Unutmayalım ki ‘Fırat’ın doğusu’ Sevr’de de masadaydı
Fırat’ın doğusuna müdahale ne zaman gündeme gelse Suriye’deki Türk varlığına yönelik saldırılar da peşi sıra gündeme geliyor. ABD ile güvenli bölge anlaşmasının akabinde Esed güçleri, İdlib’deki gözlem noktasına takviye amaçlı giden Türk konvoyuna havadan saldırdı. Üç sivilin hayatını kaybettiği saldırıya Ankara sert tepki gösterdi; ancak, Heyet Tahrir el Şam’ı bahane eden Esed rejimi ve Rusya, buraya yönelik saldırıları devam ettirme mesajları veriyor.
Ankara, “güvenli bölge” anlaşmasıyla Suriye’nin kuzeyinde etkisini artırmak isterken, bir yandan da İdlib’deki (kuzeybatıda) varlığını koruma mücadelesi veriyor. Esed rejimi ve Rusya, fırsatçılık yaparak İdlib’deki dengeyi kendilerinden yana çevirmeye çalışıyor.
ABD’nin ise tek derdi Ankara’yı mümkün oldukça sınırlamak ve kuzeydeki terör örgütü PKK/PYD varlığına alan açmak. Ankara, birçok cephede aynı anda mücadele ediyor. Fakat öncelikli hedefi güney sınırlarını güvenli hale getirmek. Fırat’ın doğusunu kapsayacak derinlikte bir güvenli bölge oluşturulmadıkça da bu mümkün gözükmüyor.
İdlib’deki son saldırılar şüphesiz Ankara’nın ABD’ye karşı elini de zayıflatmayı amaçlıyor. ABD’yle varılan anlaşmada, güvenli bölge sınırlarının derinliğine dair kısmın ucu açık kalmış olmasının sebebi de Ankara’yı yolda sınırlamak, durdurmak ve daha derinlere açılmasını engellemek. Bölgede son günlerde Türkiye’yi hedef alan saldırıların böyle bir anlamı var.
Sadece dışarıda değil, içeride de anti-Erdoğan cephesinde artan bir hareketlilik var. Erdoğan’ı dışarıda ve içeride artan bir şekilde, yeni hamlelerle sıkıştırmaya çalışıyorlar. Unutmayalım ki “Fırat’ın doğusu” Sevr’de de öncelikli dayatmalardan biriydi ve bugünkü savaş, tamamlanmayan o haritaların devamı niteliğindedir. Erdoğan’a karşı bitmek bilmeyen açık-örtülü hücumların arkasında işte bu yüzyıllık hesap var.
