Vay Öcalan’ın mektubu vay!
“Kürt sorununu çözeceğim” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, 3 Eylül 2019’dan beri nöbet tutan Diyarbakır Anneleri’ni ziyaret etmedi. Ekrem İmamoğlu ve Meral Akşener ziyaret etmedi. HDP’li bir tek siyasetçi bile onlara kapıları açmadı.
Mesele sadece HDP önünde nöbet tutarak evlatlarını PKK’dan geri isteyen Diyarbakır anneleri değil!
CHP, İyi Parti ve HDP’li siyasetçiler acaba Yasin Börü’nün ailesini ziyaret etti mi? Hacire Akar anayı ziyaret etti mi? Direğe bağlayıp kafasına kurşun sıkarak infaz edilen esnafın ailesini ziyaret etti mi? Edemezler mi? İzin vermezler mi? Yoksa onlar bir kimliği olan, başı dik, vatanını seven ama hakkını da savunan Kürtler olduğu için onların derdiyle dertlenmek size “siyasi kazanç” sağlamıyor mu?
“Kürt sorunu” dediler ama Kürtlerin hangi sorunlarını çözeceklerine dair tek kelime bile etmediler.
40 yıldır Kürt-Türk demeden insanları katleden, doktorları öğretmenleri katleden Partiya Karkeren Kürdistan (PKK) yani sözde Kürdistan İşçi Partisi adlı terör örgütüyle ilgili tek olumsuz kelime bile kullanmayacaksınız ama Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı çıkıp, “Kürt sorununun muhatabı HDP’dir” diyecek!
CHP bu seviyeye mi düşmeliydi?
Ne vakit “Millet ittifakı ve PKK” konusu gündeme gelse hepsi birden koro halinde; “Osman Öcalan TRT’ye çıktı… Öcalan›ın mektubu servis edildi” söylemine sarılıyor.
Ne vakit “HDP yönetimi, PKK yönetimi ve Millet İttifakı yönetimi” gündeme gelse; “Çözüm sürecinde Ak Parti PKK’yla görüştü” söylemine sarılıyorlar.
Kısa maddeler halinde özetleyelim:
1) 2014-2015 Çözüm Süreci’nde amaç PKK’nın silah bırakmasıydı.
2) Süreçte PKK veya HDP ile “ittifak” yapılmadı, görüşmelerin tamamı HDP ile yapıldı. Amaç Mehmetçiklerin kanının akmaması, Kürt anne babaların evlatlarını kaybetmemesiydi. Tek amaç buydu.
3) Dönemin Başbakanı Erdoğan çok eleştirildi ama; “Siyasi hayatıma mal olsa da Kürt sorununu çözeceğim” dedi.
4) Kürtlere karşı inkâr politikaları bitti, televizyon kanalı kuruldu, özel dil kursları açıldı, yerleşim yerleri eski isimlerine kavuşmaya başladı.
5) HDP sözünü tutmadı, süreci sulandırdı.
6) 2015’te süreç bitti. Ama Kürtler adına “birikmiş kronik sorunlar” bitti. Süreç sonrası PKK’yla topyekûn mücadele başladı.
7) Bugün Türkiye’de PKK varlığı bitme noktasına geldi.
8) Kürtlerin varlıklarını hedef alıp onları yok sayan ve öteleyen sorunları çözen Erdoğan oldu. PKK’ya diz çöktüren de Recep Tayyip Erdoğan oldu.
9) PKK neden sürekli Sayın Erdoğan ve Sayın Devlet Bahçeli’yi diline dolayıp hedef alıyor?
10) Öcalan ismi bizim için nefretten başka şey çağrıştırmıyor. Ama gelin TRT’de ne dediğine de bakalım. TRT’ye çıkarılmasına bazı AK Parti ve MHP’liler de “hata” olarak bakıyor. Peki, bu hata PKK’yı veya HDP’yi desteklemek manasına mı geliyor? Beraber bakalım!
ÖCALAN: “PKK KÜRTLERİ TEMSİL ETMEZ”
Osman Öcalan “TRT Ana Haber Bültenine” değil “TRT Kurdi”ye çıktı, tamamen Kürtçe konuştu, Türkçe altyazı bile verilmedi ve orada “PKK, Kürtler’in temsilcisi değildir” dedi.
Öcalan›ı sevmiyoruz, sevemeyiz; tamam! Peki, söylediği bu söz yanlış mı? PKK›ya karşı olumsuz sözler söyleyenler terörle mücadele propagandasının bir aracı olamaz mı? Kaç HDP’li milletvekili çıkıp da en az Osman Öcalan kadar PKK’yı eleştirdi.
PKK’yı eleştiren Öcalan kesinlikle Ak Parti veya MHP ile ittifak yapmadı! Hal böyleyken PKK’dan tir tir titreyen ve çıt çıkaramayan HDP’li milletvekilleri şimdi CHP ile ittifak hesapları yapmıyor mu?
Bir yanda PKK’ya diz çöktüren bir Cumhur ittifakı var. Tüm bu mücadeleyi; “Öcalan TRT’ye çıktı” diyerek sulandırmaya çalışanlar da PKK’ya dolaylı olarak alan açıyor.
Madem öyle buyurun ve ittifak yaptığınız HDP’lilere seslenin:
“EY HDP’li yöneticiler, siz de Osman Öcalan gibi ‘PKK Kürtlerin temsilcisi değildir’ diyebilecek misiniz?”
“ARTIK FETULLAH GÜLEN YOK”
Bundan böyle etkisi kalmayan bir emekli kardinal var. CIA onu çoktan ıskartaya çıkardı bile. Karşımızda artık post-terör var. Yeni konsept, yeni tarz, yeni planlar! Işıltılı isimler arkasına saklanan kanlı eller! Post-terörün adı: “Demokrasi güçleri”
Tek hedefleri Türkiye’yi kaosa sürüklemek!
Bu terörün en büyük silahı ise yalan!
Çünkü doğru bir tanedir, yalan ise sonsuzdur ve alanı çok geniştir. Üstelik insanlar yalana daha çabuk inanırlar. İftira atmak sadece 10 saniye sürerken, iftiranın doğrusunu anında ispat etseniz bile izlerini temizlemek bazen bir ömür sürer.
“Demokrasi güçleri” söyleminin arkasındaki yeni konsept “post-terör” hareketine ve mağduru oynayan seçilmiş isimlere dikkat edin!