Umudunu Papaz’a bağlayanlar
Trump’ın Netanyahu ile görüşmesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında övgü dolu ifadeler kullanmasını muhalefet 7 yıl önceki “Rahip Brunson” krizi üzerinden etkisizleştirmeye çalışıyor. ABD Başkanının Türkiye için İsrail’e verdiği ayarı görmeyip, Papaz’a takılanlar için bir Brunson hatırlatması yapmak şart oldu.
9 Aralık 2016: Brunson tutuklandı.
16 Mayıs 2017: Washington’daki Trump-Erdoğan görüşmesinde ABD, Papaz’ın serbest bırakılmasını istedi.
16 Nisan 2018: Brunson’ın ilk duruşması görüldü. Tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Türkiye’de zulme uğruyor’ dedi ve hemen ardından ilk yaptırım uyarısı geldi.
7 Mayıs 2018: İkinci duruşmada tüm suçlamaları reddeden Brunson’un tahliye talebi reddedildi ve dava ertelendi.
28 Mayıs 2018: Trump: ‘’Brunson masum. O casus ise ben ondan da casusum” dedi.
14 Temmuz 2018: ABD Basını “ Türkiye, İsrail’in Filistin’e destek olduğu için tutukladığı Türk vatandaşı Ebru Özkan’ın serbest bırakılmasını istiyor. Brunson bu sağlanırsa serbest bırakılabilir” diye yazdı. Aynı gün Trump, Netanyahu’yu aradı.
15 Temmuz 2018: Ebru Özkan, İsrail tarafından serbest bırakıldı.
18 Temmuz 2018: Brunson’un tahliye başvurusu üçüncü kez reddedildi. Trump bu gelişmeyi ‘rezalet’ olarak tanımlayıp Erdoğan’a çağrıda bulundu: Brunson’u serbest bırakın.
25 Temmuz 2018: Brunson’un cezası “Sağlık sorunları” dikkate alınarak ev hapsine çevrildi. ABD bunun yeterli olmadığını açıkladı.
26 Temmuz 2018: Trump twitter üzerinden “ABD, harika bir Hristiyan, aile babası ve harika bir insan olan Rahip Brunson’un uzun süreli tutukluluk hali sebebiyle Türkiye’ye geniş yaptırımlar uygulayacak. Brunson çok acı çekiyor” paylaşımını yaptı.
12 Ekim 2018: Brunson’a TCK’nın 220/7 maddesi gereğince 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verilirken, hükümle birlikte yattığı süre dikkate alınarak ev hapsi ve yurt dışı yasağı kaldırıldı.
SONUÇ: Türkiye, ABD’nin her türlü baskı, yaptırım tehdidine rağmen Papaz’ı tam 22 ay cezaevinde tuttu. Yargıladı, hakkında tutuklama kararı verildi. Trump’ın ilk döneminde ABD kamuoyunda imajını en çok sarsan, ABD’nin iç siyasetinde 1 numaralı gündem haline gelen konu Brunson meselesinde Türkiye’yi ikna edememesi oldu. İlk kez kendisine bu kadar önem atfedilen bir ABD vatandaşı ve din adamı Türkiye’de hüküm giydi.
Trump’ın 7 yıldır unutamadığı ve “Büyük başarı” diye hatırladığı Papaz davasında bunlar yaşandı. Papazı iç siyaset malzemesi haline getirenler Türkiye’nin bu işin kazananı olduğunu biliyor ama kendilerine bile gerçeği itiraf edemiyor.
Önder Sav’ın mesajı
Salı günü bu köşede yayınlanan “CHP’nin kazananları ve kaybedenleri” başlıklı yazıdan sonra CHP eski Genel Sekreteri Önder Sav’dan bir mesaj aldım. Cevap ve düzeltme hakkına riayet ederek Türk siyasetinde nezaketi ve bilgeliğiyle iz bırakan Önder Bey’in mesajını aynen yayınlıyorum:
Sayın Şahin…CHP KURULTAYI ile ilgili yazınızda beni hak etmediğim biçimde etkili görüp yorumlamışsınız .Kurultaya Onur üyesi olarak katıldım ;bunun dışında Genel Başkan sayın Özgür Özel ile kurultaydan önce kurultaya yönelik hiçbir buluşmam ve değerlendirmem liste oluşumuna da dolaylı dolaysız hiçbir etkim ve katkım olmamıştır.
Sizin gibi değerli bir basın mensubunun şahsımla ilgili anlayış ve yorumunuza teşekkür ederim ancak bir önemli konuda bana haksızlık yaptığınızı bilmenizi isterim. Parantez içinde Sayın İmamoğlu ile ilgili DİP NOT, yanlış bilgiye dayalı olup tamamen gerçek dışıdır. Bırakınız Sayın İmamoğlu’nun partimize girişini VETO etmeyi Genel Sekreterlik dönemimde 2008 yılında sayın İmamoğlu’nun yeni oluşan Beylikdüzü ilçesine Başkan olarak atanmasını sağlayan siyasetçiyim. Sayın İmamoğlu ile görüşüp İlçe Başkanlığı görevi için Sayın Baykal’dan ve MYK’dan karar alınmasını belirtmiş ve gereğini de yapmıştım.
Sizin gibi önem verdiğim bir basın ustasının Düzeltme yazısına gereksinim bırakmadan yanlışlığı belirteceğinize inanıyorum; bu vesile ile başarı dileklerimle saygılar sunuyorum.