Yeni reform süreci
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerde kararlılıkla vurguladığı ve ekonomi ile hukuk alanında atılacak adımları ifade eden yeni reform süreci “kim ne niyetle yerse o tada gelen muz” gibi bir şey mi? Değil… Peki “Ekonomi ve Hukuk Reformu” ana başlığı altında ilgisiz, gereksiz, faydasız tartışmalara neden maruz kalıyoruz? Hale bakın, sabah erken kalkan gündemi belirliyor, geriye kalanlar da akşama kadar o gündemi kendilerine yontmaya çalışıyor. Sanki demokratikleşme, temel haklar ve yatırım ortamının iyileştirilmesi ile ilgili 18 yıllık AK Parti iktidarları döneminde hiçbir şey yapılmadı ve biz bu başlıkları ilk kez duyuyoruz. Dahası bu ülkede sanki PKK terörü ile 40 yıldır (akla gelebilecek ve gelmeyecek tüm yöntemlerle) mücadele edilmedi, 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi de hiç yaşanmadı, rüyaydı hepsi uyanıverdik.
Neymiş?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ekonomi ve Hukuk Reformu” çıkışıyla Cumhur İttifakı sona ermiş, fiilen erken seçim kararı alınmış, siyasette tüm dengeler yerle bir olmuş. Alaattin Çakıcı’nın Kılıçdaroğlu’na yazdığı mektup, Bahçeli’nin Kılıçdaroğlu’na yönelik sözleri ve hatta Bülent Arınç’ın Selahattin Demirtaş güzellemesi ile Arınç’a yönelik tepkiler de aynı sepetin içindeymiş. Sepete bak sepete..! İyi de MHP Lideri Devlet Bahçeli yeni reform süreci ilgili “Ekonomide açılan ya da açılacak yeni ufuklarla, demokrasi ve hukuk alanlarında kuvveden fiile geçecek sağlam ve sağduyulu hamlelerle fasit çemberin kırılacağını, muhteşem bir kalkışın yaşanacağını düşünüyorum” demedi mi? Bazıları “dedi ama dememiş gibi yapalım yoksa ortalığı karıştıramayız” hinliği ile bulanık suda balık avlama peşinde. Hesap bu… Ekonomi ve Hukukta Yeni Reform Süreci, gerekçesi, hedefi, niyeti, yolu, yöntemi belli uygulamalar bütünüdür. Her kafasına esenin “fırsat bu fırsat” havasıyla orta yere fırlayıp kişisel hesaplarını görebileceği karakucak çayırı değildir, olmamalıdır. Madem Türkiye’nin ihtiyacı olan köklü adımlar atılacak “baltalama” hevesindekilere göz açtırılmasın. Mantık disiplininden kopuk, öfke nöbetlerine yenik ve çok etkileşimli diye öne çıkartılan antipatik tavırlar gözden geçirilmeli.
Niye?
Çünkü her seferinde asıl mesele böyle gümbürtüye gidiyor da ondan…
Evet, yarın hayata geçirilecek reformlardan bugün söz ediyoruz ama bir de bu işin dünü var. Yani bu süreç birdenbire ortaya çıkmış değil. Geçen yıl ilan edilen Yargı Reformu Strateji Belgesi uyarınca TBMM’den geçirilen reform paketlerine 2021 yılının ilk ayları itibarıyla yenileri eklenecek. Bunlar arasında ayrıcalıklı bir yere sahip olacağı öngörülen “İnsan Hakları Eylem Planı”nı da yeni duyuyor değiliz. Bir de, yatırım ortamının iyileştirilmesine dair düzenlemeler ile ekonomide ihtiyaç duyulan yapısal reformlar Türkiye’nin gündeminden hiç çıkmadı ki bir anda gündemimize girivermiş olsun..! Özetle söylemek gerekirse, yeni reform süreci altyapısı önceden hazırlanmış, ana hatları bilinen ve hayata geçirilmesi için uygun zamanın gelmesi beklenen hamleler bütünüdür. Bu süreçten siyasi kriz çıkarma hevesleri ise kursaklarda kalmaya mahkumdur.
Sorumlu akıl, fırsatçı kurnazlığa göz açtırmadığı sürece…