Yeni dünya Afrika’da doğuyor

Okuduğunuz Yazı
Yeni dünya Afrika’da doğuyor

İçerik

Burkina Faso’nun 35 yaşındaki genç devlet başkanı İbrahim Traoré şunları söylüyor: “Bizim nesil şunu anlamıyor: Nasıl oluyor da bu kadar zenginliğe sahip Afrika, bugün dünyanın en fakir kıtası olabiliyor?”

Sömürgeci güçlerin iştahını kabartan talihsiz Afrika kıtası yüzyıllardır kan, gözyaşı ve zulüm ile sınanıyor. Ancak son yıllarda Afrika kıtasında bütün dünyadaki güç dengelerini değiştirecek gelişmeler yaşanıyor. Bundan yaklaşık 1,5 yıl önce kaleme aldığım “Afrika uyanıyor” başlıklı yazımda şunları yazmıştım: “Mali ve Burkina Faso’da cereyan eden gelişmeler, Afrika’ya dalga dalga yayılacağa benziyor.” Ve geçen yıllar içinde gerçekten de öyle oldu…

2020’den bu yana Mali, Çad, Gine ve Burkina Faso’da yaşanan askeri darbelere bir yenisi Nijer’de eklendi. Aslında Nijer’de yaşanan darbe en önemlilerinden biri. Nedeni ise Nijer’in dünyanın en önemli uranyum tedarikçilerinden biri olması nedeniyle, ülkenin küresel uranyum arzının karşılanmasında oldukça hayati bir önem taşıması. Ülke, Fransa’nın üçüncü en büyük uranyum tedarikçisi. Fransa, elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 70’ini, 18 nükleer santralde 56 reaktör ile karşılıyor. İşte bu nedenle de Nijer, Fransa için stratejik bir ülke. Ancak son yaşanan darbeden sonra ülke, Fransa’ya uranyum ve altın ihracatını askıya aldı. Bu karardan ve özellikle Fransa’nın Niamey Büyükelçiliğinin hedef alındığı gösterilerden sonra, Elysée Sarayı, Fransa’nın çıkarlarına veya vatandaşlarına yönelik herhangi bir saldırıya derhal ve sert bir şekilde karşılık vereceğini açıkladı. Ayrıca Paris, Nijer’e yönelik tüm kalkınma yardımlarını ve bütçe desteğini askıya aldığını bildirdi.

Nijer’deki darbenin ardından çoğu Fransa destekçisi ülkelerden oluşan Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), Nijer’e tüm hava ve kara sınırlarını kapattı. Ayrıca Nijer’e, talepleri yerine getirmezse askeri müdahale dahil her türlü seçeneğin değerlendirileceği tehdidinde bulunuldu. AB bu kararı desteklerken, kendi ülkelerinde de Fransa karşıtlığının had safhada olduğu Burkina Faso ile Mali, Nijer’e arka çıkarak bunu “kendilerine karşı savaş ilanı saydıklarını” duyurdu.

Peki nasıl oluyor da bu ülkeler, bu kadar ciddi bir özgüvenle bugün Fransa’ya başkaldırabiliyor? Bunun birinci nedeni Fransa’nın bütün çaba ve girişimlerine rağmen Afrika’daki sömürgeci güç imajından kurtulamamış ve söz konusu ülkelerle güven ilişkisi tesis edememiş olması. Macron, geçtiğimiz yıllarda Afrika gençleri ve diasporası ile bir Afrika-Fransa zirvesi düzenledi.75 yıllık Fransız sömürge parası CFA frangının kaldırılması kararını aldı. Birçok Afrika ülkesine, Fransa’daki sömürge döneminden kalma, Afrika ülkelerine ait sanat eserlerini iade etti. 17 Ağustos 2022’de Barkhane Operasyonu sona erdi ve Fransa dokuz yıl sonra askerlerini Mali’den çekti. Geçtiğimiz aylarda bir Afrika turuna çıkan Macron, Gabon’da, Fransa’nın “Afrika’ya müdahale projesi” Fransafrik’in (Franceafrique) bittiğini açıkladı. Ancak bütün bu girişimler ve söylemler, Afrika halkının Fransa’ya güven duymasını sağlamadı.

Bunun ikinci ve en önemli nedeni ise Rusya ve Çin’in son yıllarda Afrika’daki etkinliklerini son derece artırmış olmaları. Çin kredi ve hibelerle Afrika ülkelerini ekonomik anlamda desteklerken, Rusya da özellikle Wagner grubu ile Afrika ülkelerinin güvenlik ihtiyaçlarını karşıladı. İşte bu nedenledir ki, Nijer’de darbeyi destekleyenler, Rusya bayraklarıyla kutlama yaptılar. Çin ve özellikle Rusya, bölge ülkeleri tarafından Batı emperyalizmine karşı birer “direniş sembolü” haline geldiler.

Oysa ortada şöyle bir risk var: Afrika ülkeleri, Batı emperyalizminden kurtuluyoruz derken başka türlü bir etkinin altına girmek üzereler. Kıtada bulunan hiçbir güç, gerçek anlamda Afrika ülkelerinin kalkınmalarını ve tam olarak bağımsızlıklarını kazanmalarını istemiyor. İşte tam da bu noktada Türkiye, tarihi bir görev üstlenebilir. Batı emperyalizminin pençesinden kurtulmak için Çin ve Rusya’ya kucak açan Afrika ülkelerinde; Türkiye, takip ettiği başarılı yumuşak güç politikası, insani yardım diplomasisi, “kazan-kazan” prensibine dayanan ticaret anlayışıyla Afrika’da parlayan bir yıldız haline geldi.

Rusya’da Wagner grubunun isyanı sonrası ortaya çıkan siyasi kriz de hesaba katılırsa Türkiye, Afrika ülkelerindeki etkinliğini artırabilir. Bir Afrika kanalında katıldığım televizyon programı sonrası yapılan yorumlarda, Batı Afrika ülkelerinde yaşayan çoğu vatandaşın Türkiye’ye, NATO üyesi olması nedeniyle şüpheyle yaklaştığını gözlemlemiştim. Kıtada güç dengelerinin tekrar belirlendiği bu dönemde, Afrika ülke ve halklarına, Türkiye’nin; Filistin meselesi, Karabağ ve Ukrayna savaşları gibi birçok uluslararası konuda nasıl belirleyici bir rol üstlendiği anlatılmalı, Doğu ve Batı arasındaki köprü görevimiz üzerinde durulmalıdır. Güvenlik ihtiyacı artan Batı Afrika ülkelerinde, SİHA teknolojimiz de oldukça önemli bir rol oynayabilir. Emperyalist bir güç olarak değil de şu ana kadar sergilediğimiz müttefik-ortak konumu sağlamlaştırılarak, Afrika ülkeleriyle güven ilişkilerimiz daha da güçlendirilmelidir.

Belki şu anda fark edilmiyor olabilir ancak Afrika’da yeniden dağıtılan kartların dünyadaki güç dengelerine hatta Ukrayna Savaşı’nın gidişatına doğrudan etkisi olacaktır. Afrika’nın, Batı’ya karşı bu meydan okuması, yeni bir dünyanın inşa edildiğine işaret ediyor.

Bugün Afrika’da üstünlüğü sağlayan güç, dünya sahnesinde de belirleyici rol oynayacaktır. İşte bu nedenledir ki, bir kez daha tarih Türkiye’yi çağırıyor.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
100%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%