LİLERE ÇAĞRI
Benim buradan süreci yokuşa süren, Öcalan’ın sözlerini içten içe, hatta yekten “Devrimci çizgiden sapma” olarak değerlendirerek çamura yatanlara bir çağrım var.
Hakikaten gelişmeleri kesinlikle doğru okumuyorsunuz ve olayların peşinden sürükleniyorsunuz. Artık korkak tavuklar gibi debelenmeyi bırakın. Öcalan çizgisini ve siyasetini tabanınıza olduğu gibi aktarma konusunda en az Selahattin Demirtaş kadar cesur olmalısınız. Aksi halde Böyle giderseniz yeni dönemde kendinizi şarampolde bulursunuz. Benden söylemesi.